Sayfa Yükleniyor...
Biden uzun yıllar Amerika senatosunda ve özellikle Dış İlişkiler Komitesinde görev yapmış tecrübeli bir politikacıdır. Obama’nın Başkan yardımcısı olarak çalışmış, dış politika ve adalet konusunda bilgili, deneyimli ve aktivist bir ruha sahiptir. Farklı dönemlerde farklı politikaları destekleyen Biden, zaman zaman Şahin, zaman zaman güvercin olmayı tercih etmiştir. Aktivistliğinin yanında realist bir yaklaşımı da benimseyen ve mevcut olguları göz ardı etmeyen gerçekçi bir portre çizmiştir.
Bosna savaşında Sırp katliamlarını en güçlü şekilde dile getiren ve katillerin cezalandırılması için uğraş veren Biden, Birinci Körfez Savaşı’nda askeri müdahaleyi desteklememiştir. Oysa 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan ve Irak’a müdahaleyi şiddetle desteklemiş, yine DAİŞ’e karşı savaşa, vekalet savaşları ve drone savaşlarına destek vermiş, fakat İranlı General Kasım Süleymani’nin öldürülmesine itiraz etmiş, hatta Usame Bin Ladin suikastına bile şüphe ile yaklaşmıştı (Tierne, 2020, https://www.fpri.org/article/2020/11/in-search-of-the-biden-doctrine/ ).
Bu nedenle, yeni dönemde, nasıl bir dış politika izleyeceğini tam olarak kestirmek oldukça zor olmasına rağmen, verdiği demeçlerden ve Trump yönetimine eleştirilerden yola çıkarak bazı tahminlerde bulunmak mümkün.
Peki olası Biden doktrinin temel parametreleri neler olabilir?
Öncelikle, Trump döneminde yürütülen içeriye dönük politika nedeniyle gerileyen Amerika’nın dünya politikasında lider bir konuma yeniden yükseltilmesi için uğraş verecektir. Trump’in ekonomi merkezli ve daha çok Çin ile ticaret savaşlarını önceleyen bakışı, yine dış politikada insan hakları ve demokratikleşmeyi önemsemeyen anlayışı ve en önemlisi müttefikleri, uluslararası örgütleri ve uluslararası hukuku göz ardı eden yaklaşımı ABD’yi küresel düzeyde birçok alanda zayıflattı. İçe dönüş politikası genelde Cumhuriyetçi Başkanların genel bir tavrı olmasına rağmen, bu denli dünya politikasından izolasyonu önceleyen çok az dönemler olmuştur ABD diplomasi tarihinde. Biden ABD dış politikası açısından bütün bu tahribatları gidermeye öncelik verecektir. Zaten kendi ekibini tanıtırken “America is Back - Amerika geri geldi” sloganı her şeyi açıklıyor gibi.
Bu çerçevede, Biden’in Dışişleri Bakan adayının Antony Blinken olması dış politikada yapacakları hakkında çok şey anlatmaktadır. Blinken ABD’nin küresel düzenin sağlanmasında aktif rol almasını, müttefiklerle işbirliğini, uluslararası örgütleri ve çok taraflı eylemleri önceleyen bir anlayışa sahip. Özellikle Avrupa ile ilişkilerin güçlendirilmesi ve NATO başta olmak üzere diğer uluslararası örgütlere güvenilmesi ve güçlendirilmesi ve küresel çapta yapılan insan hakları, çevrenin korunması ve silahlanmanın sınırlandırılması gibi normatif konularda ABD’nin aktif bir şekilde yer alması hatta liderlik etmesini önemsemektedir. Bu çerçevede, bakıldığında Biden’nin uzun yıllar birlikte çalıştığı Blinken tercihinin tesadüfi olmadığı anlaşılmaktadır.
Transatlantik ilişkiler ve NATO’nun güçlendirilmesinin yanında dünya çatışma bölgelerinde daha aktif ve agresif bir politika izleyeceklerini tahmin etmek zor değil. Biden’ın seçim sonuçları kesinleşmeden önce bile küresel çapta işbirliğine önem vereceğini, fakat gerektiğinde güç kullanmaktan çekinmeyeceğini söylemesi dış politikası açısından önemli ipuçları vermektedir. Bu anlamda, başta Ortadoğu olmak üzere Pasifik bölgesinde, Afrika’da ve Latin Amerika’da daha agresif bir politika izlemesi büyük bir ihtimaldir. Yine, Rusya, İran ve K. Kore’ye yönelik ilk etapta izleyeceği uzlaşmacı politikaları sonuç vermezse bu ülkelere karşı baskıcı bir politika izlemesi muhtemeldir.
Ortadoğu’da Rusya’nın ve İran’ın etkilerini minimize etmeye dönük politikalar geliştirmesi büyük bir olasılık. Bu çerçevede, Türkiye’yi bu ülkelerle Batı-NATO arasında tercih yapmaya zorlama ihtimali de yüksektir. Yine, Türkiye’nin Irak, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere bölgesel sorunlarda ABD ve dolayısıyla müttefikleriyle uyumlu politikalar izlemeye ikna etmeye çalışacaktır.
Biden muhtemelen dış politikaya bir güvercin olarak işe başlayıp yumuşak güç, diplomasi ve işbirliği ile küresel sorunların üstesinden gelmeye çalışacaktır. Fakat sonuç almazsa kısa sürede Şahin’e dönüşme ihtimali yüksektir. Ve öyle bir durumda birçok yerde güç kullanarak küresel çapta çatışmaları artırarak güvenlikçi politikaları Cumhuriyetçilerden de daha yüksek oranda öncelemesi ihtimal dâhilindedir. Tabi bu agresif politikaların başarı şansı daha çok küresel düzeyde müttefikleriyle yürütecekleri işbirliğine bağlı olacaktır.
Bu tahminlerin ne kadarı tutar bilinmez, fakat Biden’in uzun yıllardır ABD siyasetinde ve dış politikasında görünür bir isim olmasına rağmen, bu denli bilinmez ve tahmin edilemez olması ilginçtir. Bu nedenle, sürprizlere hazır olmakta fayda var.