2

Bilim ve Özgürlük


  • Oluşturulma Tarihi : 04.06.2018 06:49
  • Güncelleme Tarihi :

Bugün bilgi çağında, kimisine göre bilgi çağının sonrasında (post-information age) yaşıyoruz. Bilgi, bilim ve bilmenin değer gördüğü, kişisel ve toplumsal ilişkileri etkilediği, bileni güçlendirdiği bir dönem. Tarih boyunca böyle olmuştur, fakat bugün bu durum biraz daha belirgindir. Bu dönemin özelliği, genel bilgiden ziyade özel bilginin önem kazandığı bir zaman olmasıdır. Bu nedenle, uzmanlaşma ya da bir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmak değerlidir. Bilim dallara ayrılmış, fakülteler, bölümler ve programlar geliştirilmiştir.

Bilimin bu kadar bölünmesi kimisine göre iyidir, fakat son zamanlarda bu da sorgulanır hale gelmiştir. Tek konuda uzmanlaşmanın insanın bütün resmi görmesini engellediği, filozof diye tabir edilen ve genel olarak bilim dallarında yetkin insan tipinin yetişmesini kısıtladığı iddiası ileri sürülüyor. Bir yönüyle haklı bir argüman fakat, son bir asırdaki özellikle teknik alandaki bilimsel gelişme (tarihsel birikimin üzerine) baş döndürücü bir hız ve boyuttadır.

Bugün gelinen noktada, siber teknolojisi, uçak ve füze teknolojisi, tıp alanındaki inkişafların hepsi insan kapasitesinin ve birikiminin büyüklüğünü göstermektedir.

Peki insanoğlu bu kapasiteyi nasıl elde eder ve kullanır? Belli bir takım koşulları var mıdır? Onu sınırlayan şeyler nelerdir?

Küresel bilimsel gelişmeye ve teknolojik ilerlemeye teknik olarak tüm insanların ve insanlığın katkısı var. Fakat bazı dönemlerde bazı bölgeler öne çıkmıştır. Bu dönemler, öncelikle M.Ö. 3-5. Asırda Yunan şehir devletleri, M.S. 8-13. Asırda İslam toplulukları ve son üç asırda Batı dünyası. Bu üç dönemde, insan kapasitesinin yüksek düzeyde kullanılması için ne gibi koşullar vardır? Ortak yönleri nelerdir?

Üç dönemin en önemli ortak özelikleri şüphesiz ki ekonomik imkanlar ve sosyal şarlar ki buna kısaca medeniyet de diyebiliriz. Üç bölge de zamanında yeryüzünü en gelişmiş medeniyetleridir. Ve medeniyetleri medeniyet yapan temel özellik insan için oluşturdukları özgürlük ortamıdır. Özgürlük olmadan ne bilimsel, ne teknolojik, ne de toplumsal gelişme hakkıyla mümkündür. Doğal olarak küresel gelişmeler tüm küreyi etkiler ve herkes bir şekilde ondan faydalanır, fakat medeniyete ve insanlığa katkı yapmanın yegane yolu ve yöntemi, insan kapasitesinin maksimum düzeyde kullanılabilmesi ve insanın kendisini gerçekleştirebilmesi için gerekli en temel şart özgürlüktür. Tarih boyunca büyük inkişafların büyük bir kısmının (görece) özgür toplumda meydana gelmesi bir tesadüf değildir.

Özgürlük aslında insanı insan yapan şeydir. Allah insana cüz-i irade dediğimiz özgülüğü vermiş ve özgür iradesiyle yapmadığı şeylerden sorumlu dahi tutmamıştır. Özgürlük olmadan gerçek iman olmaz, özgürlük olmadan ahlak olmaz ve kısaca özgürlük olmadan insan olunmaz.

Bilimsel gelişmeler de her türlü değişim ve dönüşüm gibi özünde bir çatışmayı doğurur ve tarih boyunca statüko yanlısı güçlerin tepkisini çekmiştir. Her dönemde statükocular bilimsel gelişmelere karşı cephe almış ve bilimsel, teknik araç ve gereçlerin kullanılması bile zaman zaman zararlı ve tehlikeli bulunmuştur. Zira, teknoloji toplumları değiştirir ve dönüştürür. Bu da statükonun değişimini zorunlu kılar ve bu da statükocuların işine gelmez. Orta çağda dünyanın yuvarlak olduğu ve döndüğü fikrini savunan Gelileo yargılanmış, bu iddiasından vazgeçmesi istenmiştir. Osmanlı tarihinde matbaanın yaşadığı dram, İslam tarihinde 12. asırdan sonra (esasında özgürlük döneminin sonlarına doğru) filozof alimlerin maruz kaldığı itham ve baskılar. Bugün dünyanın neredeyse tüm toplumlarında baskı altında tutulan, tutulmak istenen gerçek bilim insanları. Hepsi de, statükoya bir şekilde meydan okudukları için ya da itaat etmedikleri için olabilir mi?

Karanlık özgür olmasaydı, aydınlık olmazdı ya da tersi (fazla uçtum galiba). Biraz da olsa düşünmeyi başarmış hiçbir insan (alıntı ama nerden olduğunu hatırlamıyorum) özgürlüğünden vazgeçmez ya da gönüllü olarak kula kul olmaz. Özgürlüğü kısan her girişim insana ve insanlığa yönelik bir terördür. Bu nedenle, yeryüzünde teröre izin vermemek lazım. Sadece kendimize değil, dünyanın neresinde olursa olsun ve kime karşı yapılırsa yapılsın baskıcı terörle mücadele edilmelidir. Bu aynı zamanda, insanlık görevimizdir. İnsanlığın geleceğinin teminatı da bu çabalar olacaktır.

Bilim ve Özgürlük
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen