Sayfa Yükleniyor...
Cehalet bir kavram olarak literatürde ve günlük dilde birçok anlamda kullanılmakla birlikte genellikle bir konuda bilgi eksikliği, bilinç eksikliği, eğitimsizlik, yok sayma, göz ardı etme, görmezden gelme, görgüsüzlük ve basitlik anlamlarında kullanılmaktadır. Sadece okul okumamışa cahil denmez. Cahil onu da kapsar, fakat daha geniş bir kavramdır. Bu konuyu araştırınca, çok kapsamlı bir literatür olduğunu fark ettim. Cehalet konusunun bilim tarafından bu kadar ciddiye alınmasına da sevindim. Zira insanın, özellikle modern insanın en büyük sorunlarından birisi de cehalettir her halde.
Alim ya da bilim insanı bilgi sahibi olduğu konunun alimidir (cüzi alim, sınırlı bilgi sahibi), fakat bilmediği yüzlerce konunun da cahilidir. Alim birisine doğrudan cahil demek yanlış olur, fakat bir astronomi profesörü fazla bilgi sahibi olmadığı örneğin siyaset bilimi alanında konuşur, gereksiz yorumlar yapar, yalan-yanlış bilgi verir ve bunun da hakikat olduğunu söylerse ya da iddia ederse o sadece cahil değildir, zır cahildir. Bu kapsamda, bir insan hem profesör hem de cahil olabilir. (Umarım bu cümlem yanlış değildir. Son zamanlarda akademisyenler yorumları ve tahminleriyle uçuşa geçtiler. Bu nedenle, ben de yanlış anlaşılabilecek bir şey söylemek istemiyorum. Cehalet üzerine yazayım derken, büyük bir cehalet örneği sergilemek istemiyorum). Bu cümlem ile ne kastettiğimi aşağıda açıklamaya çalışacağım.
Aslında bütün insanlar bazı konularda cahildir. Herkes bir ya da birkaç konuyu bilir. Bir konuda gerekli eğitim aşamalarından başarı ile geçerse alim olur, bilim insanı olur. Fakat, kişi bildiği bu sınırlı alanda, cüzi ilmiyle, bilgi alanı dışında kalan konuları da biliyormuş gibi davranırsa cahillik yapmış olur. Yani ilim sınırını, haddini bilmektir. Ne demiş Yunus Emre: İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır. Haddini, sınırını, kapasitesini, bilmeyen cahillik yapar. Hepimiz biraz cahilizdir. Bunun farkında olmak erdemdir, alimliğin alametidir, farkında olmamak cahilliğin tipik bir göstergesidir.
Cehalet öyle bir hastalıktır ki kendisini ya da çıkarına olanı hep haklı görür. Cahiller her zaman kendisini haklı görür ve söyledikleri de kesin hakikattir. Eleman coğrafya profesörü, tarihçi, sosyolog ama uluslararası ilişkilerde konusunda teori parçalıyor. Aslında çok bilmediği bir konuda bile o kadar kendinden emin ki! Ortadoğudan girip Latin Amerikadan çıkıyor, realizmden girip post-modernizmden çıkıyor. Ne dediğini, hatta bazen kullandığı kavramların anlamını bile kendisi bilmiyor, ama onu satıyor. İşte buna zır cahillik denir. Yani eleman bir şeyin profesörü olabilir, bu onun her konuda bilgi sahibi olduğu anlamına gelmez. Alim sıfatı mutlak anlamda sadece Allaha mahsustur. Her şeyi sadece o bilir. Her şeyi bildiğini sanan bazı kişiler sadece cahil değiller, aynı zamanda toplumu (hakikatte kendisini) kandıran kötü niyetli insanlardır. Aslında bu yazıda anlatmak istediğim bu değildi, fakat konu buraya geldi.
Ben daha çok cehalet ve radikalizm arasındaki ilişkiye dikkat çekmek istemiştim. İnsanlar genellikle iyi bildiği konularda, çok keskin, köşeli ve sorgulanamaz önermelerde bulunmaktan çekinir. Çünkü kişi bir konuyu ne kadar iyi bilirse, o konunun derinliğinin, karmaşıklığının, sınırsızlığının ve bilinmez noktalarının o kadar farkına varır. O konuda aslında kendi sınırının, farkına varır. Fakat bazı kişiler(belki çoğu kişiler demek daha doğru olur) bir konuyu ne kadar uzaktan bilir, yapay bir bilgiye sahip olur, az bilirse (hele hele onda maddi ya da manevi menfaati varsa) o konuda çok keskin, köşeli ve kesin yargılarda bulunur. Hararetle savunur. Gerekirse canını(abarttım biraz) verir. Herkes bunu test edebilir. Çevrenizdeki insanların çoğuna meslekleriyle ilgili soru sorun mutedil, çoğu zaman mantıklı, temkinli ve hatta eleştirel bir dille size cevap verirler. Fakat bilmedikleri, uzmanı olmadıkları, sektörleri dışında ama az çok popüler ve toplumsal bir şey sorun. Hemen kesin, doğruluğu sorgulanamaz komplo teorilerine boğarlar sizi.
Yunus Emre ile noktayı koymakta yarar var:
Okumaktan murat ne.
Kişi Hakkı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru ekmektir