Sayfa Yükleniyor...
20. yy. dünya tarihinin en yıkıcı iki savaşına sahne oldu. Milyonlar hayatını kaybetti, şehirler ve kasabalar yıkıldı. Birinci Dünya Savaşından sonra böyle felaketlerin bir daha yaşanmaması için uluslararası işbirliği ve barışı sağlamak amacıyla Milletler Cemiyeti (MC) kuruldu. Fakat MC yapısal birtakım eksiklikler ve koşullardan dolayı başarısız oldu ve İkinci Dünya Savaşı patlak verdi.
İkinci Dünya Savaşının ağır bilançosu, MCnin eksikliklerinin giderilerek dünyada istikrar ve barışı, uluslararası işbirliği ve herkes için insan haklarını koruyacak bir yeni örgütün kurulması için bir zemin oluşturdu. Birleşmiş Milletler 24 Ekim 1945 yılında MCnin halefi olarak dünya siyasetine girdi.
Fakat çok zaman geçmeden 1970lerden itibaren BMnin yapısının demokratik olmadığı, Beş Büyüklerin veto haklarından dolayı uluslararası krizler karşısında seçici davrandığı ve genel olarak uluslararası meselelerde beklendiği kadar etkin bir yapı olmadığı gerekçesiyle eleştiriler başladı. Uluslararası literatürde bu yönde çok sayıda çalışma var. Özellikle Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte başta Almanya, Hindistan, Brezilya ve son zamanlarda Türkiye olmak üzere birçok ülke BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olma isteklerini dile getirmeye başladılar.
BM 70 yılı aşkındır, özellikle soğuk savaştan sonra ufak tefek kurumsal reformlar dışında ciddi hiçbir yapısal değişikliğe gitmedi ve gitmek gibi bir sinyal de vermedi. Bu sistemde avantajlı konumundaki büyük güçler elindeki avantajlı konumlarını korumak istiyorlar. Bu düzenin ne kadar süreceğini yine küresel dinamikler belirleyecektir.
Peki BM ne yaptı?
BM bugün 192 üyeyle ve ilgilendiği alanların genişliği itibariyle tek küresel örgüttür. Bugün Asyadan L. Amerikaya, Orta Doğudan Afrikaya değişik kriz ve çatışma bölgelerinde 40a yakın değişik yapı, büyüklük ve yetkilerle BM Barış misyonları bulunmaktadır. Ve dünya barışına katkı yapmaya çalışmaktadır.
Kuruluşundan günümüze insan haklarıyla ilgili dokuz anlaşma ve onlarca bildiri ve konferans yaptı. İnsan hakları koruma mekanizmasını geliştirdi, İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (1993) gibi etkin yeni birimler kurdu. Çevre konusunda ciddi düzenlemeler yaptı. Küresel fakirlikle mücadele alanında büyük mesafeler aldı. Dünyadaki 60 milyon mültecinin durumuyla ilgilenmeye devam ediyor. İrili ufaklı birçok krizin çözümünde rol aldı.
Fakat başarısız olduğu, seçici davrandığı ve etkin olamadığı bir dizi kriz ve konu var. Çevreyi korumada çok etkin olamadı, ciddi krizlerde rol alamadı, yüzsüz rejimler üzerinde yaptırımı olmadı, kurumsal reformda başarısız oldu, insan haklarını korumada mesafe aldı fakat bölgesel yapılar kadar etkin bir mekanizma kuramadı. Demokratikleşemedi ve kendisini yeni koşullara adapte etmekte başarısız oldu.
Kısacası BMnin eleştirilecek çok yanı var, fakat bunlara karşın bugün insanlık için büyük bir kazanım ve önemli bir örgüt olduğu bir gerçektir. Uluslararası ilişkiler uzmanları bilir ki yapısal sorunların bir kısmı uluslararası ilişkilerin doğasından, bir kısmı konjonktürel faktörlerden ve bir kısmı da örgütsel tasarımdan kaynaklanmaktadır. Medyada uluslararası ilişkilerle ilgili bir bilimsel makale dahi okudukları meçhul olan bazı kişiler çıkıp BMnin ne kadar gereksiz, işlevsiz ve hatta zararlı bir yapı olduğunu büyük bir özgüvenle yazıp çiziyorlar. Birkaç örnek üzerinden(ki eleştirilmeyi hak ediyor, o ayrı bir mevzu) genellemeler yaparak, hem yöntemsel fukaralıklarını hem de iyimser bir ihtimalle ideolojik körlüklerini yansıtıyorlar.
Karanlığa küfredeceğine, bir mum yak. Eleştirmek en doğal hakkımız, BMyi dünyada en çok İnsan Hakları uzmanları eleştirir, fakat yaptıklarının da farkında olarak. BM olmazsa büyük bir ihtimalle bugünkü küresel krizler, savaşlar, insan hakları ihlalleri en az iki katına çıkar. Haydut rejimler hiçbir sınır tanımadan sağa sola saldırır. Eleştirirken, iyi niyetliysek tabi, bu ihtimalleri de göz önüne almakta fayda var.