Günümüzün küreselleşen dünyasında teknolojinin nimetlerinden neredeyse her yaşta birey yararlanıyor. Öyle ki konuşmayı öğrenmeden önce telefon kullanmayı öğreniyor çoğu “bebek.” Telefonlar, dizüstü bilgisayarlar, tabletler gerçekten görevini yerine getiriyor da insanı olaylardan en kısa sürede haberdar edip “bilinçlendiriyor” mu? Öyleyse teknolojinin gerçekten gözle görülür derecede ilerleme kaydettiği bu günlerde, bir gelişmeyle karşı karşıya geldiğimizde neden “milliyetçi, vatansever, samimi” bir şekilde, “gerçek” anlamda göze, dişe gelir şekilde desteğimizi göstermek yerine, sosyal medyadan iki çift “zırva” yazarak görevimizi yerine getirdiğimizi düşünüyoruz? Aldığımız beğeniler kadar mı gurur duymalıyız kendimizle? Böyle mi pazarlıyoruz samimiyetsizliğimizi? Göstermelik olarak yaratılan “algılar,” içerisinde ne kadar “gerçeklik, samimiyet ve dahası, moral” barındırabilir? Hangi iki tuşa basılıp yazılan mesaj, bir samimi kelamın yerini tutabilir, bir sarılmanın etkisini verebilir, minneti iliklere kadar hissetmeye sebebiyet verebilir? Bu bağlamda sosyal medyanın uşaklığını yapmıyor muyuz aslında her birimiz? Göstermelik iki çift mesajla samimiyetsizliğin en uç noktalarına götürüyoruz kendimizi. Adeta dünyadan, hayattan soyutlanıyor, oranın, sosyal medyanın ayrı bir dünya olduğu fikrine karşı çıkmıyoruz. Oysa onu biz yarattık ama samimiyet, dostluk ve içtenlik zaten içimizdeydi...