Türkiye kurulduğu günden beri dönem dönem ufak değişiklikler olsa bile, dış politikasını üzerine inşa ettiği bazı stratejiler var. Bunların başında Batıcılık, statükoculuk ve güvenlik gelmektedir.
Bunlara geleneksel dış politika kodları ya da eğilimleri de denebilir. Fakat AK Parti iktidarının yerleşmesiyle birlikte Batıcılık dışındaki statükoculuk ve güvenlik merkezli dış politika terk edildi, yerine revizyonist, yayılmacı, değişimci, hegemonyacı, pasif değil aktif ve son olarak güvenlikçi değil demokratik ve işbirliğine dayalı bir dış politika geliştirildi. Bu sayede uluslararası politikada güvenilirliği ve görünürlülüğü arttı. Birçok uluslararası örgütün yöneticiliğinin yanı sıra, küresel politikaların belirlenmesinde de etkili bir aktör oldu. Fakat dışarıda ve içeride meydana gelen bazı gelişmeler, bu rotayı bozdu. Bunlar, 2009 küresel finansal kriz, bölgede meydana gelen Arap Baharı, Rusya ile uçak krizi ve içeride ise, 2013 Gezi Parkı olayları, 17-25 Aralık, Barış Sürecinin bitmesi ve nihayet 15 Temmuz darbe girişimi iç ve dış politikayı derinden etkiledi.
Bu gelişmeler, yukarıda bahsedilen dış politika önceliklerinde bir revizyon dayattı. Dış politika unsurlarından batıcılığı ve revizyonist bakışı zayıflatırken, güvenlik ve statükoculuğu öne çıkardı. Bir nevi eski Türkiyeye yaklaştırdı. Anti- batıcılık ve güvenlik daha ziyade içerden bir anlayıştan beslenirken, statükoculuğu ise dış politika sınırlamaları ve dış politikadaki manevra ve kabiliyet zafiyeti dayatmaktadır. Yanisi şu, yukarıda meydana gelen gelişmelerde başta ABD olmak üzere, Batılı ülkeler, hükümetin politikalarını desteklemediği için içeride anti- Batıcılık yükseldi, hükümetin dış güçler ya da üst-akıl olarak tanımladığı bu güçlerin yani Batılıların kendisini değiştirmek istediğini düşündüğü için güvenlik politikalarını öne çıkardı (Bunu etkileyen diğer bir unsur da, barış sürecinin bitmesi). Diğer tarafta ise, eski Türkiyede olduğu gibi keskin olmasa da, statükoculuğa dönüşü bir dış politika dayatması olarak okumak gerek. Türkiye son yıllarda yukarıda zikredildiği gibi, revizyonist, değişimci ve aktif bir dış politika izledi. Bölgesinde izleyen değil, şekillendiren bir aktör olmayı arzuladı. Fakat Suriye iç savaşı, PYDnin dünyanın desteğiyle güçlenmesi, Rusya ile uçak krizi, Basikada asker azaltma politikası ve son olarak Suriye barış görüşmelerinde Türkiyenin ana bir aktör olamaması dış politikadaki sınırlarını, gücünü ve etki alanını daha gerçekçi okumasını sağladı. İdealist bir dış politikadan nispeten daha gerçekçi olan bir dış politikaya dönüş yapmak zorunda kaldı. Yani revizyonist bir bakıştan kısmen statükocu bir noktaya dönmek zorunda kaldı.
Toparlarsak, mevcut durumda dış politikanın ana kodlarını şöyle tanımlamak mümkün: zayıflayan bir Batıcılık, dağınık bir statükoculuk ve güçlenmiş bir güvenlik anlayışı.
Ya bu kodlara dayalı bir dış politika geliştireceğiz, ya da bu kodları değiştireceğiz. Bu da söylemle olacak şeyler değil, eylemle olması gereken şeyler. Çıkış yolu elbette ki kolay değil, fakat bazı sorularla bir yol aranabilir belki.
Bu parametrelere dayanarak sağlıklı bir dış politika nasıl geliştirilebilir? Rusya ve İran ile ilişkiler Batı ittifakına alternatif olabilir mi? Bu anlayış dış politikada manevra alanını daraltır mı, genişletir mi? Darbe girişimi sonrası süreçte, en yakın müttefiklerden birisi olan S. Arabistanı bile suçlayan bazı muhafazakar kalemlerle, İslam ülkeleriyle sağlıklı bir ilişki kurmak mümkün mü? Hem İranı hem de S. Arabistanı aynı masada tutmak mümkün mü yoksa ikisiyle iyi ilişkiler geliştirmek ne kadar olası? Aynı havzada hakimiyet kurmaya çalışan Türkiye, İran, Rusya ve S. Arabistan arasında iyi ilişkileri uzun vadede sürdürmek ne kadar gerçekçi? İran ve Rusya ile stratejik ortak olmak olası mıdır? Batı ile olan ilişkiler nasıl şekillenecek? NATO üyeliğinden çıkmak güvenlik politikaları açısından ne anlama gelir? AB üyeliğinden vazgeçmek, Avrupa Konseyinden çıkmak, Avrupa kupalarından çekilmek bir çözüm müdür?
Yeni dış politika kodlarını yazmak için öncelikle bu sorular ve bunlar gibi pek çok soruya sağlıklı cevaplar bulmakla mümkündür. Dış politika sadece dış politika değildir. Dış politika doğrudan iç politikayı etkiler ya da tersi. Bu nedenle, dış politikadaki tercihler, iç politik tasarımı da etkilemektedir. Dış politikanın rotası, iç politikanın da rotasını çizer.
Yeni rotayı yakında olmasa da zamanla göreceğiz, fakat önemli olan rasyonaliteyi, demokrasiyi, barışı merkeze alan bir rotayı bulabilmek.