Sayfa Yükleniyor...
İslamofobya-İslam korkusu-kavramı son yıllarda sık kullanılan bir kavram. Gerçi Batıda var olan şey İslamofobyadan-İslam korkusundan-ziyade İslam nefreti, İslam düşmanlığı ya da Müslümandan tiksinme gibi görünüyor. Hangi anlamda kullanılırsa kullanılsın, bugün dünyada İslamofobya diye bir kavram, anlayış ve algı varsa bunun tek taraflı bir şey olmadığını, bu algıya sahip olanlar kadar, bu algıyı oluşturan Müslümanların da katkısını sorgulamalı. Sürekli başkasını suçlayarak ve aşağılayarak bu soruna çözüm bulunamadığı ortadadır. Nitekim, İslamofobya ile mücadele yavaş yavaş Batıfobyaya dönüşüyor. Bir ırkçılık formu olarak İslomofobyayı yok etmek yerine yeni bir ırkçılık olarak Batı düşmanlığını körükleme çabaları birbirine karışıyor.
Genelde üçüncü dünyada ve özelde İslam dünyasında var olan Batı düşmanlığının altında yatan nedenler sosyal, ekonomik ve kültürel unsurlara dayanıyorken, giderek bunları din alanına çekerek hem ötekileştirmeye meşruiyet kazandırma hem de kendi gayri İslami ahlakını gizlemeyi amaçlayan stratejiler olduğu aşikardır. Bunun akıllıca bir strateji olduğunu düşünenler olabilir fakat adı ve mahiyeti barış olan bir dinden canavar yetiştirmek olsa olsa son 300 yıldır insanlığın vebası olan ulus devlet ve onun hastalıklı ideolojisi olan milliyetçiliğin Müslümanlarca İslam'a ikame edilmek istenmesinden öte bir şey değildir. Müslüman toplumlar İslam'dan ve onun ahlakından uzaklaştıkça, insanlıktan ve insani değerlerden de uzaklaşmaktadırlar. Bu okuma biçimi oldukça yaygın ve boş bir önerme gibi durabilir, fakat gerçek öyle mi?
2010 yılında Global Economic Journal'da George Washington Üniversitesinde çalışan iki Müslüman araştırmacı-akademisyen Scheherazade Rehman ve Hossein Askari tarafından yayımlanan "How Islamic are Islamic Countries1 (İslam Ülkeleri ne Kadar İslami?)" başlıklı makalede ilginç ve ilginç olduğu kadar da düşündürücü sonuçlar var.
Araştırmada Ku'ran ve ve Hadislerden İslami ilkelere dayalı bir İslamilik endeksi hazırlanmış. Ülkelerin yönetim, hukuk, ekonomi ve dış politikalarında İslami ve aynı zamanda evrensel olan bu ilkelere ne kadar riayet ettikleri ölçülerek İslamilikleri bu çerçevede ölçülmektedir. Bu endeks, dört alt endeksin birleştirilmesinden oluşmaktadır:
1- İslami Ekonomi Endeksi
2- İslami Hukuk ve Yönetim Endeksi
3- İslami Siyasal ve İnsan Hakları Endeksi ve son olarak da
4- İslami Uluslararası İlişkiler Endeksi.
İslami ekonomik endeksinde ekonomik adalet ve sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma, toplumsal refah ve iş imkanı ile ekonomik politikalarında İslami ekonomik ve finans ilkelerine ne kadar yer ayırdıklarına bakılmıştır. Bu çerçevede eşit ekonomik fırsatlar; ekonomik hakkaniyet ve adalet; mülkiyet hakkı ve yapılan anlaşmalara gösterilen hassasiyet; fakirlikle mücadele ve herkesin temel ihtiyaçlarının karşılanması; toplumun ihtiyaçlarına ve sosyal sorunlarına cevap verecek şekilde bir vergi sistemi; sürdürülebilir bir doğal kaynak kullanımı; yolsuzluğun önlenmesi; sosyal adalete dayalı bir finansal sistem; faizi ortadan kaldıracak bir finans düzeni; ve bunları uygulayabilecek etkili bir devlet mekanizması gibi göstergeler kullanılmıştır.
İslami Hukuk ve Yönetim endeksinde ise bağımsız ve tarafsız bir hukuk sistemi; askerin siyasete ve hukuka müdahalesi; siyasi istikrar ve şiddetin yokluğu; hukukun üstünlüğü; yolsuzlukla mücadele; etkili bir yönetim inşası gibi göstergelerden oluşmaktadır.
İslami Siyasal ve İnsan Hakları Endeksi sivil ve siyasal özgürlükler; kadınlar dahil halkın iradesinin yönetime yansıması; siyasi riskler ve sistematik hak ihlallerini kapsamaktadır. Son olarak İslami Uluslararası İlişkiler Endeksinde ise çevrenin korunması, küresel barışa katkıyı ölçmek için askeri harcamalar ve küresel entegrasyon gibi göstergelere yer verilmiştir.
Bu göstergeler çerçevesinde 208 devlet veya devletimsi yapıların İslamiliği ölçülmüş. Sonuçta ilk 10 ülke şöyle: Yeni Zelanda, Lüksemburg, İrlanda, İzlanda, Finlandiya, Danimarka, Kanada, İngiltere, Avustralya ve Hollanda'dır.
En iyi durumundaki Müslüman ülke Malezya 38, Kuwety 48 ve Bahreyn 64. sırada yer almaktadır. Türkiye mi? 103. sırada. Son 15 ülkenin içinde ise sekiz tane Müslüman ülke var. Bunlar da Muritanya, Libya, Çad, Yemen, Irak, Sudan, Somali ve ülke olmasa da bir yönetim olarak Gazze ve Batı Şeria'dır.
İslamilik endeksinde İslam ülkeleri sonuncu fakat İslam olmayan ülkeler ilk sıralarda ise bunda bir gariplik yok mu? Müslümanların önce İslam olmaları gerekmiyor mu? Başkasını suçlayacağımıza önce kendimize çeki düzen vermemiz elzem değil mi? İslamofobya varsa şayet bunun kaynağı da, nedeni de, aktörleri de bizler değil miyiz? İslamcılık yapacağımıza önce İslam olmalı değil miyiz? Bu endekse bakılırsa gerçek İslamofobik olanlar, İslamcılar olmuyor mu?
Müslüman, öteki üzerinden kimlik inşa etmez, etmemeli. Zira buna ihtiyaç yok. Gerçekten bir ihtiyaç duyuyorsa İslam dışı bir anlayışı benimsediğindendir. Kendi değerlerine göre bir kimlik inşa etmesi hem İslami hem de insani olması yeterlidir. Fakat anlaşılan, bu ilkeler Müslümanların işine gelmiyor gibi. İslamilik endeksinde sonlara düşene çağrımız Kur'an'ın ifadesiyle (Nisa 136. ayette): "Ey Müminler! Allah'a, peygamberine, ona indirdiği kitaba, ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz... ".
1 Makalenin orijinal metni için adres http://www.ahmad-juhaidi.com/wp-content/uploads/2013/06/how-islamic-islamic-countries.pdf