KRİZİ ÇÖZMENİN ANAHTARI:BARIŞ DİLİ


  • Oluşturulma Tarihi : 14.09.2015 07:27
  • Güncelleme Tarihi :
KRİZİ ÇÖZMENİN ANAHTARI:BARIŞ DİLİ yazının resmi

Dünyanın en barışçıl süreçlerinden biri olarak gösterilen çözüm süreci, büyük ve derin bir krizle karşı karşıya: 45 gündür artarak devam eden yıkıcı bir şiddet ve hayatını kaybeden 300'ün üzerinde insan. Barış çalışmaları kriterlerine göre, çatışma nedeniyle ayda ortalama 90'nın üzerinde can kaybı ve/ya yıkıcı sonuçları olan çatışma savaş olarak tanımlanır. Bu durum böyle devam ederse kriz düzeyine indirilen Kürt sorunu gelecek yıl dünya çatışma endekslerine savaş olarak geçme ihtimali yüksektir. Bu da, uluslararası ilişkilerde ekonomiden siyasete, prestijden spora her alanda Türkiye'yi uzun süre olumsuz etkileyecek, toplumsal kalkınma ve gelişmesini sekteye uğratacaktır.

Dünya basınına bakıldığında bunun yansımalarını bugünden görmek kolay. 3. lig ülkesi görüntüleri, çatışma ve gözyaşı, anti demokratik söylem ve eylemler, ırkçı saldırılar, Türkiye siyasi liderleriyle görüşmek istemeyen, randevu vermeyen ülkeler ve teröre destekle suçlanmalar ve en önemlisi istikrarsız bir gelecek beklentisi. Bu tabloya bakıp onlar zaten bizim iyiliğimi istemezler, onlar zaten düşman ve hatta bütün bu olanların müsebbibi ve tasarımcısı onlar diyenler olabilir. Fakat durum öyle değil. Aynı dünya kamuoyu düne kadar her türlü desteği veriyordu, demokratik ve barışçıl girişimleri takdir ediyordu ve Türkiye'yi yatırımlarla ve uluslararası örgütlerde temsille ödüllendiriyordu.

Dış dünyayı düşman görmek, içerdeki her türlü sorunu 'dış güçlere' yıkmak, 'bizi istemiyorlar' demek ve buna kulak tıkamak George Orwall'ın Hayvan Çiftliği'nde anlattığı baskıcı zihniyetin yansımasından başka bir şey değildir. Çatışma yönetiminde de buna sorundan kaçınma denir. Genelde demokratik meşruiyet sorunu yaşayan rejimlerin korku ve komplo teorileriyle halkı yönlendirme ve algı oluşturma operasyonlarıdır. 'Üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız düşmanlarla çevrili' tarzı bir eski Türkiye alışkanlığıdır.

Çözüm sürecinin karşı karşıya kaldığı bu son krizde en çok sorulan soru çatışmaları kim başlattı? Bu konuda farklı rivayetler var, fakat bu soru bizi çözüme götürmüyor. Asıl sorulması gereken bu kriz nasıl aşılacak? olmalıdır.

Barış çalışmalarında barışın olabilmesi için öncelikle tarafların şiddetten ümidini kesmesi gerekir ki burada hala böyle bir durum yok. Barışa giden yolda atılan ilk ve en önemli adımsa çatışma dilinin terk edilmesi ve barış dilinin kullanılmasıdır. Çatışma dili genellikle sağlıklı analizler yapmak, rasyonel ve hakkaniyetli bir çözüm bulmak yerine 'ötekini' suçlamayı, çatışmanın kaynağı ve sebebi olarak görmeyi, bu nedenle dışlama, ötekileştirme, aşağılama, tehdit etme, insandışılaştırma ve düşmanlaştırmayı öngörür. Bu dil çatışmayı derinleştirir, sorunu perdeler ve muhatabını sorun olarak gösterir. Akl-ı selimden, ahlaktan, vicdandan ve insanlıktan uzak bir dildir. Kitleleri kriminalize eder, şiddete yönlendirir ki dünyadaki birçok katliamların ve soykırımların tetikçisi bu dil olmuştur.

Oysa bütün bu olumsuzlukları az bir enerji ile yani barış(ın) dili ile bertaraf etmek mümkün. Barış dili kapsayıcı, kucaklayıcı, sorumlu, çözüm odaklı, suçlayıcı olmayan, aşağılamayan ve tehdit etmeyen dildir. Kavl-i leyyindir, güzel sözdür. Olumsuz bir durumu ve olayı dile getirirken bile incitmemeye gayret etmektir. Sözünün başını ve sonunu bilmektir, ne söylediğine ve nereye varacağına dikkat etmektir. Sorumluluktan kaçmak değil, aksine sorumluluğunun şuurunda olmaktır.

 Siyasiler, bürokratlar, kolluk kuvvetleri, adaletçiler, kamuyu yönlendiren gazeteciler, akademisyenler, öğretmenler, imamlar, yaşlıları ve STK'lar gibi sorumluluk makamındaki kişilerin kullandıkları dile azami derecede dikkat etmeleri gerekir. Bir toplumda çatışmalar her zaman olabilir fakat toplumun barış kapasitesini belirleyen bu kişi ve grupların itidalli ve sorumlu davranması elzemdir. Bunlar çıkıp sokak serserisi ya da sokak çeteleri gibi konuşamazlar. Yangına körükle gidemezler. Bunu yaparlarsa bütün topluma ve toplumun geleceğine zarar vermiş olurlar.

Bugün çatışmaların durması ve çözümün yeniden başlayabilmesi için küçük ve maliyetsiz fakat barış için büyük ve önemli olan bu adımın atılması gerekir. Herkes sorumlu davranmalı ve barışın dilini kullanmaya özen göstermelidir. Er ya da geç bir diyalog ve müzakere olacaksa ki kaçınılmaz son budur, o zaman zeminini fazla tahrip etmekten kaçınmalıdır. Barışa şiddet ve şiddetin dili ile değil, ancak barışın dili ile varılabilir. 

KRİZİ ÇÖZMENİN ANAHTARI:BARIŞ DİLİ
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen