Para ve şöhretin bilim, sanat ve edebiyattan çok değer gördüğü bu günlerde, yarınların güzel olacağı ümidi ile yaşamakta zorlanıyorum. Çünkü görüyorum ki şöhret elde etmek için bir şeyleri alaşağı etmek, onurdan, gururdan taviz vermek gerekiyor. Popüler kültürün şaklabanlığını yapacaksın ama her geçen gün daha fazla tanınacak ve beğeni alacaksın. İnsanlar senin aptallığını seyredecek ve egolarını tatmin edecek seni küçümseyerek ama sen, bir haftada sekiz, on milyon izlenme elde edeceksin bunun karşılığında. Televizyona çıkacak, şaklabanlıklarını orada da sürdüreceksin, birtakım insanlar seni aşağılayacak; diğerleri aşağılamaya fırsat bulamayacak üzerine gülmekten ama sen yine de amacına ulaşmış olacaksın. Çünkü yarar sağlayan bir şey yapmıyorsun, ülkeni iyi yerlere taşımıyorsun(!) Haber değeri olacak şey ülkemizi Dünya’da temsil edecek birisi değil elbette ki, neden olsun ki? O sonuçta dolu dolu bir şey yapmış, ülkece tek kalem yazılmamış, çizilmemiş gazetelerde; üstelik gündemde tek kelime bile edilmemiş; neden edilsin(!) Senin şaklabanlıklarını insanlar oturduğu yerden seyretme fırsatı yakalıyor, nasılsa televizyonlarda, bilinen video mecralarında trendlerdesin, onların neyine tebrik edilmek, anılmak(!)
Bilim, sanat ve edebiyat denince, “Filozof mu kesildin başımıza, amaan okullarda da ne diye varsa, hı hı sen olacaksın da göreceğim, iş yok onlarda” diye karşılanıyor. Pek de bu duruma şaşmamalı, uyuşmuş zihinlerin işlevselliğini yitirdiği, samana dönüştüğü günlerdeyiz ne de olsa! Ama saman da yine bir amaç uğruna var oluyor bu dünyada, değil mi? O benzetme de yersiz oldu bak şimdi! Herkes her konuda her şeyi biliyor ama konu bahsi geçen şeylere gelince direkt muhalefet olunup heves kırıcı sözler sarf ediliyor. Uyuşuk insanın o uyuşukluktan kurtulmak için hareket etmesi gerekir. Peki, sorarım size, sanat, edebiyat, bilim olmadan o hareket elde edilir mi?