2

İnsan Hakları ve Küresel Fakirlik


  • Oluşturulma Tarihi : 28.11.2016 09:30
  • Güncelleme Tarihi :

“Bana sıkça ‘dünyadaki en büyük insan hakları ihlali şekli’ sorulduğunda benim cevabım hep aynı oluyor: Aşırı Fakirlik.” - Mary Robinson - BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin ilk Başkanı.

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Din ve İnsan Hakları Çalıştayı’nda 25-27 Kasım tarihlerinde İstanbul'da çalıştayın teması olan Küresel Fakirliği detaylı bir şekilde tartıştık. İnsan Hakları ve İnsancıl Hukuk Kurumu olan Raoul Wallenberg Enstitüsü (RWI) ile İnsan Hakları Eğitimi Derneği (İHED) önemli, fakat unutulmuş bir konuyu gündeme getirmiş oldular.

Üç günlük çalıştayda fakirlik ve insan hakları arasındaki ilişki, küresel fakirlik ve ahlak, mikro ve makro nedenleri ile çözüm yolları üzerinde duruldu. Yurt içinden ve yurt dışından akademisyenler, kamu kurumu çalışanları, STK temsilcileri, din görevlileri, ilahiyat düşünürleri gibi geniş yelpazeden 100’ü aşkın insan katıldı, görüşlerini paylaştı ve medeni bir müzakere örneği sergiledi.

Küresel fakirlik denilen şeyin ekonomik olduğu kadar, ahlaki, siyasi, sosyal, kültürel ve hatta tarihi bir olgu olduğu gerçeği tartışıldı. Küresel fakirlik ile ilgili istatistiklere bakıldığında bunun ne denli büyük bir insan hakları ihlali olduğu, bir dizi insan hakları ihlallerine zemin hazırlayan bir bataklık olduğu ve insanlık onurunu tehdit eden bir vakıa olduğu görülecektir. 

En çarpıcı istatistiklerden birisi şüphesiz çocuk ölümleriyle ilgilidir. UNICEF’e göre fakirlikten kaynaklı nedenlerden dolayı her gün dünya genelinde 22.000 çocuk ölmektedir. Yılda iki milyondan fazla çocuk tedavi imkanları olmadığından önlenebilir hastalıklardan dolayı ölmektedir. Diğer önemli bir istatistik ise, dünya çapındaki adaletsiz kaynak bölüşümü ve bunun doğurduğu eşitsizliği gözler önüne sermektedir. Çalıştayın özetler kitapçığında şu rakamlar yer almaktadır: “Dünya nüfusu 2015 yılı tahminlerine göre 7,2 milyar ve dünya gayri safi hasılası (harcama paritesi üzerinden) ise, 113,8 trilyon dolar olarak hesaplanmaktadır. Buna göre dünya genelinde kişi başı gelir 15,800 dolardır. Bütün bu zenginliğe rağmen, dünya nüfusunun neredeyse yarısı  (3 milyardan fazla) kişi günde 2,5 dolardan (küresel fakirlik sınırı) az parayla yaşamak zorunda kalırken, 1,3 milyar kişi ise günde 1,25 dolardan azla yetinmek durumundadır (aşırı fakirlik sınırı). Dünyadaki en zengin yüzde 1’lik kesim dünya zenginliğinin yüzde 50’sine sahip iken, bu küresel elitin kişi başı geliri 2,7 milyon dolardır.” 

Dünyada var olan kaynaklar az veya çok adil dağıtılsa, bırakın fakirliği bütün insanlar lüks içinde yaşayacak. Genel kanının tersine, dünyada kıt kaynak diye bir şey yoktur. Kaynak çok fazladır. Fakat bir takım insanların hırsı ve adaletli olmayan bir doğası vardır. “Dünyada var olan muazzam kaynaklar ve günden güne artan zenginliğe rağmen, milyarlarca insan fakirlikle boğuşuyor, temiz su ve yiyeceğe ulaşamıyor, hak ve özgürlüklerinden yararlanma imkanı bulamıyor  ve insanlık onuruna yakışmayan  bir hayat yaşıyorsa insanlık ahlaken çökmüş demektir. Fakirlikle mücadele sadece ahlaki bir sorumluluk olmayıp, aynı zamanda dinde bir vecibe ve uluslararası belgelerde de hukuki bir ödevdir.” 

Dünya üzerinde insan hakları ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı bölgelerde, çatışmaların olduğu bölgelerde büyük bir fakirliğin olduğu, özgürlük, demokrasi ve barışın hakim olduğu bölgelerde ise, büyük bir kalkınma ve refahın olduğunu gösteren uluslararası araştırmalar var. Google’den kısa bir araştırma yapılırsa dünya kalkınma haritaları, barış ve demokrasi haritalarının örtüştüğünü, bunun yanında yine dünya çatışma haritalarının ve anti-demokratik ve baskıcı yönetimleri gösteren haritaların fakirlik haritalarıyla örtüştüğü fark edilecektir. Bunun bir tesadüf olmadığı ortadadır. Dolayısıyla, hem yerel hem de küresel düzeyde fakirlik tartışılırken bu oldular arasındaki ilişkinin gözden kaçmaması gerekir. 

Çalıştay özetler kitapçığında ifade edildiği gibi, “Fakirlik salt ekonomik bir yetersizliğin sonucu olmayıp çok boyutlu bir olgudur. Bu nedenle, fakirlikle mücadele de çok boyutlu olmak durumundadır. Bu mücadele içinde sivil, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel tüm hakların sağlanması var, iyi yönetişim var, demokratik katılım ve şeffaflık var, sosyal adalet ve serbest ticaret var, din ve vicdan özgürlüğü ve dinde, kültürde, hoşgörü var. Toplumsal barış, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkı var. Bunun yanında eğitim, sağlık ve özgürlükler var. Dolayısıyla, fakirlikle mücadelenin yöntemi hak ve özgürlüklerin en geniş anlamda bir bütün olarak sağlanması, hukukun üstünlüğü ve demokratik yönetişimin gerçekleştirilmesini kapsamaktadır.” 

Bütün meseleyi Richard Falk şu sözleriyle özetlemektedir: “Konu bir ekonomi meselesinden çok, bir ahlak ve değerler meselesidir.”

İnsan Hakları ve Küresel Fakirlik
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen