BARIŞ SÜRECİ VE ULUSLARARASI SİSTEM


  • Oluşturulma Tarihi : 06.07.2015 06:33
  • Güncelleme Tarihi :
BARIŞ SÜRECİ VE ULUSLARARASI SİSTEM yazının resmi

NEZİR AKYEŞİLMEN

Uluslararası sistem değişik teoriler tarafından farklı farklı yorumlanmasına rağmen hepsinin arzusu ve hedefi barışçıl bir küresel düzen oluşturmaktır. Bu nedenle, çatışma ve düzensizlik dünya kamuoyu tarafından en az arzulanan şeydir. İstisnalarla birlikte kaos ve çatışmaya yönelik her adım tepki çekerken, barış ve istikrara yönelik çalışmalar hep takdir toplamıştır.

Dünya barışı ve istikrarı özellikle küreselleşme ile birlikte ülkelerin iç istikrarından bağımsız olarak değerlendirilmemektedir. Uluslararası barış geleneksel olarak devletlerarası barışla özdeşleştirilirken, Soğuk Savaş sonrası dönemde iç barışla iç içe geçmiştir. Bir Soğuk Savaş örgütü olan Birleşmiş Milletler iç çatışmaları çözecek kabiliyette ve yetkilerle kurulmadığı halde, son yıllarda bu yönde önemli ilerlemeler sağlamış ve bu alanda da hayati roller üstlenmiştir. Bu çerçevede uluslararası arabuluculuk, barışı koruma ve kurma misyonları, insan hakları ve barış eğitimi gibi yeni araçlar geliştirmiş ve yaymıştır.

Sadece BM değil, dünya kamuoyu da son yıllarda dünya barışı ile daha yakından ilgilenmekte ve bu konulara önem vermektedir. Dünyada çözüm süreçleri son yıllarda beklentilerin ötesinde rağbet görmüş ve belli başlı çatışmaların neredeyse tamamında çözüm süreçleri başlatılmıştır. Önemli bir kısmı başarılı bir barış sürecine çevrilmiş, az da olsa bir bölümü beceriksiz yönetişim sonucu başarısız olmuştur.

Türkiye'deki çözüm süreci de bu küresel trendin sunduğu bir fırsat olarak başlamış, bir dizi teorik eksikliğine rağmen pratikte görece başarılı bir şekilde ilerlemiştir. Fakat geçmişle yüzleşme mekanizmalarının kurulmamış olması, arabulucunun yokluğu, şeffaflık ve katılımın sağlanamaması gibi yapısal ve süreçsel sorunlar dikkate alınmamış, süreç yüzeysel bir şekilde yürütülmüş ve sorunu farklı tanımlayan iki aktörün iradesine bırakılmıştı. Arap Baharı, Suriye iç savaşı ve AB üyelik sürecinde yaşanan sorunlar gibi çevresel faktörler de işin içine girince bu komplike süreci yönetmeyi daha da zorlaştırdı.

Bu sorunlara rağmen demokratikleşme ve normalleşme için sürecin varlığı bizartihi önemliydi. Son yıllarda Türkiye'de demokratikleşme ve normalleşmeye de çok hizmet etti. Fakat süreç kurumsallaştırılmadığı ve yukarıda sayılan sorunlar giderilmediği için birkaç oy uğruna donduruldu. Beklenmedik seçim sonucuyla beraber hem AK Parti'nin hem de HDP'nin birbirinden çok CHP ve MHP'ye yakın durması ve onunla iş tutmaya hevesli olması anlaşılır ve açıklanabilir bir durum değildir. Bununla birlikte Rojava'daki gelişmeler ve çapsız üç beş medya ve akademi soytarısının faşizan felaket tellallığı süreci bugün bitirme noktasına getirmiş durumdadır. Yüzyılın hamlesi ve Türkiye'yi güçlü ve istikrarlı kılacak bir proje yürütülemez bir hale getirildi.

Barış süreci ve demokratikleşme paketleriyle Türkiye son 10 yılda tarihinde olmadığı kadar uluslararası iltifata, görünürlülüğe ve güce ulaştı. Hem bölgede hem de küresel düzeyde bir saygınlık kazandı. Fakat Gezi olayları, Cemaat-Hükümet çatışması ve DEAŞla aynı kareye gir(dir)me çabaları, Türkiye'nin uluslararası saygınlığını neredeyse sıfırladı. Var olan saygınlık da Suriyeli sığınmacılara uygulanan açık kapı politikası ve içerde sürdürülen barış sürecinin sonucudur.

      Türkiye'nin elinde var olan tek reformcu politika bugün barış sürecidir. Ciddi bir toplumsal desteğe sahip olan sürecin son bulması sadece içeride istikrar ve barışı bitirmeyecek, Türkiye'yi uluslararası arenada iyice yalnızlığa itecek ve 1990'lardaki gibi istenmeyen bir ülke konumuna sokacaktır. Bu yalnızlaştırma, kimi çapsız yorumlar ve komplo teorilerinin ileri sürdüğü gibi bir küresel oyun ya da üst akılla oluşan Türkiye aleyhtarı bir kurgudan değil, uluslararası barış ve istikrara vurulan bir hamlenin sonucu olacaktır. George Orwall'ın Hayvan Çiftliği'ndeki gibi her olumsuz gelişmeyi dış güçler ve komplo teorilerine bağlamak bir tür beceriksizlik ve korku politikaların sonucudur. Bu komplolara rejimden geçinen üç beş asalak dışında ne toplum ne de dünya inanır.

Son yıllarda uluslararası süper lige yükselmiş Türkiye'yi irrasyonel yorum ve savaş dahil faşizan politik zorlamalarla üçüncü lige çekme, kimsenin hakkı değildir. Yabancı sermayenin kaçtığı, komşularla sıfır sorun yerine onlarla alabildiğine sorunla yüz yüze kalmış, uluslararası saygınlığını yitirmiş, acımasız bir çete ile yan yana gelmiş/getirilmiş, içine kapanmış, iç çatışmalara sürüklenmiş ve bölgesel savaşın parçası olmuş bir ülkede toplumun tamamı zarar görür. Türkiye'yi 50 yıl geri götürür. Küresel aktörlerin oyuncağı haline getirir.

Karar alıcılar bir an önce seçim sendromundan kurtulup rasyonel ve demokratik bir yapıya dönmeliler. Birbirlerini suçlamak ve çatışma yerine ortak sorunlara çareler aramalılar. Toplumu istikrarsızlık, çatışma ve savaş yerine kalkınma, barış ve kardeşliğe götürmenin yollarını aramalıdırlar. Çözüm süreci ve demokratikleşme gidilecek yegane yoldur, gerisi hepimiz için felakettir.

BARIŞ SÜRECİ VE ULUSLARARASI SİSTEM
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen