Bireyin göz ardı ettiği, kabullenemediği zira ileride büyük bir yıkıma sebebiyet verebilecek nitelikte olan bağımlılık, kişiye ruhsal ya da fiziksel olarak zarar vermesine rağmen nesneye, bireye veyahut varlığa karşı duyulan önlenemez istekler olarak tanımlanır. Bağımlılık yapabilecek nitelikte olan maddelerin varlığı, neredeyse insanlık tarihinin köklerine kadar dayanmakta keza bireye verdiği zarar tartışılamayacak derecede ortada. Öyle ki bu zararlar bireylerin sağlıklarını, sosyal yaşamlarını ve ekonomik güçlerini tehdit etmekte. Bağımlılık, iki türlü kendini gösterir. Fiziksel bağımlılık, fizyolojik isteği; ruhsal bağımlılık ise alışkanlığı doğurur. Bağımlılık, sanıldığı gibi bir anda değil sinsi sinsi ilerler ve ilk başta “olmasa da olur” diye kurduğunuz cümle, “olmazsa olmaz” halini alır. Bu çetrefilli, yorucu ve bunaltıcı süreçten biraz söz edecek olursak; hazırlık, ilk kullanım/deneyim, kullanmayı/ eylemi sürdürme, ilerleme, bırakma, tekrar kullanmayı/denemeyi düşünme, tekrar kullanım ve tekrar başlama... Keşke yazılması kadar atlatması da kolay olsa -idi- ama nerede? Bir nevi başında silahla yaşamaya çalışmak gibi bu illet. Sonu zaten ayrı bir zillet.
Bağımlılık yalnızca sigara, alkol ve madde ile olmaz. Bağımlılığın hala araştırılmakta olan birçok türü vardır. Bunlardan birkaçı: Kumar, alışveriş, internet, sosyal medya... Bağımlılık türleri çok çeşitli olsa da yadsınamayacak şekilde birbiriyle ilişkilidir. Bunların yanında birey, ne çeşit bağımlılığa sahip olursa olsun bu bağımlılık onu kaçınılamayacak derecede hem fiziksel hem de ruhsal olarak etkileyecektir. İnsan vücudu, bağımlılığa sebebiyet veren maddenin sürekli kullanımına, sindirim sisteminde birtakım değişikliğe giderek tepki göstermektedir. Bu sayede kaldırılabilen miktar giderek artmakta ve bireyde daha fazla arzulama, az miktarla yetinememe hatta ve hatta krize girme gibi sonuçlar doğurmakta. Yapılan araştırmalar, bağımlılığa sebep olan maddenin kullanımının bırakılması halinde ağızda nahoş, acı bir tat oluştuğunu, madde yeniden kullanılmaya başlanınca ise bu hissiyatın yok olduğunu göstermiştir. Ruhsal bağımlılığa nazaran fiziksel bağımlılığın üstesinden gelmek daha kolaydır. Fiziksel bağımlılık, ilaç yoluyla tedavi edilince gözle görülür sonuçlar verir zira ruhsal bağımlılık için aynısını söylemek doğru değildir. Kendini durdurmak, hayatının geri kalanını maddesiz geçirmek birey adına çok daha zordur.
Bunların haricinde bağımlılık yapma potansiyeline sahip olan ilaçların var olduğunu biliyor muydunuz? Benzodiazepinler, sakinleştirici ve yatıştırıcı, gevşetici etki gösterir. Bunun sebebi, beyindeki belirli sinir hücrelerinin hassasiyetinin azalmasıdır. Bir diğer bağımlılık potansiyeli olan ilaçlar ise “Z” harfi ile başlayan yeni nesil uyku ilaçlarıdır. Benzodiazepinlerin etkisinden dolayı kaza yapma ve düşme riski bilhassa yaşlı insanlarda artar. Benzodiazepinler ayrıca, yorgunluğa, denge bozukluklarına, hareket kontrolünün azalmasına, tepkilerin yavaşlamasına ve ertesi güne kadar devam eden konsantrasyon bozukluklarına da yol açmakta. Devamlı kullanımı halindeyse bahsi geçen bağımlılığa sebep olmakta.
Günümüz koşullarında bağımlılık yaşı ne yazık ki ona kadar düştü. Yani, sizin ruhunuz bile duymadan çocuğunuzun bağımlılık batağına batma riski kat ve kat arttı. Buradan ebeveynlere sesleniyorum: Çocuğunuzun neler yaptığını, gün içerisinde veyahut düzenli olarak kimlerle konuştuğunu, iletişim içerisinde olduğunu öğrenin. Onunla sohbet edin ve ona gerektiği zamanlarda kendinizi arkadaşı gibi hissettirin ki can, canlarımız yanmasın. Çocuklarımızın, geleceğin meşalelerinin ışığı genç yaşta sönerek yitip gitmesin...