2

BARIŞ SÜRECİNDEN KİM NE ANLIYOR?


  • Oluşturulma Tarihi : 06.04.2015 06:16
  • Güncelleme Tarihi :

30 yıl uluslararası çatışma barometrelerine göre şiddetli kriz ve bazen de savaş olarak tanımlanan Kürt sorunu, iki yılı aşkındır süren bir barış süreci ile anılır oldu. Bu, başlı başına övgüyü hak eden bir başarı, velev ki radikal reformlar henüz yapılmamış olsun. Barış Kur'anı Kerim'de iki kavram şeklinde geçiyor: Birisi sulh ( çatışma yönetiminde negatif barışa yani şiddetin yokluğuna denk geliyor) diğeri selam ( pozitif barışa yani temel hak ve özgürlüklerin maksimum düzeyde sağlandığı sosyal adalete tekabül ediyor) olarak karşımıza çıkıyor. Kur'an'da sulh kelimesi 180 ve selam kelimesi 140 defa yani toplamda 320 defa. Bu kelimeler sadece barış anlamına gelmiyor. İslam, teslim olmak, teslim etmek, iyilik, doğruluk, uzlaşma, barış ve reform anlamlarına geliyorlar.

Bütün dillerde barış, içinde uzlaşma ve reform barındıran bir kavramdır. Çözüm süreci genelde barış anlamında kullanılsa bile kavramsal olarak çatışma yönetiminde ateşkes sonrası reform sürecine denk gelen teknik bir kavramdır. Kısacası, hem kelime anlamı hem de kavram anlamıyla çözüm süreçleri ya da barış süreçleri toplumsal ve siyasal değişim ve dönüşümü barındıran geniş bir kavramdır.

Türkiye'deki çözüm sürecinin reform konusunda oldukça cimri olduğu görülüyor. Başka bir ifade ile kavram tam yerine oturmuyor. Bunun bir dizi nedeni var şüphesiz.  Birbiriyle ilintili bir kaçı sayılacaksa; barış kültürünün temelini oluşturan demokratik bir kültürün Türkiye'de olmaması; toplumsal uyumun önemli bir girdisi olan insan hak ve özgürlüklerinin toplumda ve devlette tam olarak karşılık bulmaması; siyasal kültürün hoşgörü ve çoğulculuktan yoksun olması; eğitim yoluyla topluma tekçi bir anlayışın mutlak doğru olarak empoze edilmesi ve son olarak süreç taraftarlarının ve sürecin dışındaki aktörlerin süreçten farklı şeyler anlaması.

Son neden aslında sürecin geleceğini de doğrudan etkileyen ve hatta belirleyen bir mahiyete sahip. Başarılı bir barış sürecinin yapısal ve ilk unsurlarından birisi, tarafların sorunu kapsamlı ve doğru tanımlamasıdır. Sorun kapsamlı ve doğru tanımlanırsa çözüm o derece etkili ve sağlıklı geliştirilebilir. Bugün bakıldığında Kürt sorununun toplumda neredeyse 1001 tanımı var. Kürt sorunu, az gelişmişlik sorunu, demokratikleşme sorunu, insan hakları sorunu, doğu sorunu, bölücülük sorunu ve cahillik sorunu bunlardan sadece bir kaçı. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, ideolojik, tarihi, dini ve konjönktürel bir dizi boyutu olan, uzun yıllardır süren ve kapsamlı bir çatışmayı bir tek boyutuyla açıklamak zor. Fakat herkes işine geldiği gibi tanımlama eğiliminde. Kimisine göre, bölgede fabrikalar açılsa sorun çözülecek, kimisine göre okullar (hangi dilde olması gerektiği henüz tartışılmıyor), kimisine göre cephanelikler yığılsa, kimisine göre demokratikleşme sağlansa ve kimisine göre da Kürdistan kurulursa çözüm olur.

Gerçek çözüm hangisi diye merak ediliyor tabi. Gerçek çözüm diye birşey yok. Gerçek çözüm varılan çözümdür. Ve henüz varılmış bir çözüm olmadığı gibi, “nasıl bir çözüm?” konusu da muğlak duruyor. Fakat bu sorulara cevap arayan bir süreç var. Değerli ve önemli bir süreç. Fakat sürecin tarafları süreci farklı okuyor.

Ak Parti aynısı olmasa bile geleneksel devlet anlayışına paralel bir şekilde bir Kurdi Tv ve seçmeli dersle yetinilmesini ve şiddetin son bulmasını çözüm olarak algılıyor ki çatışma yönetiminde buna negatif barış deniyor. Dünyada sadece bu kadarla yetinmeyi hedef seçmiş süreçlerin %50'si başarısızlıkla sonuçlanmış. Yani gerçek bir barış hedefleniyorsa bu yol çıkmaz yol gibi görünüyor. Barış istiyorsan bulunduğun pozisyonda bir farklılık oluşturmak durumundasın.

HDP ve PKK ise, Apo başta olmak üzere Kürt sorunu kapsamındaki tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını, Kürtçe'nin resmi dil olmasını, yerel meclisin kurulmasını ve Kürdistan'a bir tür siyasal statünün verilmesini istiyor. Bunlar çoğu kişi tarafından maksimalist bir takım talepler olarak görülüyor. Neticede çözüm süreçleri ortak bir soruna ortak bir çözüm bulmaksa ortada buluşmak gerekiyor. Dünyadaki benzer örnekler incelendiğinde, süreçleri ve mahiyetleri farklı olsa da benzer taleplerin karşılandığı G. Afrika, K. İrlanda, Bask, ve Quebek dünyanın başarılı barış süreçleri olarak gösteriliyor.

Toplumun geri kalan kısımlarının kendi inanç, ideoloji, siyasal ve felsefi anlayışına göre farklı farklı çözüm önerileri var. Herkesin kendi çözümü kendince doğru, yeterli ve haklıdır. Fakat önemli olan nokta mantıki ve ahlaki tutarlılığının olmasıdır. Bunun basit sağlaması da şudur: Ben olsam, aynı durumda ne isterim sorusuna cevap aramak. Zira, kendin için istediğini başkası için istemiyorsan ahlaken sorunlu bir insan olduğunu gösteriyor. Bunun tefsiri kendini diğer insanlardan üstün görmektir. Sadece ahlaken sorunlu değil itikadın da sorunlu bir hale geliyor: Ne diyor  Hazreti Peygamber: “Sizden biriniz kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz”.[1]

[1] Buhârî, İmân 7; Müslim, İmân 71, 72; Tirmizî, Kıyâme 59; Nesâî, İmân, 19, 33.

BARIŞ SÜRECİNDEN KİM NE ANLIYOR?
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen