İnsanın ne olduğu ya da ne olmadığı konusu tarih boyunca hep merak konusu olmuştur. İnsan nedir? sorusu kimisine göre ahlaki ve dini bir sorudur, kimisine göre ideolojik, kimisine göre işlevsel ve amaçsal bir soru ve kimisine göre de bilimsel bir sorudur. İnsan ne zaman insan olur, insan olmak verilen ve doğal olarak geri alınabilen bir statü müdür? Bir sıfat mıdır? İnsan türünün doğası mıdır? Doğuştan kazanılan bir şey midir? İnsan olmak ne demek? Ahlaklı ve siyasal bir hayvan mıdır? Gücü merkeze alan tahakkümcü bir varlık mıdır? Fıtratın gereği midir yoksa koşulların sonucu mudur? İnsan sosyal bir inşa mıdır yoksa zamandan, mekandan ve kültürden bağımsız bahşedilen bir durum mudur? İnsanı açıklayan tekil bir teori var mıdır?
Sorulardan da anlaşıldığı gibi, insanı hakkıyla tanımlamak zordur. Fakat çoğu zaman birçok kavram için en kapsayıcı tanımlamayı yapabilen kaynaklar sözlükler olmuştur. İnsanı genelde bir değer olarak değil, daha ziyade bir obje olarak tanımlarlar. Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde insan 1. Memelilerden iki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı. 2. Bu türden olan canlı. 3. Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse). Oxford sözlüğünde de insan çok benzer bir şekilde tanımlanmıştır: 'Ayakta dik durması, konuşarak kendisini ifade etme gücüne sahip olması ve daha üstün bir zihinsel gelişime sahip olmasıyla diğer hayvanlardan ayrılan homo sapiens canlı türünden bir çocuk, kadın ya da erkek
Siyaset Biliminde İnsan: Politik Bir Hayvan
Siyaset deyince tarihte akla gelen ilk düşünürlerden Aristo ve onun başyapıtı olan Politics (Siyaset) kitabı gelmektedir. Söz konusu kitapta Aristo insanı politik bir hayvan olarak tanımlamaktadır. Burada kastettiği insanın sosyal bir varlık olduğu, bir siyasada yaşayan ya da yaşamak zorunluluğu bulunan bir hayvan olduğudur. Doğası gereği politik bir düzende yaşamayan kişi - aşiretsiz, hukuksuz, kalpsiz- gibidir.
İnsanın adalet ve hukukla ilişkisini mükemmeliyet çerçevesinde ele alan Aristo, bir yönüyle erdem ve adaletli olduğunda ancak insanın insan olabileceğini ileri sürüyor. Mükemmel olan insan en iyi hayvandır, fakat hukuktan ve adaletten uzaklaşınca en kötü [hayvan] olur. Eğer insanda erdem yoksa en kötücül ve vahşi ve hatta en açgözlü ve haz düşkünü hayvan olur. Fakat adalet, insanları devlet içinde bir arada tutan tutkaldır ve adliye, siyasal toplumda düzen sağlayıcı bir ilkedir. Bu çerçevede, İnsan olmak, doğa durumunu aşmak ya da saf bir organizma olmanın ötesine geçmektir der Tim Ingord. Farabi de insani ve ahlaki özelliklerine göre, toplumları gruplandırmaktadır.
Dinde İnsan: Erdem ve Ahlak
Dinler de insanı biyolojik özelliklerinden ziyade ahlak, vicdan ve erdem üzerinden tanımlarlar. Kuranda kelime olarak insan için beni adem, beşer, insan gibi farklı kelimeler kullanılmaktadır. İns kökünden İnsan kelimesi kuranda 97 defa geçmekte ve algılamak, idrak etmek, görmek, izin istemek, insanlık, insanlar ve direnmek anlamlarına gelmektedir. Beşer kelimesi 123 defa işlenmiş ve mutlu eden şey, sevinmek, güzel haber, müjde, müjdeci ve insan anlamlarında geçmektedir.
Kuran-ı Kerimde insanın en güzel şekilde yaratıldığı (Tin Süresi:4), ademoğlunun değerli ve onurlu yaratıldığı ve yaratılanların çoğundan üstün kılındığı (İsra:71) ve Allah'ın halifesi olduğu (Bakara:30) vurgulanmaktadır.
Onur sahibi demek, değer gören, değerli anlamındadır. Yani insan Allah katında değerli bir yaratık ki onu Halife olarak görüyor. Onu muhatap alıyor. Halife olarak görmek ve Muhatap almak başlı başına ona verilen değeri gösteriyor. Bu ayetler doğrudan insana hitap ediyor, insan diyor, beni adem diyor, Müslüman ya da inanan diye tanımlamıyor.
Allahın değer verdiğine, değer vermeyen bir mümin, bir Müslüman olabilir mi? Oluyor maalesef. Rahman olan Allah ayırım yapmadan bu dünyada herkese hak ettiğini verirken, suç işleyenler varsa onları hesap gününde yargılayacağını söylerken, Kendisini Allah'tan çok Allahçı görüp insanlara dinde olmayan hakaretleri, aşağılamaları ve cezaları veren kişi ve zihniyetler var. Kur'an bir insanı haksız yere öldürmenin tüm insanları öldürmek gibi kabul ederken, din ve Allah adına insanları tavuk gibi kesen anlayışlar türeyebiliyor. Bu dünyada kendisini bir şekilde üstün görmek, her türlü kötülüğün, günahın kaynağıdır ki Şeytan kendisini Hz. Ademden üstün gördüğü için lanetlenmiştir.
İnsan hakları da insanları onur ve haklar bakımından eşit kabul etmekte ve her türlü üstünlüğü ya da aşağılığı reddetmektedir. Başarı, mal, şöhret, statü ve güç insanın insanlığı ile ilgili şeyler değil, bunlar kazanılan şeylerdir ve kişinin hayatını kolaylaştırır. Onu üstün kılmaz.
İnsan olmak özünde iyiyi, güzeli, doğruyu, ahlakı ve erdemi barındırdığından ideolojik olarak kişiler hep kendisini insan, ötekileri ondan aşağı bir varlıkla özdeşleştirir. Literatürde buna insandışılaştırma denir. İnsandışılaştırılan kişi/ler bunu yapanların gözünde doğal olarak insan olmadıkları gibi, gayri insani, gayri ahlaki, aşağılayıcı ve insanlık dışı muameleyi hak ediyorlar. Dünyadaki birçok işkence, soykırım, etnik kırım, toplu kıyım ve insanlığa karşı işlenen suçlar gibi ağır ve sistematik insan hakları ihlallerinin altında aslında böyle bir ahlaksız anlayış, algı ve inanç yatmaktadır. Bu nedenle, insan nedir sorusu daha da önem kazanmaktadır.