Satırlarıma bir soru yönelterek başlamak istiyorum; Sokakta yürürken veyahut başka mekanlarda hiç elini kulağına koymuş, ürkek adımlarla yürüyen, en ufak sesten rahatsız olup bulduğu köşeye çömelip başını iki elinin arasına alan çocuklar ya da yetişkinler gördünüz mü? “Gördüm” dediğinizi duyar gibiyim. Peki, bu bireylerin bir rahatsızlığa sahip olabileceğini düşünmeksizin “deli veya sakat” olarak mı nitelendirdiniz? Önyargınızın esiri olmayı ne zaman bırakacaksınız ya da şöyle mi demeliyim; bırakacak mısınız? Toplum içerisinde anormal eylemlerde bulunan kişilere etiket edilen kavram, “delilik” zira hiç kimse de düşünmüyor ki bir hastalıkla burun buruna yaşıyor olabilme ihtimalini... Sorgulamak işte okuyucularım, sor gu la mak! Bizim eksiğimiz bu. Açıklarımızı kapatmayı denemeyi bırak, onları görmezden geliyoruz. Çünkü böylesi daha kolayımıza gidiyor.
Sorularımdan çıkarımda bulunacağınız üzere bugün, Otizm Spektrum Bozukluğunu misafir edeceğim köşeme.
Otizm, nedeni tam olarak saptanamasa da beyin işlevlerindeki bozukluk şeklinde ibare edilmekte olan bir rahatsızlıktır. Sebebi hakkında birçok teori yürütülmüş zira adı üzerinde “teori” olarak kalmıştır. Bu teorilerden bazılarına değinecek olursak; birden fazla genin varlığı, kalıtımsal etkiler, merkezi sinir sistemi ve beyin yapısındaki farklılıklar şeklinde uzayıp giden nedenler sıralanacaktır. Spektrum bozukluğu yaşayanların davranışsal özellikleri şöyledir; geciken dil ve konuşma, kendini ifade edememe, alışkanlıklara körü körüne bağlılık, değişime verilen sert tepki, kendini tekrarlayan birçok eylem... İşte tam bu noktada devreye giren, “sabır”.
Bu sayıp döktüklerimin yanı sıra ailenin, çevrenin, yakınlarının da otistik bireylere davranışları önem teşkil etmekte. Yapılan araştırmalar, doğumdan sonra sağlıklı bir çocuk bekleyen ailelerin verdiği tepkilerde farklılık olduğunu ve bu tepkinin ana kaynağının anne olduğunu göstermiştir. Kimi anneler depresyon, travma, şaşkınlık, kabullenememe, sarsıntı yaşarken; kimi anneler, ilk şaşkınlıktan sonra sürece uyum sağlayarak kabullenmiş, özel hayatından feragat edip durumun gerekliliklerine kendini hazırlamıştır. Bu gereklilikler neler? Şöyle ki, Otizmli bireyler, kırıp dökmeye eğilimli, -özel eğitim almazlarsa- kendi başlarına ihtiyaçlarını gideremeyen, toplum içerisinde paniğe kapılan ve eylemleri karşısında ebeveynlerini zorlayan davranışlarıyla dikkat çeker. Bu dikkat çekiş de toplumda merak uyandırır. “Çocuğun nesi var?” diye soran bir insana anne-baba için en zor cevap bahsi geçen hastalığın ta kendisidir. Çünkü, dört yanda sağlıklı çocuklar dolaşırken ister istemez “benim çocuğum neden böyle?” diye sorularla cebelleşir o ebeveynler ne kadar sezdirmeseler de... Bunların yanı sıra ebeveynler için bir restoranda yemek yemek bile güçtür. Çünkü aniden gelen kırıp dökme, bağırıp insanları rahatsız etme eylemleri her ne kadar bu durumu onlar kabullenseler de insanlar içerisinde bu davranış onları müşkül vaziyete düşürebilir. Aslında ebeveynlerin beklediği asıl ve temel şey, “anlayış ve otizm hakkında biraz bilgi”
Otizmin bilinen bir tedavisi yoktur fakat özel ve bireysel eğitimler alarak davranışlarını az da olsa kontrol altına alabilme şansları muhakkak vardır. Bunlar, öz bakım, iletişim, zihinsel ve sosyal beceriler kazandırmaya yöneliktir. Bunların yanı sıra müziğin de bilinen birçok faydası vardır. Otistikler için müzik amaç değil, anlatmak istediklerini anlatabilmek için araçtır ve ziyadesiyle etkili bir yöntemdir.
Bu satırlarımdan sonra anlaşılmayı ümit ediyor ve onları anlamanızı istiyorum. Yalnızca empati her şeyi yoluna koyabilir, elbette. İyi ve güçlü kalın...