2

Özgürlük ve Kalkınma


  • Oluşturulma Tarihi : 04.11.2019 07:13
  • Güncelleme Tarihi :

Özgürlük ve kalkınma kavramları son yıllarda daha sık birlikte kullanılır oldu. Geleneksel olarak ekonomik büyüme ile özdeşleştirilen kalkınma 20. Yüzyılın sonlarına doğru ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi boyutları olan çok kapsamlı bir kavram olarak tanımlanmaya başlandı. BM tarafından 1986’da kabul edilen Kalkınma Hakkı Deklarasyonu giriş paragrafı şu tespiti yapmaktadır: Kalkınmanın ve insanların potansiyelini tam olarak kullanmanın önündeki büyük engellerden birisi insanların sivil, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının reddidir. Bütün insan temel hak ve özgürlükleri birbiriyle ilintili ve ayrılmaz bir bütündür. Kalkınmanın sağlanabilmesi için bütün sivil, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların korunması, geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir.
Kalkınma insanların her türlü korkudan emin olması ve asgari tüm ihtiyaçlarının karşılanması demektir. Adaletin ve toplumsal barışın temelini oluşturur kalkınma. John Rawls’a göre de, adil bir toplum kurabilmek için sivil, siyasal ve ekonomik, sosyal ve kültürel tüm insan haklarının sağlanması gerekir. Nobel ödüllü kalkınma uzmanı Amartya Sen kalkınmanın önündeki en büyük engelin özgürlüğün yoksunluğu olduğunu söylemektedir. “Kalkınma Olarak Özgürlük” isimli eserinde özgürlük yoksa kalkınmanın da olamayacağını iddia eder. Bu çerçevede, literatürde genel olarak, temel hak ve özgürlüklerin sağlanması, hukukun üstünlüğü ve demokratik standartların karşılanması sivil ve siyasal kalkınmaya, eğitim ve sağlık gibi hizmetlerin sağlanması sosyal kalkınmaya, kişi başı gelirin yüksek olması ekonomik kalkınmaya ve eşitlik, din, etnik ve toplumsal otonominin ve özgürlüğün sağlanması da kültürel kalkınmayı karşılamaktadır. Bunlardan biri veya bir kaçı eksikse o toplum kalkınmış olarak kabul edilmez.
Özgürlük ve kalkınma arasında sıkı bir korelasyon olduğunu da bir gerçektir. Tüm dünyada demokratik ülkelerin görece daha gelişmiş olması bunu net bir şekilde göstermektedir. Her zaman olduğu gibi istisnaları da vardır. Örneğin, Hindistan demokrasi olarak kabul edildiği halde o kadar da kalkınamamıştır. Veya tersinden bakıldığından zengin ülkeler demokratik olurlar tezine de tezat oluşturan Körfez ülkeleri verilebilir. Bu ülkeler, kişi başı gelir yönüyle dünyanın en zengin ülkeleri arasına girmelerine rağmen demokrasi değillerdir. Bu nedenle de, kalkınmış olarak kabul edilmemektedirler.
Özgürlük-kalkınma bağlantısını kurmakta zorlanan ya da bunu menfaatlerine tehdit olarak gören zihniyet, her zaman başka bahaneler bulur. İnsanların tembelliğinden, ilmiye sınıfının yetersizliğine, vatandaşın cahilliğinden muhalefetin hainliğine kadar liste uzanır. En yaygın olanı dış güçlerdir. Dış güçler dedin mi akan sular durur. George Orwall’ın 1984 ve Hayvan Çiftliği’nde hikayeleştirildiği üzere otoriter rejimler için dış güçler söylemi bir can simididir. Oysa özgürlük-kalkınma ilişkisi oldukça basittir. Özgür olmayan toplumların neden bir buluş gerçekleştiremedikleri, özgün bir fikir bile geliştiremedikleri, neden en iyi roman ve hikayeleri yazamadıkları, neden akademik alanda teori ve doktrinler geliştiremedikleri, neden yenilikçi bir faaliyet yapamadıkları ve tek sermayesi akıl olan bir bilimsel buluş yapamadıklarının başka bir açıklaması var mıdır?
Özgürlük öyle bir cevherdir ki o olmadan insanca bir hayat sürmek imkansızdır. Özgürlük yoksa sınırları aşan hayal bile kuramazsın. İlham verecek rüya bile göremezsin. Özgürlük yoksa gerçek anlamda imanlı olamazsın, ahlaklı olamazsın, vicdanlı olamazsın, kısacası insan bile olamazsın. Kul olursun, Yaradan’a değil, kula kullukta yarışırsın ancak. Özgürlük yoksa kölelik vardır. Özgürlük yoksa münafıklık vardır. Özgürlük yoksa onursuzluk kutsanır. Özgürlük yoksa cehalet baş tacı edilir. Ahlaki, insani, ekonomik ve siyasi olarak kalkınma isteniyorsa önce özgürlük denecek. Önce özgürlük olacak, diğerleri peşinden gelir. Aksi halde kölelik kaçınılmazdır.  
 

Özgürlük ve Kalkınma
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen