Başlık bir oksimoron gibi görünüyor olabilir. Asırlardır babadan deden zararlı olduğu konusunda hemfikir olduğumuz çatışma, nasıl oluyor da yararlı olabiliyor? Çatışma haddi zatında olumsuz bir kavramdır denebilir, fakat biraz derinlemesine düşünüldüğünde durumun hiç de öyle olmadığı fark edilecektir.
Çatışma günlük hayatımızda sıkça karşılaştığımız bir olgudur. Her gün bir dizi çatışma ile karşılaşırız. Bir kısmını çözer, bir kısmı ile yaşamaya devam ederiz. Yani çatışma günlük hayatımızın doğal bir parçasıdır. Ondan kaçınmamız mümkün değildir. Biz insanlar doğuştan birer çatışma çözücüyüz. Etrafımızda meydana gelen çatışmaları çözmek için çok sistematik olmasa bile bir dizi teknik ve taktik geliştiririz.
Çatışmayı tanımlamak çoğu zaman kolay değildir. Her insanın kendince bir çatışma tanımı vardır. Bu da doğaldır, zira çatışma çok geniş ve kapsamı bir kavramdır. Basit bir düşünce farklılığından savaşa kadar uzun bir yelpazede yer alan her türlü uyuşmazlık çatışma olarak ifade edilir. Farklı disiplinlerde farklı farklı şekillerde tanımlanır ve farklı temellerde sınıflandırılır. Geleneksel olarak çatışma şiddet, kavga, kan, silah, tekme, tokat ve sopa gibi negatif sözcüklerle özdeşleştirilirken, bugün bunlarla birlikte bunların dışında bir takım özellik taşıyan uyuşmazlıklar da bu kavram kapsamında değerlendirilir. Şiddet içermeyen çatışmalar.
Çatışmalar farklı temellerde gruplandırılabiliyor. Psikoloji kişilik çatışmaları ya da kişilerarası çatışmaları; İşletme ve İktisat gibi disiplinler de şirket içi ya da şirketlerarası çatışmaları baz alır. Siyaset bilimi ve onunla ilişkili Uluslararası İlişkiler gibi disiplinler ise toplumsal çatışmaları konu edinir. Bunlardan kimisi şiddet içeren ve şiddet içermeyen çatışmalar şeklinde gruplandırırken, kimisi iç ve dış çatışmalar olarak gruplandırır. Kimisi, silahlı ve silahsız çatışmalar şeklinde sınıflandırır. Kimisi verilen insan kaybı üzerinden gruplandırırken, kimisi şiddetle ilişkisi üzerinden.
Uluslararası ilişkiler disiplini içinde önemli bir çalışma alanı olarak son yıllarda ortaya çıkan çatışma çalışmalarında, çatışmalar beş grupta incelenir. Uyuşmazlık ya da gizli çatışmalar. Bunlar toplumsal algıda var olan ve fakat fazla yüzeye çıkarılmak istenmeyen çatışmalardır. Toplumsal hassasiyetle yönetilir. Toplumların ya da grupların birbirileriyle ilgili önyargıları, önkabulleri ve ötekileştirme algısına dayanır. 2016 rakamlarına göre, dünyada toplamda var olan 402 çatışmadan 98i bu gruptadır. İkincisi, görünür çatışma ya da şiddet içermeyen krizdir. Burada çatışma söze dökülür. Gruplar birbirleriyle ilgili ötekileştirici, aşağılayıcı ve tehditkar bir dil kullanır. Ekonomik ambargolar da bu grupta sayılır. Burada da şiddet yoktur. Dünyada 78 tane vardır. Üçüncü grup ise, krizler ya da şiddet içeren krizlerdir. Burada önceden var olan görünür çatışma semptomlarına dayalı olarak anlık bir gelişme, beklenmedik bir kıvılcım nedeniyle geçici ve anlık bir şiddet patlak verir. Kriz çatışma yönetiminde önemli bir sınırdır. İyi yönetilirse yararlı sonuçlar elde edilir fakat yönetilemezse kontrol edilemez bir noktaya çıkabilir. Dünyadaki uluslararası çatışmaların büyük bir kısmı bu grupta yer alır. Toplamda 188 tane vardır. Dördüncü grup ise sınırlı savaştır. Bunda sistematik olarak gruplar silahlı şiddete başvurur. Dünyada 20 tane sınırlı savaş vardır. Beşinci grup ise savaştır. Burada da sistematik silahlı şiddet var ve yıkıcı sonuçları olan topyekün bir çatışmadır. Dünyada 2016 istatistiklerine göre 18 tane vardır. Bunlardan sadece bir tanesi devletlerarasıdır, diğerlerin tamamı devletlerin içinde meydana gelen iç savaşlardır. Yine bu 18 savaşın sadece bir tanesi demokratik ülkelerde yer almaktadır. Diğerlerin tümü demokratik olmayan ya da yarı demokratik ülkelerde meydana gelmektedir.
Bu gruplardan yaralı olarak görülen çatışmalar şiddet içermeyen ilk iki gruptur. Yani gizli çatışma ve görünür ya da şiddet içermeyen krizlerdir. Bunlar toplumsal uyuşmazlıkları çözmeye yarayan, gelişim, değişim, dönüşüm ve demokratikleşmenin motorudurlar. Bunlara iyi yönetilebilen şiddet içeren bazı krizleri de ekleyebiliriz. Bu nedenle, aslında çatışma süreçlerinde en önemli şey çatışma yönetimidir. Çatışmalar kaçınılmazdır ve bazıları da yararlıdır. Çatışmaları yararlı hale getiren şey onları nasıl yönettiğinizdir. Bir çatışma iyi yönetilirse iyi sonuç, kötü yönetilirse kötü sonuçlar verecektir. Bu nedenle, çatışma yönetimi çok ama çok önemli bir meseledir.
Dünyadaki çoğu bilimsel, toplumsal ve dinsel gelişme dahi bir çatışma neticesinde olmuştur. Statükoyu her türlü değişiklik rahatsız eder, o da çatışma doğurur. Statükoyu korumak isteyenlerle değişim isteyenler hep çatışmışlardır. Eğer bu çatışma şiddete özellikle yoğun şiddete evrilmediyse, toplumlara yarar sağlamıştır. Bu nedenle, şiddet içermeyen ya da az şiddet içerse bile iyi yönetilen çatışmalar yararlı çatışmalardır.
Çatışmaları yararlı ya da zararlı hale getiren şeyse toplumların barış kapasiteleridir. Toplumların barış kapasiteleri de demokrasi ve adalet seviyelerine bağlıdır. Bir toplumda bazı kişiler insani, ahlaki ve evrensel ölçekte görevlerini yerine getirirse, o toplumda çatışmalar elbette olur fakat hep yararlı çatışma düzeyinde kalır. Kolay kolay şiddete evrilmezler. Bu kişiler şunlardır: Hakim, savcı, avukat gibi adaletçiler; asker, polis ve özel güvenlik gibi emniyetçiler; öğretmen, akademisyen, özel öğretmenler gibi eğitimciler; din görevlileri ve son olarak sanatçılar ve ihtiyarlardır. Bir toplumda bu kişiler hakkıyla görevlerini yapıyorsa o toplum huzur ve barışı bulur. Çatışmaları yararlı hale getirir.