Son yıllarda farklı siyasi, dini ve felsefi düşüncelere sahip insanlar arasında artan kutuplaşma, ötekileştirme, çatışma ve ayrışma toplumsal barışı ve düzeni tehdit eder duruma gelmiştir. Kampların keskinleştiği ve gri tonların oldukça zayıfladığı bir noktaya doğru hızla ilerliyoruz. Her şey siyah ya da beyaz, doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü ve o her iyi ve gerçek olan şeylerin kendinde toplandığına inanan gruplar var ortada. Herkes haklı ve doğru. Bunda bir sorun yok. Fakat herkes sadece kendisinin iyi ve doğruyu bulduğuna inanırsa ki mevcut durum öyle, bu büyük bir tehdit. Çünkü farklı olan(lar)ı yanlış ve delalette algılayıp onları düzeltmeyi yani kendisine benzetmeyi bir görev olarak görmektedir. Bu durumda, özellikle gücü elinde bulunduranlar her türlü araçla ve hiçbir (ahlaki, insani, vicdani) sınır tanımadan bu vazifeyi yerine getirmeye çalışırlar. Her zaman bu bir idea ya da inanç için olmayabilir, özellikle makam, mevki, şan şöhret ve para gibi maddi menfaatler uğruna da bunlar yapılır. Ahlaki zafiyetin olduğu yerde, kişisel çıkar ve menfaatler her şeyin üstünde tutulur.
Toplumda hoşgörü, karşılıklı saygı, karşılıklı kabul, ahlak ve eşitlik anlayışı yoksa böyle bir kutuplaşma çok daha büyük felaketlere neden olabilir. Toplumun barış kapasitesi zayıfsa, yani adalet, emniyet, eğitim, din görevlileri, STK temsilcileri ve yaşlılar barış ve vicdanı tavsiye ve temsil etmiyorsa o toplumda çatışma, huzursuzluk, sosyal adaletsizlik, fakirlik ve istikrarsızlık kaçınılmaz olur.
Türkiyede son zamanlarda özellikle medyada bir seviyesizlik ve ahlaksızlık tartışmasıdır gidiyor. Genelde medyada ve özelde sosyal medya ve daha çok Twitterde açılan başlıklar incelendiğinde toplumsal kutuplaşma, hoşgörüsüzlük, ahlaksızlık ve seviyesizlik yüksek bir sesle buradayım demektedir. Bu seviyesizlik o kadar azmış ve yön değiştirmiştir ki örneğin #hayırlıcumalar başlığı ile açılan bir hashtag altında bile kolaylıkla haddinden fazla küfür, aşağılama, beddua ve ahlak dışı söylemle karşılaşabilirsiniz. Özellikle takma ad kullanan binlerce troll ve trolliçe adeta kendilerini ahlakla ve insanlıkla sorumlu tutmuyor, o aşamayı çoktan aştıklarına inanıyorlar. Örneğin, takma adı İslami olup yazdıklarının tümü küfür olan o kadar çok dijital şeytan var ki, insan bu ahlaksızlık karşısında sadece hayret ediyor. Ya da adında demokrasi ve evrensel değerler içerip en totaliter, ahlakdışı ve saldırgan tweet atanların sayısı haddinden fazla.
Zaten sosyal medyada takma adla yazmak başlı başına ahlaki bir sorundur. İfade özgürlüğünün olmadığı durumlar dışında takma ad, aslında ahlakı es geçmenin bir yöntemidir. Fakat ahlaklı ve vicdanlı bir insan, ister takma ad ister gerçek ad olsun hangi sıfatla yapılırsa yapılsın, ahlaksızlığın kötü olduğunun farkındadır. Fakat ahlak ve vicdandan yoksun kişiler eğer biraz da arkalarında güç görüyorlarsa artık ahlaksızlık, arsızlık ve seviyesizlikte sınır tanımazlar. Bu insan formundaki şeytanların eğitimli olup olmaması hiç bir şeyi değiştirmiyor.
İnancımıza göre, Ramazanda şeytanlar bağlanır. Bunun dijital şeytanları da kapsadığına dua edelim. Bu vesileyle Ramazanda bari bu alçak basıncın etkisinden kurtulmuş olalım.