Bir kişi ölmüş alıp götürmüşler. Bir bakmış ortada her türlü nimetin olduğu mükellef bir sofra var. Fakat kaşıklar çok uzun, herkes kaşığa aldığını döküyor, üstünü başını kirletiyor, öbürünün üstüne döküyor, kargaşa ve kavga ortalığı kaplıyor ve kimse o güzel nimetlerden yararlanamıyor.
-'Burası neresi' diye soruyor? 'Cehennem' diyorlar.
Başka bir bölüme götürüyorlar aynı yapı, aynı sofra ve fakat burada herkes karşısındakine yemek yediriyor. Herkes mutlu, herkes istediğini yiyor, kargaşa yok huzur var, çatışma yok barış var, üzüntü yok sevinç var.
- 'Burası neresi' deyince 'Burası da cennet' diyorlar.
Aslında insanoğlu hem cennetini hem de cehennemini kendi eliyle hazırlıyor. Bu dünyayı da cennete de cehenneme de çevirmek insanın elinde.
Sorunlar her zaman olur fakat sahil-i selamete çıkmak yine insanın kendi elinde.
Bugün Türkiye toplumu iç ve dış politikasında, dini ve etnik, ideolojik ve siyasal anlamda yukarıdaki hikayede anlatılan birinci duruma doğru hızla yol alıyor maalesef. Hoşgörü, kardeşlik, barış, huzur ve birlik yerine derin bir kutuplaşma, hoşgörüsüzlük, herkes kendi bulunduğu kampı ve bloku militanca savunan ve hak ile adalet yerine çıkar ve güce güvenen bir görüntü veriyor.
Bu gidiş iyi bir gidiş değil. Herkesin bu durumu düzeltmesi için üzerine düşeni yapması gerekiyor. Herkes öncelikle kullandığı dile dikkat etmelidir. Çatışma dili yerine barış dili kullanmalıdır.
Herkes yıkıcı değil, yapıcı, ötekileştirici değil kapsayıcı ve düşmanca değil dostça eleştirilerini ve tavsiyelerini ortaya koymalıdır.
Herkes haklı çıkmak yerine, iyiye ulaşmanın çabası içinde olmalıdır.
Sağduyulu davranmaz, militanca davranırsak hepimiz kaybederiz. Çatışma, savaş gibi yıkıcı faaliyetler hiçbir zaman hiç kimseye yarar getirmez. En kötü barış en iyi savaştan bizi hem bu dünyada hem de öteki dünyada cennete daha çok yaklaştırır. En büyük iyi barış olmasaydı, Hüdeybiye barışı Fetihle taçlanır mıydı?
Demokratikleşme, insan hak ve özgürlükleri ve eşitlikçi anlayış derinleştirilerek insani ve ahlaki düzen yeniden tesis edilmelidir.
Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu'nun iki hafta önce Mardin'de deklare ettiği 10 maddelik strateji iyi bir başlangıç olabilir. O strateji hayata geçirilerek toplumsal huzur ve barış bir an önce sağlanmalı. Bunun için hepimize görevler düşmektedir.