ÇATIŞMA DİLİ VE ÇÖZÜM SÜRECİ


  • Oluşturulma Tarihi : 06.10.2014 06:24
  • Güncelleme Tarihi :
ÇATIŞMA DİLİ VE ÇÖZÜM SÜRECİ yazının resmi

Çatışmak kolaydır fakat barış yapmak zordur. Çünkü herkes savaşır fakat herkes barışamaz. Zira barış için cesaret lazım, akıl lazım, ahlak lazım ve vicdan lazımdır. Fakat çatışma için bunların hiçbirisine gerek yok. Cahiliye döneminde bir şiirin savaş ya da barışa neden olabileceği anlayışında olduğu gibi, bir kişi söylemiyle çatışmaya neden olabilir aynı şekilde barış dilini kullanarak barışa hizmet edebilir.

Bir çatışmayı çözebilmenin temel unsurlarından birisi çatışma dilinin terk edilmesidir. Çatışma dili öbür tarafı ötekileştiren, dışlayan, aşağılayan ve suçlayan bir dildir. Barış dili ise kapsayıcı, kabullenici, eşitlikçi ve pozitiftir. Çatışma dili çatışmayı körükleyen ana nedenlerinden birisidir. Çünkü çatışma dili diğer tarafı çatışmanın kaynağı ve nedeni olarak görür. Çatışma dilinin hakim olduğu bir çözüm sürecinin sağlıklı yürümesi zordur.

Türkiye'de iki yıla yakındır sürmekte olan çözüm sürecinde taraflar kullandıkları dile özen göstermeye, çatışma dilinden kaçınmaya çalıştılar. Fakat ne yazık ki bunu sürdüremediler. Son zamanlarda Ortadoğu'da, özellikle IŞ(İD) saldırılarının Iraq Kürdistan bölgesinde ve Rojava'da yoğunlaşmasıyla bu tılsım bozuldu. Taraflar söylediklerine daha az özen göstermeye ve birbirlerini suçlamaya başladılar. Bunda Hükümetteki değişiklik sonucu çözüm sürecinden sorumlu aktörlerin değişimi de önemli rol oynamıştır. Kullandığı kelimeleri seçmede dikkatli olan Beşir Atalay'ın yerine kendisini gösterme gayreti içinde olan ve barış dilinin farkında olmayan yeni aktörlerin gelmesi de önemli bir faktör. Bununla birlikte, PKK içinde polemiğe meraklı, yine kendisini göstermeye çalışan, 'Kandili de unutmayın' tarzında çıkışlar yapmanın peşinde olan sorumsuz kişileri de unutmamak gerek. Hal böyle olunca, çatışma dili kaçınılmaz oluyor.

Son zamanlarda, çözüm sürecinin bittiğini ilan etme yarışında olan Kandil, Ak Parti'yi İŞ(İD)'in destekçisi olmakla suçlayan HDP, Rojava'daki her olumsuzluğu Ak Parti'ye yıkmaya çalışan PYD ve PKK var. Buna mukabil,  'Kandil yatma yeri değildir. Git Kobané'de savaş' diyen Yalçın Akdoğan, PYD'nin Esed rejimiyle işbirliği yaptığını söyleyen Davutoğlu ve son olarak ' bizim için İŞ(İD) neyse PKK da odur' diyen Cumhurbaşkanı var. Aynı zamanda, 'Esed neyse Erdoğan da odur' diyen bir cephe de var. Bütün bu suçlamalar, ötekileştirmeler ve aşağılamaların hakim olduğu bir çözüm sürecinin sağlıklı olması ya da başarılı olması mümkün mü?

Çözüm sürecinin muhalefet tarafından iç politika malzemesi yapılmasından şikayet eden aktörlerin bu süreç üzerinden yoğun bir propaganda yürüttüklerini görüyoruz. Yukarıda sarf edilen söylem iç politikaya dönüktür ve maalesef barışa hizmet etmemektedir. Bu kadar sorumsuz ve özensiz üretilen bir söylemin varacağı yer, kaostur, çatışmadır ve şiddettir. Sorumluluk makamındaki kişilerin kendilerini sorgulaması gerekir.

Kişinin karar alma pozisyonunda olması, her söylediğin doğru, her yaptığının hak olduğu anlamına gelmez. Bu nedenle, kafasına estiği gibi konuşma hakkını da elde etmez. Aksine daha sorumlu olması, söylediğini tartması, bin düşünüp bir konuşması gerekirken, biz de sorumluluk makamındakilerin en önemli özelliği çok ama çok konuşmalarıdır. Ve haliyle çok konuşunca zaman zaman boş konuşmaları kaçınılmaz oluyor. Özellikle çok konuşan, çok yazan ve polemiksever kişiliklerin çözüm sürecinden uzak tutulmasında fayda var. Aksi takdirde onlar rahat konuşsun diye, bütün toplum susmak zorunda bırakılabilir. Zira silahın olduğu yerde, kimsenin konuşma imkanı da, anlamı da yoktur.

ÇATIŞMA DİLİ VE ÇÖZÜM SÜRECİ
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen