İnsan hakları, 10 Aralık 1948de Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin kabulüyle uluslararası ilişkilere fiilen girmiş ve dünya tarihinde daha önce hiçbir konuda görülmediği kadar hızlı yayılmış. Kısa zamanda beyannameler, anlaşmalar yapılmış ve koruma mekanizmaları geliştirilmiştir. Dünyanın her yerinde farklı düzeylerde de olsa kabul görmüş ve küresel bir olgu haline gelmiştir. Son 25 yıldır küreselleşme sürecinin de etkisiyle dünyada evrensel bir değer olarak daha hızlı bir yayılma göstermiş ve küresel bir teveccüh görmüştür.
Bütün bunlarda artan refah, demokratikleşme, insan değeri, entegrasyon, ulus devletin ve ulusçuluğun düşüşü, insanlık onuru ve küreselleşme pozitif rol oynadı. Fakat son yıllarda süreç 11 Eylül saldırılarıyla birlikte bir duraklama sonra da küresel finans kriziyle gerileme eğilimi göstermeye başladı. 11 Eylül saldırılarıyla birlikte özelde ABD ve genelde Batıda özgürlük-güvenlik dengesinde güvenlik öne çıkarken, 2009 küresel finansla birlikte Avrupada bu denge daha da bozulmaya başladı.
Bugün Avrupa Birliği ülkelerinde özellikle Macaristan, Polonya ve İngiltere başta olmak üzere Birlik genelinde artan yabancı düşmanlığı, ırkçılık, İslamofobya ve mülteci karşıtlığı aslında bir insan hakları ve demokrasi krizinin belirtileridir. AB ülkelerinde insan hakları STKlarına yapılan yardımlarda ciddi bir düşüş, AB ülkelerinin ve ABnin uluslararası platformlarda ve ikili ilişkilerde insan hakları ve demokratikleşme vurgusunu azaltması hatta bazı durumlarda göz ardı etmesi bunun açık bir göstergesidir.
Uluslararası insan hakları ve demokrasi endekslerine bakıldığında son yıllarda sadece yeni demokrasilerde değil, AB ülkeleri ve ABD gibi yerleşmiş demokrasilerde de demokrasi kalitesi ve insan haklarında ciddi bir gerileme görülmektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemde dünyaya yayılan iyimser hava, bugün yerini kötümser bir iklime bırakmıştır. Dünyanın geleceği adına insanları ümitsizliğe sevk eden bir durumdur. Bu da dünya barışı, istikrarı ve güvenliği için ciddi bir tehdittir.
Bu tehdidi bertaraf etmenin yolu ahlak eğitimi, barış eğitimi, insan hakları eğitimi ve değerler eğitimini yaygınlaştırmaktan geçer. Bunu sadece formel eğitim yoluyla değil, STK kanalıyla, medya ve gönüllü organizasyonlarla da genişletmek gerekir.