İslam Demokrasiyi mi Yoksa Diktatörlüğü mü Öngörüyor?


  • Oluşturulma Tarihi : 16.05.2016 06:45
  • Güncelleme Tarihi :
İslam Demokrasiyi mi Yoksa Diktatörlüğü mü Öngörüyor? yazının resmi

İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye 57 ülkeden çoğunun bugünkü durumlarına bakılırsa oldukça diktatöryal, baskıcı ve insanlık onuruna yakışmayan bir rejimler alanı olduğundan, pratikte İslam'ın dikta yönetimlerden yana olduğu algısı ve anlamı rahatlıkla çıkarılabilir ki şu an dünyanın algısı zaten bu yöndedir. Doğal olarak dünyanın %25'inden fazlasını temsil eden bir ümmetin bir iki yarı demokratik ülke dışında hepsi anti-demokratik, baskıcı ve tekçi ise başka ne anlaşılabilir ki? Bu konuda dünyayı suçlamak sadece gerçeğe gözünü kapamak olur ki o durumda da sadece kendine gece yapmış oluyorsun.

Peki İslam teorik olarak da böyle mi?

Teoride ve Saadet devrinde ise aslında insan iradesini temel alan, meşveret(danışma: Şura süresi 38. ayet: Onların işleri aralarında meşveret iledir) ve bi'atı(toplumsal sözleşme, serbest oy) önceleyen, insanlık onurunu (İsra süresi 70. ayet: And olsun ki biz ademoğlunu onurlu, haysiyetli kıldık.) koruyan ve adaleti yücelten insani, ahlaki ve insan merkezli bir yönetim öngörmektedir.

Teori ve pratik arasındaki bu denli fark normal midir? Bunun nedenleri neler olabilir?

Bu soruların cevabı kolay değil ve bir tane de değildir şüphesiz. Herkesin bunların cevapları üzerinde kafa yorması hepimizin hayrına olur.

Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki ilk dört halife bir tür seçimle işbaşına geldikleri için o döneme cumhuriyet dönemi diyenler de vardır. Hz. Osman'ın seçim süreci ( daha önce birkaç akademik ve güncel yazılarımda detaylarını yazmıştım ve birçok kişi tarafından da yazılmaktadır) kanımca o güne kadar tarih boyunca en katılımcı demokratik bir süreç olduğu yönündedir. Demokratik ya da toplumsal katılım açısından bu önemli bir husustur.

Diğer önemli husus, kelime anlamı alış-veriş sözleşmesi olan ve siyaset biliminde toplumsal sözleşmeye denk gelen Bi'at ya da gönüllü rey, gönüllü seçim olarak da çevrilebilecek süreç Peygamber Efendimiz ve Dört Halife döneminde uygulanan bir olgudur. Gönüllü Bi'at Yezid Bin Muaviye ile değişmiş ve İslam tarihine o günden beri Saltanat girmiş ve muktedirlerin çıkarına hizmet eden bir anlayış olduğundan bugüne denk sürmüştür. Saltanat İslam yönetim biçiminin temeli olan ve kişi iradesini merkeze alan gönüllü bi'atı devre dışı bıraktığı için birçok kişiye göre İslam ile çelişmektedir ki uygulamaları da zaten tarih boyunca bazı istisnalar dışında bunu açıkça göstermektedir.

Meşveret sistemi ya da danışma kurulu da aslında genişletilmiş ve seçim süreci değiştirilmiş kısmen bugünkü parlamentoya denk gelmektedir. Gerçi o gün Şura kurulunun yanında eşraftan oluşan ve Hz. Osman'ın seçim sürecinde olduğu gibi Şura'nın karar alamadığı durumlarda görüşüne başvurulan 50 kişilik bir Medine Meclisi'nin olduğunu da vurgulamakta yarar var.

Bütün bu ilkeler alsında İslam'ın öncelediği adaleti sağlama ve İsra 70. ayette vurgulanan insanlık onurunu ve ondan sadır olan insan haklarını koruma amaçlıdır. Bütün bu ilkelere rağmen, pratikte aksi bir uygulamanın yaygınlaşması ve sürdürülmesi ve gelenekselleştirilmesi büyük bir talihsizliktir. Bugünkü İslam dünyanın kaderini etkileyen ve demokratikleşmesini engelleyen batıl bir anlayışın yerleşmesine hizmet etti.

Bu kısa ve kısmen de eksik bilgiler ışığında İslam'ın özünde nasıl bir yönetim modeli öngördüğünü tahmin edebiliriz. İsmi veya kavramsallaştırması farklı olabilir fakat demokratik katılım, danışma, kişi iradesi, adalet temelli ve hakları koruyan bir mekanizmayı öncelediği apaçıktır. Bunun da bugünkü pratiklerin aksine diktatöryal olmadığı açıktır.

İslam Demokrasiyi mi Yoksa Diktatörlüğü mü Öngörüyor?
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen