2

Uluslararası İnsan Hakları Fetret Devri'nde mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 27.05.2019 07:08
  • Güncelleme Tarihi :

İnsanlık tarihi kadar eski olan, insanın insanca yaşaması, adalet ve ahlak gibi insani ve vicdani kavramları içeren insan hakları mefhumu, 1945 yılında BM Şartı ile Uluslararası Hukukuna resmen ve 1948 yılında Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ile de fiilen girmiş oldu. Hammurabbi Kanunlarında katı bir şekilde uygulanan adil yargılanma ve mülkiyet hakkı, Kiros Silindirinde öne çıkan köleliğin yasaklanması ile din ve vicdan özgürlüğü, Medine vesikasında ifade edilen eşit vatandaşlık ve çok kültürlülük, Veda Hutbesinde öne çıkan eşitlik ve kadın hakları ve MagnaCarta’da büyük bir kısmı dile getirilen bir mirasa ve insanlık tecrübesi ve birikimine dayalı bir anlayıştır. İbn-i Sina, İbn-i Rüşt, Thomas Acquinas, J. Locke ve Kant gibi filozofların katkıları, 1686 İngiltere’de ve 1789 Fransa’da meydana gelen devrimler ve onların beslediği 19. yy’da işçi hareketleri, köle karşıtı hareketler, kadın hareketleri, demokratik katılım talepleri, 20. yy başında halkların kendi kaderini tayin etme hakkı ile hızlandı ve nihayetinde 1945-48 yıllarında somut bir hukuki belgeye dönüşebildi.
Son 70 yılda dünya çapında muazzam bir gelişme ve kabul gören insan hak ve özgürlükleri, Soğuk Savaş Sonrası 10 yılda küresel çapta altın devrini yaşadı. 11 Eylül saldırıları ile birlikte dünyada maalesef insan hakları ve özelde insanlık bir değerler krizi sürecine girdi. Dünyada artan milliyetçilik, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı gibi zararlı cereyanlar son 10 yılda totaliter ve otoriter rejimlerle birleşince bugünkü üzücü ve insanlık için utanç verici tablo ortaya çıktı. Bugün dünyada 250 milyonu aşkın insan yerinden edilmiş durumdadır. Demokrasi gerilemekte ve demokrasi değerleri aşağılanmaktadır. İfade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, adil yargılanma, toplanma ve örgütlenme hakkı ve özel hayatın korunması gibi haklar kolayca ihlal edilmektedir. Bütün bu negatif gelişmeler maalesef Türkiye’de de zamanlama farklı olsa bile bir paralellik göstermektedir.
70 yıldır çok partili hayata geçmiş olan Türkiye’de demokratik süreç her 10 yılda bir kesintiye uğratılmış, temel hak ve özgürlükler askıya alınmış ve geri götürülmüştür. 2002-2012 yıları arasında büyük bir gelişme gösteren demokratikleşme ve insan hakları maalesef iç ve dış faktörlerin etkisiyle hızla bir gerileme sürecine girmiştir. Fakat bu süreçler geri götürülemez süreçler değildir. Zira hem dünyada hem de Türkiye’de teorik ve uygulamada muazzam bir insan hakları birikimi mevcuttur.
İlkokulda zorunlu insan hakları dersinden, üniversitelerde verilen onlarca derse, STK’ların verdiği eğitimlerden hukukçulara verilen meslek kurslarına geniş çaplı teorik bir birikim ve bunu takip eden proje tabanlı uygulamalar, STK faaliyetleri, özellikle hak temelli STK’lar çok canlı ve çok boyutlu faaliyetler yürütebilmektedir. Medya ve siyasetin oluşturduğu kutuplaşma ve baskıcı ortamda her ne kadar bu insani ve ahlaki faaliyetler perdelense bile çok büyük bir potansiyel var. Teori ve uygulama aktörleri ya da akademi ve STK’lar başta olmak üzere ilgili resmi ve özel kuruluşlar güçlerini birleştirebilse bu fetret dönemi daha az sancılı ve zararla kapatılabilecektir. Son zamanlarda bu alanda çalışmalar yok değil, fakat bunların yaygınlaştırılması ve desteklenmesi gerekmektedir.
Herkes başkasının haklarını kendi hakları kadar kutsal ve savunmaya değer gördüğünde, o zaman gerçek anlamda bir demokrasi ve insan haklarına dayalı adil bir düzen kurulabilecektir. Kendisine dokunmadığı sürece, başkasının hak ihlallerini görmezden gelme ya da sessiz kalma vicdan aşınmasının en tipik tezahürüdür. Vicdanlı insan hakka ve hakikate şahitlik eden, sadece kendisine değil başkasına da yöneldiğinde baskı ve zulme karşı çıkan (en azından rıza göstermeyen) ve en önemlisi adil ve tutarlı olan kimsedir. Rabbena hep bana anlayışını reddeder. Allah’ın onurlu yarattığı insan ve onun değerlerine kendi aleyhine dahi olsa sahip çıkar. Böyle bir anlayış yaygınlaştığı zaman bu fetret devri bitecektir.
 

Uluslararası İnsan Hakları Fetret Devri'nde mi?
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen