Sayfa Yükleniyor...
Modernist anlayışın tersine dünya giderek daha barışçıl, daha demokratik ve daha insani ve ahlaki bir çizgiye doğru ilerlemiyor maalesef. Genel bir değerlendirme yapılırsa bir asır öncesine kıyasla daha iyi bir yerde olabiliriz fakat 20 yıl öncesine göre çok daha kötü bir noktadayız. Genel eğilimin daha iyiye doğru gittiğine dair herhangi bir gösterge de yok elimizde. Mevcut trende göre, dünya daha tehlikeli ve huzursuz bir iklime doğru evriliyor. Evrensel değerleri daha ileri taşıyacak, yaygınlaştıracak ve geliştirecek bir küresel dalga oluşmazsa, çevreden ekonomiye, barıştan demokrasiye dünyayı daha kötü günler bekliyor.
Son 20 yılda dünyadaki çatışmaların sayısı neredeyse dört kat artarak 124'ten 424'e yükselmiştir. Soğuk Savaş sonrası dönemde dünyada oluşan iyimser hava yerini yavaş yavaş olumsuz bir iklime bırakmış durumdadır. Son 15 yılda yani 11 Eylül 2001 saldırılarından bu yana, dünyada demokrasilerin sayısında bir artış olmasına rağmen, demokratik kalite ve demokratik değerlere bağlılık ciddi anlamda azalmıştır. Bu değerlerin gerilemesi sadece yeni demokrasilerde değil Avrupa ve Amerika gibi yerleşmiş demokrasilerde bile bu eğilimi gösteren çok sayıda uluslararası indeksler var. 2008 küresel finansal kriz ile birlikte küresel demokratikleşme ve insan hakları promosyonuna yatırım yapan gelişmiş demokrasiler artık, bu konuyu pek de gerekli görmüyor ya da ona gerekli ehemmiyeti vermiyorlar. Son beş yıldır devam eden Arap baharı-kışı denen süreç sonucunda Ortadoğu bölgesel ve küresel aktörlerin savaş sahasına dönmüş durumdadır. Ortadoğu'da ciddi bir silahlanma yarışının yanında, bölge çok sayıda irili-ufaklı çatışmalar ve savaşlara sahne olmuştur. Balkanlar, Ortadoğu, Orta ve Doğu Afrika bölgeleri son 100 yıllık sürecin genelinde olduğu gibi, dünya çatışma bölgeleri olma özelliklerini devam ettirmektedirler. Buna karşılık yarım asrı aşkındır birer barış bölgeleri olan K. Amerika, L. Amerika, Batı Avrupa, Batı Afrika ve G. Doğu Asya havzalarındaki barış durumu, giderek daha da kırılgan bir hal almaya başlamıştır. Suriye iç savaşı çerçevesinde oluşan bloklaşma üzerinden, İslam dünyası mezhepsel bir kutuplaşmaya doğru hızla ilerlemektedir. Yine dünya çapında bakıldığında hem artan çatışmalar hem de küresel çapta oluşan ilgisizlik nedeniyle dünyanın birçok bölgesinde insan hakları ihlalleri ciddi anlamda artmıştır.
Bütün bu bölgesel ve küresel gelişmeler maalesef dünyanın 20 yıl öncesine kıyasla daha az demokratik ve daha az barışçıl bir yer olduğunu göstermektedir. Fakat bu olumsuz tablo bizi ümitsizliğe sevk etmemelidir. Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen küresel ekonomi son yıllarda ciddi bir toparlanma sürecine girmiş ve kişi başı gelir tarihte olmadığı kadar yükselmiştir. Harcama paritesi üzerinden dünya genelinde kişi başı gelir 15 bin doları aşmış durumdadır. Bu gelirin az da olsa adil bölüşümünü hızlandıracak gelişmeler, küresel barış ve demokratikleşmeyi hızlandıracaktır. Dünyada artan şiddet ve çatışma eğilimine rağmen, bu çatışmaların neredeyse tamamı devlet içi çatışmalardır ( 2014'te dünyadaki 45 savaştan sadece bir tanesi devletlerarasıdır- Pakistan ve Hindistan çatışması). Devletlerarası çatışmalar çok maliyetli, riskli ve yıkıcı olduğundan ülkeler bundan kaçınmaktadır fakat Ortadoğu'da olduğu gibi vekalet savaşları kanalıyla birbirleriyle mücadele etmektedirler. İslam toplumlarının kendi çatışmalarını kendi aralarında barışçıl bir şekilde çözmeyi öğrenmelidirler. Aksi takdirde hepsi küresel aktörlerin piyonları olmaktan kurtulamayacaklardır. Dünyada insan hakları ihlallerinin son yıllarda artmasına rağmen, küresel insan hakları bilinci de önemli oranda artmış durumdadır. Önemli olan bu bilinci harekete geçirecek küresel bir destektir.
Dünya son 20 yılda bir kontrollü kriz yaşamaktadır. Kumandayı elinde bulunduran güç ise, tek süper güç olan ABD'dir. Fakat ABD'nin hem ekonomi hem de siyasi anlamda güç ve prestij kaybettiği bir süreç de yaşanmaktadır. Dünya tek kutupluluk tartışmalarından uzaklaşmış yeniden bir güçler dengesine doğru evrilme sürecine girmiş gibi bir görüntü vermektedir. Fakat bunun da çok net olmadığını görmek gerekir. Yeni dünya düzeni daha adil ve demokratik ve dolayısıyla barışçıl mı olacak yoksa daha mı çatışmalı olacak onu göreceğiz. Fakat bu dönemlerin tarihi ve geçiş dönemleri olduğunun farkında olarak olumlu katkı yapmaya gayret etmek gerekir. Gelecek kuşaklara daha barışçıl bir dünya bırakmak için her insan katkı yapabilir, zira iyilik bulaşıcıdır. Herkes kendi çapında, bir gülümsemeyle bile olsa, küresel barışa katkı yapma gayreti içinde olmalıyız.