Sayfa Yükleniyor...
Önceki yazıda akademik ilanların kişiye özel verilmesi düzeyinde detaylı ve ilgisiz kişilerin dahi işe alınması üzerinde durulmuştu. Bu yazıda üniversitelerin kaynak yetersizliği, kadroların zayıf ve eksik olması ile birçok yerde öğrenci sayılarının fazlalığı tartışılacaktır.
Her alanda olduğu gibi, eğitim ve özellikle yükseköğretimde finansal kaynaklar önemli. Altyapıdan araştırmayaherşey bir maliyet gerektiriyor. Üniversite bütçeleri araştırma, altyapı ve diğer hizmetler dikkate alındığında oldukça düşük. Türkiye’de toplamda 130 devlet üniversitesi var ve bu üniversitelerde 3 milyon 300 bin öğrenci (özelde ise 600 civarında öğrenci var) eğitim görmektedir. Toplamda özeller dahil tüm üniversitelerde 158 bin akademisyen var. Bunun 70 bini öğretim üyesidir.
Türkiye’de bütün devlet üniversitelerinin bütçesi 36 milyar TL, yani 6 milyar doların biraz üzerindedir. ABD’de Harvard üniversitesi 23 bin öğrenci ve 2500 akademisyenle hizmet verirken, tek başına 2018 yılı bütçesi 47 milyar dolardır. Başka bir ifade ile Harvard tek başına tüm üniversitelerimizden neredeyse 8 katı bütçeye sahiptir. Üniversite bazında hesaplanacaksa ODTÜ öğrenci sayısı (27 bin) ve akademisyen sayısı (2.131) itibariyle Harvard’a yakın. ODTÜ’nün bütçesi 543 milyon TL yani bir milyon dolar etmektedir. ABD’de 4000’in üzerinde üniversite var. İlk 200’ün 2019 yılında topladığı bağış miktarı 616 milyar dolar. ABD’de zenginlik yönünden 19. sırada bulunan üniversitenin University of Virginia’nın bütçesi neredeyse tüm devlet üniversitelerimizin bütçesi kadardır: 6,39 milyar dolardır.
Bu bütçe rakamlarıyla, üniversitelerimiz ilk 100’e nasıl girsin? Ki bazen girebilme başarısını gösterenler de vardır. Denilecek ki bilimle paranın alakası ne? Araştırma pahalı bir şeydir. Para ile doğrudan ilişkisi vardır. Ayrıca, üniversiteler sadece bilimsel üretimlerine göre değil, kaynak, altyapı ve diğer hizmetlerine göre sıralanırlar ki bunların çoğu bütçe ile ilgilidir. Dünyadaki en iyi 100 üniversitenin 52’sinin ABD’de olması bir tesadüf değildir. Yine ilk 10 üniversitesinin 7-8’i ABD’de yer almaktadır. Bütçelere bakınca kısmen de olsa bunu anlamak zor değil.
Dört milyona yakın öğrencimiz varken sadece 158 bin akademisyen var ki bunların sadece 70 bini öğretim üyesi. Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 55’tir. Birçok üniversitede bu sayı çok ama çok daha fazladır. Bir de önceki yazılarda tartışıldığı gibi, bir kısmı yetersiz ve eksik olan kadrolar da düşünüldüğünde işin vehameti ortaya çıkmaktadır.
Üniversitelerin bu bütçe ve bu öğrenci ve akademisyen sayısı ile fazla ileri gitmesi mümkün değildir. Bunun iyileştirilmesi için tüm akademisyen ve öğrencilerin yanında hükümete ve Yükseköğretim kurumlarına çok görevler düşmektedir.