2

Küresel Barış Nereye?


  • Oluşturulma Tarihi : 27.03.2017 07:05
  • Güncelleme Tarihi :

Geçen hafta küresel demokrasinin mevcut durumu ve geleceği üzerinde durmuştuk. Bu hafta küresel barış üzerinde duracağız. Bu iki kavram arasında güçlü bir korelasyon olmasına rağmen aynı şey değildir. Esasında küresel barış diye bir şeyden bahsetmek bile zordur fakat bu tür kapsamlı durumlar sadece görecelilik üzerinden değerlendirilebilir. Küresel barış, uluslararası ve iç barışı kapsayan, ikisini birbirinden ayırmayan, toplum ve birey merkezci ve küreselleşme süreciyle uyumlu bir kavramdır. Barışın sağlanmasıyla ilgili farklı görüşler vardır.

Uluslararası ilişkiler disiplininin kuruluş amacı, felsefesi ve hedefi uluslararası barış, düzen ve istikrarı sağlamaktır. Realist teoriye göre, uluslararası ilişkilerde barışı temin etmek zordur fakat düzen ve istikrar sağlanabilir. Onlara göre, uluslararası ilişkiler genelde çıkarlara dayanır, herkes çıkarlarını maksimize temek ister ve bunun için de güç politikası önemli bir rol oynar. Denge politikaları ve ittifaklar sayesinde sistem düzeyinde bir istikrar ve düzen kurulabilir. Fakat güvene dayalı, uzun vadeli, eşitlik, adalet ve hukuk temelli bir barış inşa etmek zordur, hatta imkansızdır. Liberallere göre ise, uluslararası barışı sağlamak mümkündür. Bunun için devletlerin demokratik sistemlere sahip olması gerekir. Çünkü demokratik toplumlarda karar alma mekanizmaları - otoriter rejimlerin aksine- komplikedir, kamuoyunun etkisi vardır ve öfke yerine toplumsal yarar ve uzun vadeli etkiler düşünülerek daha sağlıklı ve barışçıl karar almaya uygundur. Demokrasilerde şeffaflık uluslararasındaki bilinmezlikleri azaltır. Karşılıklı güveni arttırır. Karşılıklı bağımlılıktan dolayı toplumlar çatışmak istemezler, aksine barışçıl bir düzende yaşamayı tercih ederler. Başka bir ifade ile demokrasiler kendi aralarında savaşmazlar. Böylece barış sağlanabilir.

Dünya tarihine bakıldığında savaşlar vardır, barış da vardır. Teknolojik gelişmeler devletlerarası savaşları çok maliyetli, çok yıkıcı ve çok tehlikeli kıldığından, toplumlararası ya da iç çatışmalar giderek dünya barışını tehdit eden en önemli unsurlar haline geldiler. Devletlerarası çatışmalar genelde kriz düzeyinde yönetilmeye çalışılır. Uluslararası BM sistemi ve hatta bölgesel organizasyonlar da zaten devletlerarası çatışmaları yönetebilecek, kısmen engelleyebilecek kapasite ve yapıya sahipler. Fakat iç çatışmaları yönetecek, çözecek veya engelleyecek bir mekanizma maalesef yoktur. Birtakım cılız girişimler vardır, fakat onlar da genelde fonksiyonel olamamaktadır. Örneğin, 2016 yılı çatışma barometlerine göre dünya üzerinde savaş olarak tanımlanabilecek 38 çatışma vardır. Bunlardan sadece bir tanesi devletlerarasıdır (Pakistan-Hindistan-sınırlı savaş olarak tanımlanır). Geri kalan 37 savaş devletler içi ya da iç savaşlardır. Fakat 188 tane kriz (nadiren şiddet içeren çatışma) olarak tanımlanan çatışma vardır.

İç çatışmalar daha çok küreselleşme, özellikle, Soğuk Savaş sonrası süreçte artan bir eğilim göstermiş ve dünya barışında merkezi bir rol almıştır. Soğuk Savaş sonrası ilk 10-15 yıllık süreçte dünyada artan iyimserlik, barış ve demokrasi havası küresel çapta bir pozitif iklim oluşturdu fakat bu kısa sürdür. Örneğin, 1990’larda tüm dünyadaki çatışmalar 100’ün altında ve savaş olarak tanımlananlar 10’un altında iken, bugün küresel çapta 400’ün zerinde çatışma var. Bunların 38’i de savaş olarak kabul edilmektedir. Yani, dünyada çatışmalar son 20 yılda dört kat artmıştır. Kısacası, dünya giderek bir barış ve demokrasi alanı olmak yerine, çatışma ve savaş alanına dönüşmektedir.

Beş yıl önce dünyadaki mülteci sayısı 40 milyon civarında iken, bugün bu sayı 60 milyonu aşmıştır.

Dünyanın hala kontrolden çıktığını söylemek zor, fakat dünyada giderek artan bir hoşnutsuzluk ve çatışma hali var. Geçen hafta tartıştığımız gibi dünya genelinde demokrasinin kalitesi düşmektedir. İnsan hakları ihlalleri artmaktadır. Bu da doğal olarak dünya barışını ve istikrarını olumsuz etkileyen faktörlerdir.

Bu durumda bir dünya barışı mümkün mü peki?

Evet mümkün. Herkes kendi çapında katkı sağlayarak bunu başarabiliriz. Zira iyilik bulaşıcıdır. Bir gülüş dünyayı değiştirebilir.

Dünyanın çekirdeğini oluşturan insandır. İnsan barışçıl olursa dünya barış alanı olur. Sözde değil, ahlakımızda, zihnimizde ve davranışımızda bunu kurmalıyız, kurabilmeliyiz. Kendi ellerimizle kurduğumuz ve sonra da taptığımız sosyal, kültürel ve siyasal putlarımızdan kurtulabilirsek, empati kurabilirsek, kendimizi herkesle eşit görebilirsek, kendi özümüze dönebilirsek, kendimiz yani insan olabilirsek, o zaman barış olur. Özgürlük olur. İnsanlık ve ahlak olur. 

Küresel Barış Nereye?
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen