Sayfa Yükleniyor...
Uluslararası insan hakları belgelerinde eğitim, temel bir insan hakkı olarak tanımlanmaktadır. İnsan hakları belgelerine göre, herhangi bir eğitim değil, insan haklarına uygun bir eğitim vermek de eğitim hakkının bir parçasıdır. Yine Türkiye'nin taraf olduğu insan hakları belgelerine göre, ideolojik eğitim vermek yasaklanmıştır. İnsan haklarına uygun bir eğitim modeli öncelikle katılımcı, şeffaf yani hesap verebilir, ayrımcı olmamalı, özgür birey hedeflemeli ve evrensel bir barış ve insan hakları kültürünün oluşmasına katkı sağlamalıdır.
Eğitim hakkı ile ilgili Evrensel İnsan hakları Beyannamesi (EİHB)'nin 26. maddesi eğitimi bir insan hakkı olarak belirledikten sonra verilecek eğitimin de insan haklarına saygıyı güçlendirmesine ve dünya barışına katkı yapacak nitelikte olmasına vurgu yapmaktadır.
1. Herkes eğitim hakkına sahiptir.
2. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi ek 1. protokol 2. maddesi de eğitim hakkını düzenler. Sözleşme özellikle çocuklara verilecek eğitimin ailenin inanç ve felsefesine aykırı olamayacağına vurgu yaparak, devletin değil, ailelerin istediği bir eğitimin verilmesinin insan haklarına uygunluğuna işaret etmektedir.
Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir.
Avrupa İnsan hakları Mahkemesi Moldova ve Rusya ile ilgili 2012 yılında verdiği bir kararda devletin endoktrinasyon amaçlı ideolojik bir eğitim veremeyeceği hükmü vermektedir. Oysa Türkiye'de eğitimin öncelikli amaçlarından birisi, resmi ideoloji olan kemalizmi çocuklara empoze etmektir. Bunu ilgili Milli Eğitim Temel Kanunu ve Anayasanın 42. maddesinde görmek mümkündür. Milli Eğitim Temel Kanununa göre, eğitimin temel amacı "Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı... vatandaşlar yetiştirmektir."
Anayasanın 42. maddesi de eğitim hakkını güvenceye aldıktan sonra, eğitimin Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda olması gerektiğini söyler. Daha vahimi, insanın doğasına bile aykırı olan tektipçiliği anayasa maddesi haline getirerek, Türkçe'den başka bir dilin anadil olarak okutulamayacağına hükmeder. Bu anlayış sadece insan haklarına değil, insan ahlakına ve insan fıtratına da terstir. 42. madde şöyle der:
Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.
Ve Türkiye'de eğitim sistemini geliştirmek ve eğitim kalitesini yükseltmek için kurulmuş olan ve Milli Eğitim Bakanlığının en yüksek danışma kurulu olan Milli Eğitim Şurası diye bir birim var. Adı üzerinde bir danışma kurulu ve kanuna göre de bütün eğitim paydaşlarını içermesi gerekiyor. Yani katılımcı olması gerekiyor fakat bu konuda özellikle eğitimle ilgili STK'lar başta olmak üzere, katılımcılık konusunda ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır. Daha önemlisi, ele alması gereken eğitim sorunları yerine Kemalist ideolojinin ideolojik önceliklerine hep vurgu yapmıştır. Son toplantısında da değişen bir şey yoktur. Tek fark Kemalizmin renk değiştirerek yemyeşil olmasıdır.
Milli eğitimde özellikle zorunlu din dersi ve anadilde eğitim son yıllarda en çok tartışılan konular iken, basına yansıyan haberlere göre, Şura zorunlu din dersini ilkokula da genişletmiş, anadilde eğitim tartışma taleplerini de reddettiği söylenmektedir. Daha yeni konmuş olan insan hakları dersinin kaldırılması dahi tartışıldığı ileri sürülmektedir.
Gündemden bihaber, gayri ciddi ve insan haklarından bu denli uzak bir zihniyet ne kadar eğitime ve topluma hizmet edebilir? Milli Eğitim Şurası ve Talim Terbiye Kurulu gibi eğitimde vesayet kurumları eğitimin yararı için ya lav edilmeli ya da reforme edilmelidir.