Vaktizamanında


  • Oluşturulma Tarihi : 08.06.2019 10:36
  • Güncelleme Tarihi :
Vaktizamanında yazının resmi

Vaktizamanında garip ama onurlu halkı olan bir ülke varmış. Halkın tek geçim kaynağı tarımmış. Ülkeye tüccarlar arada gelir gider, onlardan mal alıp yine onlara mal satarmış. Bir süre sonra ülkenin hükümdarı ölünce yerine kimin geleceği cereyan etmeye başlanmış. Halkın bağrından kopan bir genç öne çıkmış. Kimsenin yapamadığını yapıp insanlarla iyi ilişkiler kurmuş, onlara sözler vermiş. Sözleriyle halkı o kadar derinden etkilemiş ki, halkın gözü ondan başkasını görmez olmuş. Gel zaman git zaman tahta çıkma töreni gerçekleştikten sonra ülkede ilk yıllarda her şey yolunda gitmiş. Yerini garantilediğini düşünen hükümdarın hamleleri bir bir yerini bulunca sırtını tahtına yaslayıp zevk ve sefaya dalmış. Kapısını kim çalıyorsa eli boş, gönlü kırık yollamış. Ülkenin dört bir yanına şato ve asma bahçeler düzmüş. Halkın tarım arazilerini ellerinden alıp kendi üzerine geçirmiş, onlara köle gibi davranmış, onları saymamış. Komşu ülkelerin yardım çağrısına hiç kulak asmamış, fetih hareketlerini durdurmuş. Halk ağır vergilerin altında büzülürken geçim kaynaklarından gelir elde etmelerine izin vermemiş, onların orada çalışmalarını zorunlu kılmış. İsyanlar yayılmaya başlayınca gözdağı vermek için toplu katliamlar yapılmış; kim ağzını açıp saraya muhalefet davranıyorsa hepsini ağır cezalarla cezalandırılmış. O ülke artık "esaret" adıyla anılır olmuş. Halk fakirleştikçe hükümdar zenginleşiyor; halk süründükçe hükümdar yükseliyormuş. İçlerinden hiçbirinin ses çıkarmaya cesareti yokmuş. Çünkü esaret cesareti söküp koparmış. Zamanla hükümdar hem kendinin hem yurdunun, hem halkının sonunu hazırlamış. Düzene kaldırılmayan başın sonu işgal ve kanla yazılmış. Zevk ve sefa yüzünden bir yurt talan edilmiş, onurdan eser kalmamış, şeref sözcüğü artık tarihe karışmış. 
Oysa bir kişi, bin kişi olabilirdi. Bir can, bin cana feda edilebilirdi. Bir yurt sevgisi, bin samimiyetsiz sevgiye bedel olabilirdi. Alınan sözlerin hesabı sorulup hakimiyetsiz (!) hakimiyete nasırdan eller tokmak olabilirdi!
O halkın yaşadığı pişmanlık son nefesinden sonra bile devam etmiş. Öyle ki fetheden hükümdar oradaki tahta oturunca ruhu etinden çekilir gibi olmuş. Geceleyin sokak lambalarının yanından geçen kara gölgeler yüzyıllar boyunca görülmüş. Yara kabuk tutmamış, pişmanlık hiçbir şeye merhem olmamış...
 

Vaktizamanında
Selda Gürsu
Yazarımız Kim ?

Selda Gürsu