BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VE DÜNYA BARIŞI


  • Oluşturulma Tarihi : 14.07.2014 06:59
  • Güncelleme Tarihi :
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VE DÜNYA BARIŞI yazının resmi

Birleşmiş Milletler (BM) İkinci Dünya Savaşına müteakip 1945 yılında dünya barışını ve istikrarını sağlamak amacıyla kurulmuş devletlerarası bir örgüttür. BM Anlaşmasının Birinci maddesine göre amaçları; uluslararası barış ve güvenliği sağlamak, halklar arasında dostça ilişkilerin kurulmasına yardımcı olmak ve hiçbir ayırım yapmaksızın herkesin insan haklarının sağlanması için çaba sarf etmek olarak belirtilmiştir. Dünya barışını ve istikrarını tehdit edecek her türlü saldırıları bastırmak için etkin ortak önlemler almak da bu amaçlar arasında sayılmıştır.

Gelecek sene 70. kuruluş yılını kutlayacak olan BM, kuruluşundan - özellikle 1990'ların başından - beri hantal bürokratik yapısı, etkin olamayışı, büyük güçlerin kuklası olması ve demokratik olmadığı gerekçesiyle sürekli eleştirilen bir yapı.  Son yıllarda BM'nin reforme edilmesi konusu yoğun bir şekilde hem literatürde hem de siyaset düzeyinde tartışılmaktadır.

Yıllardır tartışılan şüphesiz ki sadece BM'nin örgütsel yapısı değil, aynı şekilde yukarıda sayılan amaçlarına uygun hareket edememesi, görevlerini yerine getirememesi ve insanlara barış adına umut olamaması da yöneltilen temel eleştiri noktalarıdır. Soğuk Savaş'tan hemen sonraki yıllarda dünya barışı için görece aktif ve etkin olan BM, kısmen bir umut ışığı haline gelmişti. O zamanlar Boutros Ghali  gibi güçlü ve etkin bir BM Genel Sekreterinin olması, Marry Robinson gibi insan haklarına inanmış bir İnsan hakları Yüksek Komiserinin varlığı ve Bill Clinton gibi barışı önemseyen güçlü bir ABD Başkanının olması BM'nın etkinliği ve umut olmasında önemli rol oynamıştı. Oysa bugün dünyanın ve özellikle Ortadoğunun sürdürülebilir bir çatışma sürecine girmesi, insan hakları ve demokrasinin darbelere kurban edilmesi, silahlı grupların politikanın ana aktörleri haline gelmiş olması ve İsrail gibi uluslararası hukuku ve barışı hiçe sayan haydut devletlerin azması sadece BM'nin örgütsel yetersizliği ile açıklanacak bir durum değildir. Bunda Ban Ki-Moon gibi son derece sönük ve etkisiz bir BM Generl Sekreteri ve Obama gibi tamamen ABD derin devletine teslim olmuş, etkisiz eleman haline gelmiş bir ABD Başkanının etkisi sanıldığından fazladır.

Ortadoğuda Son 10 yılda meydana gelen şiddet ve can kaybı, 2. dünya Savaşından bu yana dünyada görülmüş en büyük felaket ve acıların başında gelmektedir. İsrail'in Filistin halkına uyguladığı baskı ve zulüm ise aralıksız devam etmektedir. Kürt halkının temel hak ve özgürlüklerini engellemek zaten bölge ülkelerinin amentüsü haline gelmiş durumdadır. İnsanları bombalayan, hatta kimyasal silahlarla yok eden diktatörlerin şiddet ve baskı eylemleri gündelik uygulamalar haline gelmiştir. Son yıllarda bölge halkının nerdeyse yarısı mülteci durumuna düşmüş ve asgari yaşam koşullarından mahrum bırakılmıştır.

Bütün bunlar olurken dünya barışından, insan haklarından ve ekonomisinden sorumlu BM sadece seyretmekle yetinmiştir. Ne diktatörlerin hakları bombalamasında, ne İsrail'in uyguladığı devlet teröründe, ne de Kürtlere ve diğer korumasız halklara uygulanan insanlık dışı politikalarda maalesef BM neredeyse ortalıkta görünmemiştir.

Bugün Irakta, Suriye'de ve Filistin'de meydana gelen katliamları kim engelleyecek? BM bugün insanlara hizmet etmeyecekse ne zaman ve ne yapacak? 'We the People - Biz İnsanlar!' diye başlayan bildirgeler yayımlamak kolay, önemli olan ihtiyaç olduğunda insanların yardımına koşabilmektir.

BM mevcut haliyle uluslararası bürokratlara yüksek maaş ödeme, hantal bir bürokratik örgüt haline gelme, başta ABD olmak üzere büyük güçlerin oyuncağı olma ve insanların umudu olmaktan uzak olma dışında herhangi bir fonksiyon icra edememektedir.

BM'de devam eden reform tartışmalarından da bir şey çıkacak gibi görünmemektedir. Üyelerinin küresel çapta yapılacak bir seçimle seçileceği ve Normatif Uluslararası ilişkiler anlayışının yıllardır savunduğu BM Hakların Meclisi gibi reform önerileri umut verici olsa bile, dünya sorunlarına eğilme ihtimalini arttıracak bu tür insani, ahlaki ve demokratik reformların mevcut yapıyla gerçekleştirilmesi zor görünmektedir.

BM'nin katılımcı ve demokratik bir yapıya kavuşturulması ve kurulması düşünülen ya da önerilen Hakların Meclisinin karar alma mercii haline getirilmesi dünya barışı ve istikrarı ve gelecek nesillerin refahı için bir zorunluluktur. Bunu bencil ve dışlayıcı bir ideoloji üzerine kurulmuş olan ulus devletler gerçekleştiremez, bunu başaracak olan insanlardır. O zaman dünya barışı için devletler değil, insanların inisiyatif alması zamanı gelmiştir. Küreselleşme, teknolojik gelişmeler ve iletişim devrimi bunu mümkün kılacak fırsatlar sunmaktadır. yeter ki inanalım... 

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VE DÜNYA BARIŞI
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen