Sayfa Yükleniyor...
Soğuk Savaş sonrası 10 yıllık dönemin siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler çalışmalarının en popüler kavramı küreselleşme idi. Küreselleşme çok boyutlu bir kavram. Hem siyasi, ekonomik, kültürel ve teknolojik boyutları var hem de ideolojik ve ahlaki boyutları var. Küresel çapta insanlararası, topluluklararası ve devletlerarası çok yönlü ilişkilerin yoğunluk kazanması sürecidir. Tarih boyunca bu tür ilişkiler hep var olmuştur, fakat 20. yüzyılın sonlarında bu ilişkiler çok boyutlu olarak hız ve yoğunluk kazandı. Küreselleşme hayatın her alanını etkilemeye başladı. Kalkınmadan, demokratikleşmeye, çatışmadan, zenginleşmeye kadar…
Küreselleşme siyasal anlamda demokratikleşme, insan hakları, liberalleşme, fakirlikle mücadele, barış ve kalkınma gibi pozitif kavramları da içermekteydi ve hala bunları içermektedir. Fukuyama’nın Tarihin Sonu ve Huntington’un Medeniyetler Çatışması tezleri en çok tartışılan konulardı. Dünyada şiddet içeren ve içermeyen çatışma sayısı 100’ün altına düşmüştü. (Bugün bu sayı 400 civarında). Fakat Bush Doktrini dedikleri güvenlikçi, yayılmacı, şiddet ve savaş doktrini dünyayı yeniden çatışma ve savaş alanına çevirdi. 2008’de Robert Kagan’ın Tarihin Geri Dönüşü ve Rüyaların Sonu benzeri tezler üretildi. Batıda yabancı düşmanlığı, İslamofobya, milliyetçilik ve yerlilik arttı. Savaş harcamaları tüm dünyada yükseldi. Çin ve Rusya gibi baskıcı rejimler yükseldi. Yapılan araştırmalarda tüm dünyada son 15 yılda demokrasi kalitesinde önemli oranda bir düşüş oldu. Dünya birleşme ve entegrasyon teorilerini bıraktı, parçalanma, bölünme, düşmanlaşma ve çatışma alanlarına kaydı. Dünya çapında çatışma sayısı 1990’lara kıyasla dört kat arttı.
Bütün bunlara karşı küresel ticaret arttı, küresel soysal ve kültürel faaliyetler arttı, teknoloji, özellikle siber teknoloji sayesinde dünya çapında haberleşme, iletişim ve ilişkiler arttı. Başka bir ifade ile çekirdek anlamda küreselleşme arttı. Fakat küreselleşmenin ideolojisi konumundaki küresel etik değerler, demokratikleşme, insan hakları, entegrasyon mefhumları zayıfladı. Teknik ve teknolojik küreselleşme arttı fakat siyasal ve ahlaki küreselleşme azaldı. Yani küreselleşme küreselleşmeye karşı bir duruma gelindi. Bu ayrışma tesadüfi bir ayrışma değildir. Küresel düzeyde büyük bir mühendisliğin ve büyük bir çabanın ürünüdür. Bu insanlığın hayrına değildir, fakat savaş baronlarının, dikta özlemcilerinin, tahakküm ve sömürü bağımlılarının işine gelir.
Küresel çapta barış değil çatışmanın, kalkınma değil bağımlılığın, demokrasi değil baskıcı yerel baronların olması, bu zaafları kullanacak küresel baronların işine yarar. Aynı şekilde, yerel baronlar, küresel baronların gölgesinde bile olsa baronluğunu koruyacak ve dikta özlemlerini giderecekler. Bu ayrışmayı da çeşitli ideolojik söylemlerle kitlelere yedirecekler. Demokratikleşme, insan hakları, insan onuru ve ahlakını basit dışlayıcı, ayrıştırıcı fakat fakirleştirici söylemlerle satın almaktadırlar. Hegemonyaları için popüler söylem ve sahte kahramanlık hikayeleriyle kitlelere yedirecekler. Bir süre böyle geçecek. Fakat insanlar uyandığında çok geç olmuş olacak.
Halihazırda uluslararası sıcak savaşlar olmadığı halde, küresel barışta büyük bir kırılganlık, söylem düzeyinde büyük bir düşmanlık, karar-alıcılar düzeyinde büyük bir seviyesizlik ve insanlar düzeyinde büyük bir ümitsizlik var. Bütün bu küresel kâbus senaryosundan kurtulmanın tek yolu farklı boyutlardaki küreselleşmelerin barışmasından geçer. Küresel teknoloji, küresel ticaret ve küresel ilişkilerin küresel demokratikleşme, küresel adalet, küresel barış ve küresel ahlakla barışması gerekir. Küresel çapta barış, adalet, demokratikleşme ve insan hakları olmadan dünyanın hiçbir yerinde gerçek anlamda bu idealler sağlanamaz. Bütün dünya artık küçük bir köy. Hiç kimse gettolarında huzurlu bir hayat yaşayamaz. Afrika, Orta Doğu ve Asya’nın bir kısmı Avrupa ve Kuzey Amerika ile benzer demokrasi, barış ve kalkınma şartlarında değilse, Avrupa ve Amerika ya da başka bir bölge huzurlu yaşayamaz. Dünyaya gözümüzü kapatarak yaşayamayız.
Küreselleşme teknolojisinin, ticaretinin nimetlerini alıp ahlakını, demokrasisini, insan haklarını arkanızda bırakamazsınız. Bu kadar uyanıklık bünyeye zarar. Önce insan, demokrasi, barış, adalet ve hakkaniyet, sonra teknoloji ve ticaret.