NATO ve Dünya Barışı: Irak ve Ukrayna


  • Oluşturulma Tarihi : 08.09.2014 06:54
  • Güncelleme Tarihi :
NATO ve Dünya Barışı: Irak ve Ukrayna yazının resmi

NATO, devletlerarası bir uluslararası askeri örgüt olarak 1949 yılında, yani Soğuk Savaş'ın başladığı ilk yıllarda kuruldu. Giderek büyüdü ve Soğuk Savaş'ın son bulmasıyla ortadan kalkmadı, aksine yine büyümeye devam etti. Bir Soğuk Savaş ürünü olan örgüt neden ve nasıl bugün de varlığını devam ettirebiliyor? Dünya barışına katkısı ne durumda?

Kolektif savunma konseptine dayalı NATO bugün 28 üyeye sahip, 22 ülke de Barış İçin Ortaklık programında ve 15 ülke de yeni diyalog geliştirme sürecinde olan dev bir örgüt. Daha önemlisi NATO üyelerinin savunma ve silah harcamalarının toplamı tüm dünyadaki savunma ve silah harcamalarının %70'inden fazladır. Burada önemli olan bir nokta var. BM'ye üye olan yaklaşık 200 ülkeden sadece 28'inin savunma harcaması dünyanın %70'inden fazla. Fakat sorulduğunda bu güçler dünyanın da en barışçıl ülkeleri olarak gösterilmektedir. Peki silaha bu kadar yatırımın mantığı nedir? Silaha bu kadar yatırım yapmakla NATO dünya barışına mı yoksa çatışmalarına mı katkı yapmış olmaktadır? Silaha bu kadar para yatıran bir yapı barışa nasıl katkı yapar? Realist propagandayı merkeze alan 'barış için savaşa hazır olmalı' sloganını kimse inandırıcı bulmuyor artık. Bu anlayışın temelindeki paradigmada bir çarpıklık var. Silahlandıkça dünyanın geri kalan kısmını rahatsız edersiniz, onlar da silahlanmaya başlar. Bu sarmal devam eder ki uluslararası ilişkilerde buna 'güvenlik ikilemi' denmektedir. Güvenlik ikilemini bu kadar tetikleyen bir güç, yapı ya da örgüt dünya barışını nasıl sağlayacak?

NATO ve ortaklarından oluşan devlet ve hükümet başkanları zirvesi 4-5 Eylül 2014 tarihlerinde Birleşmiş Krallık’ta bir tür özerk bölge olan Galler'de yapıldı. Ana gündem maddeleri IŞİD ve Ukrayna krizleri ya da çatışmalarıydı. Tabi Türkiye açısından diğer önemli bir başlığın da Fehullah Gülen'in iadesi olduğunu hatırlatmakta fayda var.

IŞİD konusunda varılan işbirliğinin detayları bilinmemekle birlikte bölgeye, dünyaya ve  İslam'a yönelik IŞİD tehdidine karşı bu tarz bir işbirliği bölge ve dünya barışı için önemli bir katkı sağlayacaktır. Fakat  bu işbirliği ve koordinasyonun nasıl sağlanacağı, kimin ne tür destek vereceği, IŞİD militanlarıyla nasıl mücadele edileceği hala sır. NATO'nun bu konuda ciddi bir stratejisinin olup olmadığı da bilinmemektedir. Girişim fikri barış için iyi, fakat pratikte ne olacağı yapılan bazı spekülasyonlar dışında meçhul. Dolayısıyla şimdiden bu konuda bir yorum yapmak zor.

Ukrayna meselesine gelince durum daha da vahim. Burada çatışmanın belki en önemli aktörü ve NATO'nun da Barış için Ortaklık Programında olan Rusya toplantıda yok. Var olan bir sorunu çözmek yerine, NATO Ukrayna'yı desteklediğini ilan ediyor. Dolayısıyla burada çatışmayı çözmek yok, çatışmayı körüklemek var. Bariz bir Soğuk Savaş anlayışının yani NATO'nun doğasında var olan stratejinin uygulandığı görülmektedir. Bu nedenle, Ukrayna krizinde barışa katkı vermek yerine, NATO zirvesi çatışmaya devam sinyali vermiştir. Tehditle dünyanın hiç bir yerinde barışın sağlanamayacağı gerçeğini NATO da görmüş olmalıydı.

Bugün dünyanın hiçbir yerinde silahla ve baskı ile barış sağlanamaz. Özellikle eskinin süper gücü ve bugünün de büyük bir silahlı gücü olan Rusya söz konusu olunca, bu politikayı uygulamak daha da zor olacaktır. Dünya barışı bugün hem iç politikada hem de uluslararası ilişkilerde diyalog ve müzakerelerde gizlidir. Klasik realist saldırganlık ve silahlanmayla ancak çatışma ve kaos üretilir. Barışçıl yöntemler, çatışma yönetimi ve arabuluculuk gibi insani, ahlaki ve vicdani politikalar ve stratejilere başvurulmalıdır.

Hem Suriye'de ve Irak'ta hem de Ukrayna'da barış olacaksa silahla değil, barışçıl yöntemlerle olur. NATO da Soğuk Savaş sonrası dünyada barışa katkı vermek istiyorsa, barışçıl yöntemlere yönelmelidir. Silahlanmayı sınırlandırmalı, silaha harcadığı parayı barışa aktarmalıdır. 

NATO ve Dünya Barışı: Irak ve Ukrayna
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen