İçi dolu bir cüzdanın tüm erdemlerden üstün güç olarak kabul görüldüğü yadsınamaz bir gerçek. Bir kağıt parçasının paha biçilemez değeri (!) insanlığımızı unutmamıza, sığ, duygusuz; yararcı bireylere dönüşmemize yol açıyor. Üstelik bunu öyle bir ustalıkla yapıyor ki ne çevremizden gelen uyarıları dikkate alıyoruz, ne de iç sesimizi duyabiliyoruz. İnsanlık, tapınılan şeylere bir yenisini daha ekliyor umarsızca, ne yaptığını sorgulamaksızın, sonuca odaklanarak. Sonuç ya, evet. Vurdumduymaz, her şeyi kağıt parçasıyla satın alabileceğini düşünen, deli saçması eylemlerin müdavimi, ego ve aşağılık komplekslerle süslü sözcükleri sıkça kulaklara misafir eden insanlar. Daha ne olsun? Bana göreyse yalnızca göz ve kulak israfı ayaklı yılbaşı ağaçları.
Faydasızlıkları yetmiyormuş gibi zarara sürükleyen özgüvenleriyle kendilerini daima rezil etmeye hazır saatli bombalar mı, evet, işte buradalar! Hepsi kendinden emin vaziyette dakika başına on beş kere kasılarak ve zoraki gülümsemelerle kameralara poz satarak yüce gururlarını okşuyor. Haklarında bir suç duyurusu, yüz kızartıcı bir dedikodu çıkınca hemen iyilik meleği kesilip de vakıflara yardım yemeği düzenleyen, düzenlemese bile her nereden ola ki (!) bir şekilde bu haberi medyaya düşüren. İkiyüzlülükte master yapan cinsten derler ya, tam olarak ona örnek bu eylem ve sonuçları.
Cebin dolu, varlığın ziyadesiyle sağlam olması bir şeyleri tekdüze haline dönüştürmesin. İnsaniyeti kaybetmek bir ağırlıkla meydana gelmez, bir yoksunlukla meydana gelir. O yoksunluğu yaratan kişinin kendisidir, bir başkası değil.