Soğuk Savaş sonrası ilk 10 yıllık süreçte uluslararası toplumda yeşeren iyimser hava, dünya genelinde bir demokratikleşme ve insan haklarının gelişmesine katkı sağladı. Aynı zamanda bu yapıcı küresel iklim beraberinde çatışmaları azalttı ve barışçıl bir ortama hizmet etti. Dünya genelinde savaş ve savunma harcamaları azaldı. Huzur ve refaha, eğitim ve sağlık sektörlerine yönelik yatırımlar arttı.
Küresel çapta sistem düzeyindeki bu gelişmeler toplumları ve devletleri de etkiledi ve dünya genelinde insani ve ahlaki değerler önemsenmeye başlandı. Kimisi yerel dinamiklerle güçlendirildi fakat asıl itici güç bu uluslararası demokratikleşme süreciydi.
ABD'de Bush yönetimi ve sonrasında 11 Eylül saldırıları; El-Kaide ve sonrasında DAİŞ, Arap baharının demokratikleşme yerine kaosa dönüşmesi, uluslararası mülteci sorunu, Batı'da artan yabancı düşmanlığı ve özellikle İslamofobya ve 2009 küresel finansal kriz gibi gelişmeler son 15 yılda öncekinin aksine karamsar ve çatışmacı bir iklim doğurdu. Son yıllarda dünyadaki çatışma sayısı yaklaşık olarak dört kat artarak 1990'ların ortasında 100 civarında iken şimdi 400'ü aşmış durumdadır. Bu çatışmalarda kaybedilen insan sayısı 5-6 kat artmış, savunma harcamaları tavan yapmıştır.
Bütün bu olumsuz gelişmeler sonucunda dünyanın değişik bölgelerinde demokratikleşmeden uzaklaşma başlamıştır. Yapılan analizlerde yerleşmiş Batı demokrasileri dahil dünya genelinde demokrasinin kalitesinde, yani hukukun üstünlüğü, hak ve özgürlüklerin korunması ile demokratik katılım düzeyinde düşüşler var. Otoriter, milliyetçi, ırkçı ve radikal partiler çoğu yerde yükseliş trendinde. Bazı AB ülkeleri dahil olmak üzere çoğu yerde demokratik yöntemlerle işbaşına gelmiş otoriter, bakıcı, dikta otokrasiler iktidarda.
Dünya Soğuk Savaştan sonra barışçıl ve demokratik bir ütopya hayali kurarken, kısa süreli iyimser bir havadan sonra, kendisini baskıcı, tekçi, ötekileştirici, dikta bir distopyaya hızlı adımlarla koşarken buldu. Francis Fukuyama'nın Tarihin Sonu tezi birkaç yılda yerini Robert Kagan'ın Tarihin Geri Dönüşü ve Rüyaların Sonu tezine bıraktı. George Orwell'ın 1984 kehaneti çoğu yerde gerçek oluyor. Teknoloji bile bu gayri ahlaki ve gayri insani gidişi durduracak gibi görünmüyor. Aksine çoğu zaman bu gidişe hizmet ediyor.
Kısacası hayaller kısa sürede suya düştü. Hızlı bir şekilde post-demokratik bir distopyaya doğru yol almaktayız.