2

Uluslararası Hukuk ve Uluslararası Barış


  • Oluşturulma Tarihi : 05.08.2019 06:57
  • Güncelleme Tarihi :

Barış ve hukuk kavramları birbiriyle ilintili kavramlardır. Aralarında nedensellik, paralellik, doğru orantılılık ve hatta korelasyona kadar uzanan çok boyutlu ve derin bir ilişki var. Yani hukuk olmazsa barış, barış olmazsa hukuk olmaz. Hukukilik arttıkça barış artar, barış azaldıkça hukuku uygulama şansı azalır. Bu ilişki iki kişilik ilişkilerde olduğu gibi, ailede, bir köyde, bir kentte, bir ülkede, bir gezegende ve nihayetinde tüm evrende böyledir. Ahlakı ve hukuku gözardı eden bazı teorilerin iddiasının aksine, Hukuk toplumsal barışta ne kadar önemli ise, uluslararası ilişkilerde de o kadar önemlidir. Barış çalışmalarında, önceki yazılarımda da belirtildiği gibi, toplumların barış kapasitesini belirleyen beş temel unsurun başında hukukun sayılması bunun açık bir göstergesidir.
Uluslararası ilişkiler Britanya Okulunun iddia ettiğinin dahi ötesinde toplumsal bir yapıya sahiptir. Yani bütün aktörleri kapsayan bir uluslararası camia ya da cemaatten bahsedilebilir. Bu nedenle, karşılıklı bağımlı olan yani sosyal olan bu aktörlerin ilişkilerini belirleyen hukuk ve ahlak ilkelerine ihtiyaç duyulur. Zaten bin yıllardır şekillenen ve sürekli gelişen uluslararası gelenek, teamül, genel ilkeler ve hukuk vardır. Fakat maalesef bu hukuku ihlal edeni cezalandıracak toplumsal bir yapı olmadığından – yoksa yaratıcı, doğa, zaman, mekan, tarih ve çevre zamanı gelince canlarına okuyor- ahlaken zayıf toplumlar fırsat buldukça bu ilkeleri ihlal edebiliyor.
Uluslararası ilişkileri güce dayalı bir alan olarak tanımlayan/kabul eden/dayatan teoriler haydutluğa yol açan, ahlakı ve hukuku hiçe sayan, çatışmaları ve savaşları doğuran, uluslararası toplumu reddeden,  uluslararası ilişkileri kuralsız olarak tanımlayan, zulmü ve baskıyı meşrulaştıran gayrı ahlaki ve gayrı insani düşüncelerdir. Bu anlayış insanın tarihi tecrübesinden doğan anlayış değil, aksine bazı haydut ülkelerin haydutluğuna bahane üreten yazıtlardır. “Hayır efendim, ben olanı incelerim, hakikat öyle, ben dayatmıyorum” dense bile, bu doğru değildir. Haydutluk yaygın diye onun hakikat ve doğru olduğu anlamına gelmez. Bilime ve bilim insanına düşen onu sürekli kuraldışı ve ahlakdışında tutabilmektir. Yoksa nesnellik, objektiflik ya da bilimsellik adına ona meşruiyet kazandırmak ve teslim olmak değildir. Yangın karşısında tarafsız kalmak ahmaklıktır, objektiflik ya da bilim değildir.
Uluslararası barışın sağlanabilmesi için tıpkı iç hukukta olduğu gibi, uluslararası aktörlerin, ülkelerin, toplumların birbirlerinin haklarına riayet etmeleri gerekir. Elindeki silaha ve diğer güç unsurlarına güvenip çevresine ve dünyaya korku salan aktörleri tanımlayan modern kavram terörizmdir. Yani güç ile, korku ile başkasına isteklerini kabul ettirmeyi başka türlü tanımlamak ona meşruiyet kazandırır. Uluslararası aktörler ne kadar güçlü ya da ne kadar güçsüz olursa olsunlar uluslararası barış ve düzen için uluslararası hukuk ve ahlaka uymakla yükümlüdürler. Buna uymayanları uluslararası toplum cezalandırmalıdır. Fakat bu cezalandırma somut hukuk kuralları ile yapılmalıdır. Tanımlı suçları işleyenler kim olursa olsun cezalandırılmalıdır.
A ülkesi yapınca doğru, B ülkesi aynı şeyi yapınca yanlış olursa, yani hukuk eşit bir şekilde uygulanmazsa barışı sağlamak mümkün olmaz. Bu nedenle, uluslararası barış tıpkı iç barış gibi, hukuka ve ahlak ilkelerine bağlıdır. Bunları göz ardı edenler ne içeride ne de dışarıda barış bulamazlar. Zira bu, Yaratıcının ya da Doğal hukukun temel bir kanunudur.

Uluslararası Hukuk ve Uluslararası Barış
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen