Maske


  • Oluşturulma Tarihi : 17.03.2020 06:11
  • Güncelleme Tarihi :
Maske yazının resmi

Verdiğimiz kararları hiç sorguluyor muyuz? Kendi hayatımızda kendimizden başka kimlerin hükmü var? Yaşadığımız dijital çağ, ihtiyacımız olmayanı ihtiyacımızmış gibi göstermeye devam ettikçe, daha ne kadar maymun iştahlı olabiliriz? Hayatımızda süregelen melankoli, yalnızlık ve aşağılık duygusunu gizlemek için neden belli başlı maskeler üretiyoruz? Olduğumuz gibi görünmek bir basitlik yahut zavallılık göstergesi mi? Kendimiz gibi davranmak, bizi bir hedef tahtasına mı dönüştürüyor? Sosyal medya olmasaydı bazı şeyleri gerçekten anar yahut hatırlar mıydık? Etrafımızdaki insanları “böyle olduğumuza” inandırmak için sarf ettiğimiz çabayı amaçlarımıza hizmet ettirseydik gerçekten şu an olduğumuz konumda mı olurduk? Sözlerin önemi neden eylemden daha mühim? Hepimiz birer muhabbet kuşu edasıyla neden aynı konu, insan ve eylemlerini eleştiriyoruz? Mükemmel olan davranış, gösterile gösterile yapılan mıdır? Öz saygımıza sandığımız kadar sadık mıyız? Bir şeyleri elde etmek uğruna neden elimizde olana nankörlük etmeye mi programlıyız? Hislerin yerini maddiyat almaya tüm hızıyla devam ederken, neden allanıp pullanıp duygular önemseniyor(muş) gibi yapılıyor? Yapmak istediklerimiz ve yaptıklarımız neden bu denli farklılık gösteriyor?
İşte yazmaya bir süre ara verdiğimde bunlarla zihnim çalkalandı. Bu soruların sonucunda insanın en çok kendini kandırdığını, kendi kendisinin yalanına inanarak vicdanını rahatlattığını anladım. Belli başlı maskeler takarak acıyı utanılacak bir şeymiş gibi gizlemeye çalışıyoruz. İnsan oysa zaaf ve acılarıyla kendi olmayı öğrenir. Acıyı gizleme gafleti mi, yoksa bu maskenin mi yükü ağır, bilinmez.
İnsan, etkilenebilen, üst varlık ama kendinden başkasına hayat dersi vermeye çalışırken, aynı zamanda kendini eğite(me)yen varlık. Kendinden başka herkese öğretmen ama kendi sınıfta kalmış bir öğrenci. Her soru anlaşılacağı üzere başka bir soruyu doğuruyor. Cevaplar tekdüze ve niteliksiz olduktan sonra, sorulan soru biraz olsun bakış açısı değiştirilerek tekrar öne koyuluyor. Çünkü insan, kendi kendinin ne yaptığını biliyor. Çünkü kabullenince yenileceğine inanıyor. Çünkü kendi kendine yapılan oyalama, bir başkasına yapılan oyalama gibi değildir, yanına kar kalmaz. Çünkü eğer kendisiyle yüzleşirse güçsüz olduğu gerçeğiyle karşılaşacak. Ve bu yalanların sürdürülebilirliği sekteye uğrayacak. Çünkü -diğerlerinin deyimiyle- düşecek ve yalnız kalacak. Çünkü maskesiz bir hiç olduğu düşüncesi onu çürütecek. Bu yüzden, bir kez olsun aynaya uzun uzun bakıp kafa sallamayacak. Yüz hatlarını incelemeyi bırakıp aynanın karşında kalp kırıklıklarına bakacak yüreği olmayacak. Çünkü eğer kendi kendiyle ilgilenmezse kendinde bulunan eksiklikleri başkalarınınmış gibi onlara dayatacak. Hatta başkalarını aşıp iştahını tek kullanımlık kapitalist sisteme yöneltecek. Vicdan rahatlatma seansı işte şimdi başlamıştır, rastgele!
Hayatın bir oyalamacadan ibaret olduğunu anlıyorum, anlıyorum ama o kilit “benliğe” ve onun “gerçekten” ne istediğine verecek net bir cevap ne yazık ki bulamıyorum. Kendi rotasından bihaber bir kaptan düşünün. Bu kaptan ki kendinden başka herkese çokbilmişlik yapıp pusula dağıtıyor. Sonucunu bildiğin bir savaşa girmezsin ama o savaşta etken rol oynayan askerleri galeyana getirip yine de savaşa sokabilirsin, değil mi? İşte bu da o hesap...

Maske
Selda Gürsu
Yazarımız Kim ?

Selda Gürsu