Yeni Bir Barış Süreci Mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 04.07.2016 08:04
  • Güncelleme Tarihi :
Yeni Bir Barış Süreci Mi? yazının resmi

Türkiye bir yılı aşkındır hem iç hem de dış politikada bir distopyaya doğru ilerlemektedir. Dostluk, iyi ilişkiler, iyi komşuluk, barış, demokrasi ve insan hakları değerlerinin arka plana itildiği, onun yerine güvenlikçi politikaların benimsendiği bir trende girildi maalesef. Hem içerde hem de dışarıda barış elçiliği yapanların, savaş tellallığına terfi ettiklerini gördük. Evrenselci, ümmetçi ve kapsayıcı düşünenlerin dışlayıcılığı, yerliliği ve milliliği kutsadıklarına şahit olduk. Bütün bu politikalar sonucu dünyadan izole edilen bir ülke ve bu yalnızlaşmayı kutsayan nev-i şahsına münhasır irrasyonel ve duygusal bir edebiyat bile geliştirildi. Fakat dünya gerçeği öyle değil ve gerçek kendisini er ya da geç dayatmaktadır. Hakikat ortaya çıkar ve ani bir zu dönüşü (Hükümet Kadın filminden hızlı U dönüşü için kullanılmış Kürtçe bir kavram) kaçınılmaz olur.

Dışarıda bir yalnızlaşma, içeride ise, bir toplumsal kutuplaşma ve şiddet sarmalına saplanmış bir siyasi resim var karşımızda. Bu iklimin sürdürülebilir bir yanı yok. Ve bugün dış politikada barışçıl bir dış eğilim gelişiyor. Başbakan Yıldırım’ın ifadesiyle “Dostları çoğaltma ve düşmanları” azaltma stratejisi aslında “komşularla sıfır sorun” politikasının yeni bir versiyonu gibi ve doğru bir tercihtir. İsrail ve Rusya ile başlayan yeni dönem domino etkisiyle muhtemelen Mısır, Irak, İran ve Suriye ile devam edecektir. Bunun yanında ABD ve Avrupa ile de duygusallıktan uzak, daha rasyonel, daha yakın ilişkiler geliştirilecektir. Bu yeni süreç aslında dış politikada “yeni bir barış süreci”ne işaret etmektedir. Uluslararası barış iç barıştan farklı olarak şiddetin yokluğuna denk gelmektedir. Olacak olanda bu düzeyde kalacaktır. Söz konusu aktörlerle ilişkiler eski ve istenilen seviyede olmasa bile, bir tür çatışmasızlık dönemi olacaktır. Normalleşme biraz zaman alacaktır, fakat olacaktır.

Küreselleşme çağının öne çıkan bir özelliği var. Önceki dönemlerin aksine dış ve iç politikayı ayırımını minimalize eden bir süreç. Yani iç ve dış politikayı birbirine bağlayan süreçler haline getirmektedir. İç politika dış politikayı, dış politika da iç politikayı daha fazla etkiler. Bu çerçevede, içerde demokratik, barışçıl ve ahlaki bir politika geliştirirken, dışarıda çatışmacı, ayrıştırıcı ve gergin bir politika izlemek daha zordur. Veya dış politikada barışçıl, ama içerde çatışmacı politikalar sürdürmek eskisi gibi kolay değildir. Dış iç etkileşimi çok daha fazladır ve bir yerdeki eğilim, öbür alandaki politikaları mutlaka değiştirme çabası içinde olacaktır.

Tercümesi şu, Türkiye’nin dış politikada girmiş olduğu bu yeni barışçıl dönem, iç politikayı da olumlu etkileyecektir. Zira dış politikanın çatışmalı olmasını etkileyen unsurlardan birisi zaten iç politikadaki sorunlardır. Dış politika içerde bir şey yokmuş gibi geliştirilemez, zira bu anlayış bugünkü küresel ilişkilerin ruhuna aykırıdır.

Diğer önemli bir husus, bugün siyasette, medyada ve akademyanın bir kısmında var olan irrasyonel bir güvenlikçi anlayışın çıkmaz sokak olduğu görülmektedir. Toplumu ileri taşıyan değil, gerileten bir süreç olduğu fark edilmektedir. Bu politikayı savunanlar bile bunu fark etmektedir. Kimisi, “barış zamanında savaştan, savaş zamanında barıştan bahsedenler aynıdır”  türü irrasyonel, ahlaki ve mantıki tutarlılığı olmayan boş laflar etse dahi, yeni bir sürece doğru yol alındığı bir hakikattir. Bir kısmı ideolojik olarak hala dogmatik bir şekilde güvenlikçi anlayışı savunsa bile, nafile.

Son bir husus, çatışma yönetiminde temel bir ilke vardır. Çatışma süreçlerinde taraflar şiddetten medet umduğu sürece barışçıl yöntemlere yanaşmazlar. Şiddetin çözüm olmadığını veya şiddetle sonuç alamayacaklarını anladıklarında barışçıl çözümlere meylederler. Sanırım bu bir yıllık şiddet sarmalının toplumsal yapıya verdiği zararın ve nihai olarak çözüm olamayacağı anlayışının taraflarca fark edildiği izlenimi vardır. Bu da doğal olarak içerde de yöntem ve içerik farklı olsa bile yeni bir sürecin habercisi olduğu varsayımı yanlış olmaz.

Sonuç olarak Türkiye, dış politikada kısmi bir revizyonla yeniden bir barış sürecine girmiştir. Bu yeni strateji, süreç ve eğilim doğrudur, hayırlıdır ve sürdürülmelidir. Dış politikadaki bu yeni süreç kaçınılmaz olarak içeride de toplumsal barışa katkı yapacaktır. Bunun için ayrıca barıştan, demokrasiden, ahlaktan ve insandan yana olan herkes çaba sarf etmelidir. 

Yeni Bir Barış Süreci Mi?
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen