Ortadoğu'da Değersiz Bir Yalnızlığa Doğru


  • Oluşturulma Tarihi : 20.10.2014 07:13
  • Güncelleme Tarihi :
Ortadoğu'da Değersiz Bir Yalnızlığa Doğru yazının resmi

Türkiye'nin Ortadoğu politikalarını birkaç hafta önce değerlendirmiş ve özellikle Arap Baharı sürecinde izlenen politikanın insani ve ahlaki boyutu ve demokrasi vurgusu yönüyle doğru fakat yetersiz olduğunu ileri sürmüştüm. Aynı yazıda, Suriye'de tek hedefin Esad'ın gitmesi üzerine kurulması, Esad sonrası dönem için açık ve adil bir planın olmaması ve Kürt Kantonlarına karşı geliştirilen (yeşil) Kemalist alışkanlığın devam ettirilmesi ise yanlış bir siyaset olduğu vurgulanmıştı. Bununla birlikte, muhaliflere insani yardım dışında oradaki şiddeti körükleyen askeri desteğin verilmesi de uzun vadede içinde çıkılmaz durumlar oluşturması açısından ayrıca tartışılması gereken bir sorundur.

İnsan aklını ve ahlakını aşan IŞİD vahşetiyle birlikte ortaya yeni bir durum çıktı. Uluslararası bir koalisyon öncülüğünde IŞİD ile mücadele - nasıl olacaksa- konusu Türkiye'yi en çok zorlayan ve belki de çıkmaza sürükleyen bir mesele olmaya başladı. Önce rehineler, ardından rehinelerin bırakılması tartışma konusu olurken, şimdi Türkiye'nin koalisyonla birlikte hareket etmemek için bin dereden su getirmesi, yok tampon bölgeydi, yok PYD idi, yok içerdeki IŞİD hücreleriydi derken, uluslararası medyada hükümeti ciddi anlamda eleştiren makaleler yayımlanmaya başladı. Bu makalelerde Türkiye'nin IŞİD'i desteklemesinden, sempati duymasına, sünnici politikalardan hükümetin yeni osmanlıcılık ve panislamist olmasına değin bir dizi iddia var. Bu iddiaların ne kadar doğru ya da yanlış olduğu önemli değil, önemli olan dünyada ve bölgede nasıl bir Türkiye algısının oluşturduğudur.

Dünya medyasında çıkan bu tarz yayınlara veya IŞİD'le ilgili yazılara yapılan yorumlar daha da ürkütücü aslında. Yorumların önemli bir kısmında Türkiye'yi doğrudan suçlayıcı bir dil ve üslup var. Anlaşılan, yukarıda bahsi geçen yayınlar dünya kamuoyunda bir yansıma bulmuş. Hem bölgede hem de dünyada Türkiye'nin bölge politikalarını eleştiren insan sayısı günden güne artmaktadır.

Arap Baharının başlamasıyla - özellikle Suriye'ye sıçramasıyla birlikte, bölgede Türkiye'ye en yakın politikalar izleyen Qatar ve komşular arasında da Irak Kürdistan bölgesi idi. Fakat IŞİD saldırıları ile birlikte Kürtler Ak Partiye büyük bir öfke duymaya başladı.

Peki neden?

Bunda yukarıda yazılan yazılar ve medyada yapılan yorumların etkisi büyüktür. Haklı ya da haksız, gerçek ya da değil, fakat bir realite vardır ki Irak Kürdistan bölgesinde, Rojava'da ve önemli oranda Türkiye Kürtleri arasında hükümetin IŞİD'i desteklediğine dair bir algı mevcut. IŞİD'in son iki aydır Kürtlerle yoğun bir şekilde çatışması, Şengal ve Kobané trajedileriyle düşünüldüğünde öfkenin boyutlarını tahmin etmek zor olmasa gerek. Türkiye'de geçen haftalarda ortaya çıkan şiddet görüntüleri bunu açıkça göstermektedir.

Kürdistan Bölgesi yöneticileri resmi ilişkilerini korumak ya da perde arkası gelişmeleri bildikleri için daha dostane ve diplomatik bir dil kullanıyor olabilirler fakat gazete ve televizyonlar izlendiğinde ve halkla konuşulduğunda Kürdistan bölgesinde özellikle Ak Partiye karşı ciddi bir hayal kırıklığı ve öfkenin olduğu anlaşılmaktadır. Bu öfkenin bölgede Türkmenler dahil bütün halklar arasında var olduğu görülmektedir.

Rojava politikaları baştan beri yanlıştı ve maalesef bu yanlışlıkta hala ısrar edilmektedir. Özellikle bazı yetkililerce anlaşılmaz bir şekilde uluslararası koalisyonun Kobané hava saldırılarını sorgulanmakta ve Suriye'de muhaliflere verilecek eğitime PYD'nin dahil edilmemesi için kulis çalışması yapıldığı medyaya yansımaktadır. Bu tür yorum, haber ve yayınlar genel olarak Kürtler arasında ciddi bir rahatsızlık oluşturmaktadır.

Uygulanan şiddet ve vahşet yönüyle bin kere lanetlenmesi gereken son Kobané olayları sonrasında ise, bizi bu noktaya getiren şiddet dilinin hala taraflarca terk edilmemesi, çözüm sürecinin geleceği açısından bir tehdit oluşturmaktadır. İçerde ortaya çıkabilecek şiddet ve çatışmanın alevlenmesi doğal olarak diğer Kürt bölgelerinde de bir rahatsızlığa neden olacaktır.

Türkiye Ortadoğu'da son yıllarda çözüm süreci ve Kürdistan bölgesel Yönetimi ile geliştirdiği yakın ilişkiler sonucu neticesinde, Arap Baharı sürecinde bölgede Qatar dışında belki de sahip olduğu tek dostu olan Kürtleri de kaybetme riski ile karşı karşıyadır. Ortada somut bazı yanlış politikaların varlığı inkar edilemez, fakat bunun önemli bir nedeni de, oluşturulan algının etkisini unutmamak gerekir. Hükümetin bu algıyı düzeltmesi için ciddi bir kamu diplomasisine ve çatışma dilini kullanmaktan vazgeçmesine ihtiyaç vardır. Yok, bu algı dikkate alınmaz ise, korkarım Türkiye Ortadoğu'da ciddi bir yalnızlığa ve içerde de istikrarsızlığa itilme ihtimali yüksektir. Bu yalnızlık kimilerinin iddia ettiği gibi hiç de değerli olmayacaktır.

 

Ortadoğu'da Değersiz Bir Yalnızlığa Doğru
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen