Sayfa Yükleniyor...
Yaz aylarında kırsal kesimlerinde yoğun çatışmaların yaşandığı İdlib, eylül ortasında Soçi’de Rusya ve Türkiye arasında varılan anlaşma üzerine bir aydır sakin bir dönem geçiriyor. İdlib’de konaklanan milyonlarca insan rahat bir nefes aldı. Fakat, bu sessizlik fırtına öncesi sessizlik olabilir. Esad rejimi ve Rusya eninde sonunda İdlib’i almak için harekete geçecektir: kanlı veya kansız. Bunu bilen bölge halkı, İdlib’ten komşu bölgelere göç etmeye devam ediyor.
BM yetkilileri bu süreçte çeşitli platformlarda endişelerini dile getirdiler. Soçi mutabakatı gereğince 15 Ekim’e kadar bölge radikal terör gruplarından ve ağır silahlardan arındırılmış olacaktı. Bu yönde önemli mesafeler kat edildi, fakat 15 Ekim’de Tahrir El Şam hiçbir şekilde silahlarını teslim etmeyeceklerini ve savaşa devam edeceklerini duyurdu.
BM’nin Suriye Özel temsilcisi Stafan de Mistura’nın ekibinden Jan Egeland, Soçi mutabakatının süresinin uzatılmasını talep ettiklerini ve tarafların bu konuda istekli olduklarını söyledi. Fakat bu uzlaşının ne kadar devam edeceği konusu başka bir endişe kaynağı. BM sivillerin hayatından endişe ederken, çatışmazlık döneminde fazla bir gayret gösterdiğini söylemek zor. Barışçıl çözüm için bu dönemleri iyi değerlendirmesi gereken BM, daha ziyade sorunların zirve yaptığı dönemlerde aktif olmaya çalışıyor ki bu da fazla yararlı olmuyor.
İdlib’de var olan çatışmazlık süreci ve bölgenin radikal terör gruplarından ve ağır silahlardan arındırılması Suriye ve Rusya’nın saldırılarını ertelemenin karşılığı olarak ortaya çıktı. Fakat Suriye rejimi Tahrir El Şam gibi örgütlerin en basit bir açıklamasını bahane edip bölgeye saldırabilir. Bu sadece zamanlama meselesidir. Rusya’dan onay aldığı anda, bu işe girişecektir. Kış aylarında saldırı yapmayarak daha çok ağır silahların ve radikal grupların bölgeden uzaklaştırılmasını bekleyecek ve diğer bölgelerde iktidarını pekiştirme çalışmalarını sürdürecektir. Fakat Bahar aylarında, barışçıl şekilde bölge rejime teslim edilmezse, basit bahanelerle, bölgeye girmek isteyecektir.
ABD ve Avrupa yaptırımları, dünya genelinde siber saldırılarla suçlanması ve küresel ekonomik sorunların etkilerini ağır hissetmesi sonucu, uluslararası politikada bu kadar sıkışmışken, Rusya da kısa vadede Suriye’nin büyük çaplı bir çatışmaya girmesini istemiyor. Bahar aylarında sorunlarını azaltırsa, Suriye’ye iznin ötesinde güçlü bir şekilde destek vermeye devam edecektir.
Özetle, rejimin İdlib’i ele geçirmesi tamamıyla bir zamanlama meselesidir. Daha doğrusu, orayı alma talebi hep vardır ve bu nedenle, bunu gerçekleştirmek için mutlaka harekete geçecektir. Rusya’nın her fırsatta Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapması ise, aslında Suriye topraklarında kendisi hariç hiçbir yabancı gücün kalmamasına işaret etmektedir. ABD’ye gücü yetmez, her girişimde büyük kayıplar veriyorlar. O zaman tek hedef kalıyor: Kuzey Batı bölgeleri.
Böyle bir durumda, Türkiye çok büyük sorunlarla karşılaşacaktır. Rusya ve Suriye ile yaşanacak her türlü ihtimali değerlendirmelidir. Zira, Suriye ve Rusya’nın hedefi sadece İdlib değil, Afrin, El-Bab ve Carablus. Yani İdlib işin lelesi. Bir de lolosu var.