2

Medeniyet Eğitimim, Rasyonalite ve Duygusallık


  • Oluşturulma Tarihi : 28.12.2015 07:24
  • Güncelleme Tarihi :

Richard Rorty "İnsan Hakları, Rasyonalite ve Duygusallık" başlıklı makalesinde David Rieff'a atfen Bosna Hersek'te Sırpların Boşnaklara yaptığı bir işkence sahnesi üzerinden insandışılaştırma mekanizmasını anlatır ve bununla nasıl mücadele edilmesi gerektiği hususunda düşüncelerini dile getirmektedir.

Rapor'da yazılanlara göre, "Sırplar için Müslümanlar artık insan değil... Sorgu sırası bekleyen tutuklu Müslümanlar yerde uzanmış yatıyor. Sırp bir gardiyan ufak bir teslimat aracını üzerlerinde sürüyor...". Bu uygulanan onlarca insanlık dışı ve onur kırıcı muamelelerden sadece birisi belki de en hafiflerinden biri... Başka şekillerde uygulanan bin bir türlü işkence. Genelde kendinde güç gören işkencecilerce uygulanan, bir kısmı tanıdık gelecek, dünyadan bazı manzaralara da bakmakta fayda var: Lağım suyuna sokma, pislik yedirme, çeşit çeşit cinsel sapıklık ve cinsel şiddet türleri... Yine raporda "hiçbir etnik temizlik girişimi yoktur ki cinsel sadizmden muaf olsun". Bütün bunlar kendisini ve kendisine ait olanı kutsama, üstün tutma ve doğru görmekten kaynaklı ve grup aidiyetine dayalı etnik, dini, felsefi v.s kimlikler üzerinden yaptırılan ahlaksızlıklar olduğunu unutmamak gerek.

NŞA'da bir insan kendisiyle eşit gördüğü başka bir insana bu muameleleri yapar mı? Hatta eşit değil, insan olarak görse yapar mı?

Burada kilit anahtar işkencecinin, katilin ve barbarın karşısındakini insan olarak görmemesidir. Bunun mekanizması da "insandışılaştırmadır". İnsan hakları literatüründe sık sık referans verilen insandışılaştırma, bir kişinin ya da bir grubun başka kişi ya da grupları insandışı bir varlıkla özdeşleştirmesi ve bu sayede psikolojik olarak vicdani ve ahlaki bir baskı hissetmeden ona her türlü insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı muameleyi yapabilmesidir. Dünyadaki bütün kitlesel katliamlarda, soykırımlarda, işkencelerde ve ahlaksız uygulamalarda başvurulan bir yöntemdir.

Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi birinci maddesi "Bütün insanlar onurları ve hakları bakımından eşit ve özgür doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine kardeşçe davranmalıdırlar" demektedir. Akıl ve vicdan sahibi olan insandan bir canavar oluşturma süreci yukarıda tarif edildiği gibi işliyor maalesef. Ahlak, adalet ve eşitlik yerine bazı ahlaksız anlayışları değer ve kimlikleri kutsal olarak öğrettiğiniz zaman, insanın yapamayacağı sapkınlık yoktur.

Bu bir vaka ise bununla nasıl mücadele etmek gerekir? İnsan nasıl insani ve ahlaki davranmaya yönlendirilebilir? Kısacası medeniyet, insanlık, ahlak ve barış eğitimi nasıl olmalı?

Rorty, söz konusu makalesinde insan haklarının felsefeye yönelerek hep akla hitap ettiğini ve bunun fazla etkili olmadığını ileri sürer. Kendisi, akıl yerine duygulara hitap etmenin daha etkin ve kalıcı çözüm olacağını iddia eder. İnsana işkencenin ya da insanı aşağılamamanın ne kadar kötü bir şey olduğunu rasyonel yöntemler ve mantıklı örneklerle açıklamak yerine, ortak kimlikler ve benzerlikler üzerinden insanın duygularına ve vicdanına hitap etmenin daha doğru olacağını söyler. Herkesin ortak kimliğinin insanlık olduğu, hepimizin birbirimize benzediğimizi ve varsa diğer ortaklıklar üzerinden bir aidiyet oluşturmanın daha iyi işleyeceğini iddia eder.

Neticede herkes okudukları, gördükleri, öğrendikleri ve tecrübe ettikleri üzerinden kendince bir iyi yol önerir. Ben eğitimde herkes için geçerli tek bir yöntemin olduğuna inanmıyorum. Herkesin anlama, anlamlandırma, hazmetme, içselleştirme, kabullenme, uygulama ve ahlaki olarak sahiplenme yöntem ve kapasitesinin farklı olduğunu düşünüyorum.

İnsanlar akıl ve vicdan sahibi yaratılmışlar ise, hem aklına hem de vicdanına ya da duygularına hitap etmeli. Bazılarında akıl baskın çıkar fakat bazılarında da duygular daha ağır basabilir. İnsan hakları ve barış eğitiminde ikisi de kullanılmalı. Yine muhatabı tanımakta fayda var. Aklı pek kullanmayan, rasyonaliteden uzak, duygusallık sarhoşu, çıkar ve hazzı önceleyen kişi ve toplumlar kafa konforunu bozmak istemediğinden komplo teorileri ve gazdan hoşlanır. Rasyonalite ile birlikte ağırlıklı olarak duygularına hitap edilirse daha iyi sonuç alınabilir. Buna karşılık, rasyonel düşünebilen, ahlakı önceleyen, adaleti merkeze alan insanı kimliklere hapsetmek yerine eşit ve özgür yaratılmış akıl ve vicdan sahibi varlıklar olarak görenlere ise rasyonalite daha iyi işler. Fakat burada bile yeri geldiğinde, duygulara ve vicdana hitap etmek gerekir.

Asıl önemli soru şu; Türkiye toplumunda hangi yöntem daha iyi işler? 

Medeniyet Eğitimim, Rasyonalite ve Duygusallık
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen