Sayfa Yükleniyor...
Algı, kişinin kendisini, olayları, başkasını, dünyayı ve gelişmeleri anlama, anlamlandırma ve yorumlama yöntemi olarak tanımlanabilir. Dünyayı okuma kodlarımızı oluşturur algı. Herkesin kodları farklı olduğundan aynı olayı insanlar farklı şekilde okuyor, okuyabiliyor. Algıyı etkileyen birçok faktör var fakat bunların başında inançlar, değerler, çıkarlar, tecrübeler, anılar, insanlar, eğitim, zaman, mekân ve koşullar gelir. Özellikle çıkarlar, inanç ve tecrübeler en belirleyici unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bir konuda bir algıdan bahsetmek için öncelikle o konu hakkında doğru-yanlış bir bilgiye ihtiyaç duyulur. Bilgi veri üzerine inşa edilir. Verinin kimden, nasıl alındığı diğer faktörlerle birleşerek o konu hakkında bir algı oluşturur. Siber uzay çağı, bilgi çağı olarak da bilinir. Zira, siber uzay bilgi ve iletişim araçlarının özünü teşkil ettiği bir alandır. Bu nedenle, siber uzay kanalıyla arzulandığı şekilde algı inşa süreçleri daha işlevseldir. Bunun farkında olan karar-alma mekanizmaları bu kanalı kullanmak için ellerindeki tüm imkanları kullanırlar. Yanlış veri yaymaktan, doğru veriye ulaşımı engellemeye, sahte bilgi üretmekten, doğru bilgiyi yayanları cezalandırmaya kadar bir dizi önlem alırlar.
Bu konuda, örnek olarak uluslararası ilişkileri ele almak mümkün. Uluslararası ilişkiler alanı aslında özel bilgi gerektiren bir alan. Ciddi teorik ve somut veriye dayalı analizlerden beslendiği sürece akılcı ve doğru stratejiler geliştirilebilir. Fakat bugün uluslararası ilişkiler kadar ayağa düşen ikinci bir bilgi alanı yoktur. Takım tutmaktan, sporla ilgili yayın yoğunluğuna bir dizi gelişme sonucu sporla birçok kişi bir şekilde ilgilendiği halde, o bile bu kadar bilgisizlerin eline düşmedi. Hayatında uluslararası ilişkilerle ilgili bir makale okumamış olanlar bakıyorsunuz kahvede, bakkalda, trende, hatta TV’de ahkam kesiyor, teori parçalıyor, hakikati katlediyor ve mantığı iflas ettiriyor. Fakat sorun değil, yeter ki arzulanan algıya hizmet etsin.
Algı bir kere inşa edilmeye görsün. Çıkarlarına aykırılık, inançlarına ters düşmediği ve inkar edilemeyen somut verilere ulaşılmadığı sürece bir daha onu atom bombası bile yıkamaz. O artık sağlam bir inanç ve kati bir imana dönüşür. İnsanlar bir konuda ne kadar az bilgiye sahipse, o konuda inşa edilen algıya daha fazla radikal bir şekilde inanır. İnsanlar, sağlam bilgi sahibi oldukları ya da uzmanı oldukları konularda daha objektif ve daha sağlıklı değerlendirme yapabiliyorlar. Zira konunun olumlu ve olumsuz yanlarını değerlendirmeyi başarabiliyorlar. Fakat bir konuda bilgisi az, ama bir şekilde bir algı oluşmuşsa, yanlış-doğru ayırımı konusunda yetersiz olunca inandıkları mutlaklık kazanır. Bir insan bir konuda çok ama çok iyi bilgi sahibi olabilir, fakat başka bir konuda çok az bir bilgiye sahip olabilir. Fakat az bildiği konuda daha keskin ve kati kanaatlere sahiptir. Malumat sahibi olmadığı bir konuda sağlam (!) bir algıya sahip bir kişinin, o konunun bir profesörüne -hem de alanında oldukça iyi bir uzmanına- “sen resmin tamamını göremiyorsun” dediğine çoğumuz şahit olmuşuzdur. Cahil cüretkardır. Toplum önünde, medyada bile bu tür davranışlara bolca rastlıyoruz.
Siber uzay, interneti, televizyonu ve diğer bilgi ve iletişim araçlarıyla bugün çoğu insanın bilgi kaynağı. Bu nedenle, algı inşa etmek için en etkin araç. Dünya muktedirleri bu aracı sonuna kadar sömürüyor. Fakat büyük oranda yalan üzerine inşa edilmiş algılar, yine siber uzay aracılığıyla kısa zamanda yerle bir olabiliyorlar. Bu çağın diğer önemli bir özelliği, gerçeklerin de çabuk ortaya çıkarmasıdır. Bütün kısıtlamalara rağmen, insanlar bir yolunu bulup gerçek veriyi/bilgiyi yayabiliyor ve inşa edilmiş sahte gerçekler de kısa sürede yıkılabiliyor. Eskiden yalan üzerine inşa edilmiş algılar onarca yıl sürebiliyorken, bugün aynı kategorideki algılar yıllar hatta aylar sonra yıkılabiliyorlar. Zira insanlar bilgiye daha hızlı ve kolay ulaşabiliyorlar.
Bu çağ, bir algı çağıdır. Öğrendiğimiz çoğu yanlış veri/bilgi üzerine bir dünya inşa ediyorken, eskiye kıyasla çok daha kısa zamanda o algımız yerle bir olabiliyor. Belki de küresel stres, psikolojik sorunlar ve hakikat susamışlığı bu inşa edilmiş inançların, gerçeklerin (!) ve anlayışların daha kısa sürede yıkılmasından besleniyordur. Sürekli hayal kırıklıkları yaşayan insanlık stres ve psikolojik sorun yaşamasın da ne yapsın! Bir toplum ne kadar çok yalanla besleniyorsa o kadar mutsuz ve sorunlu olur. Zira çok fazla hayal kırıklığı yaşamaya mahkûm olur.