Savunulan düşünce, her ne olursa olsun bir diğerini yok saymaya yönelikse, akılcılıktan uzak fanatik bir anlayışa yöneliyorsa, aşırılıktan besleniyorsa; ortada savunulan düşünceden ziyade, dayatılan/dayatılmaya çalışılan bir zırvalıklar silsilesi vardır. Geçirdiğimiz bu zor günleri daha da zorlaştırmaya yönelik, bölücü birtakım eylemler görüyorum. Öyle ki bu eylemler, içinde biraz olsun nezaket ve iyilik taşımıyor. İnsanların dini inanışına, örtünmesine yönelik sapkın ve niteliksiz yorumlar, birer kul hakkıdır. Madem bu yorumları yapanlar, inancının sağlam olduğunu iddia ediyor; o halde neden bir başkasının inancına burnunu sokmayı kendine hak görüyor? Cümlemin başında söylediğim “bölücülük” sözcüğü tam olarak işte burada devreye giriyor. Sözüm ona, hangimiz inanışımızı dosdoğru yaşıyoruz da başkalarına akıl verecek seviyeye geldiğimizi düşünüyoruz? Bu ne küstahlık ve cüret? Kim böyle bir muameleyi hak eder? Ve bunlar neden bir olası salgının içindeyken söyleniyor? İnanış kişiye özeldir, birtakım insanların zorda kaldığında kullanacağı tekel değildir.
Bunun haricinde, “evde kal” çağrısına uymayıp da dışarı çıkmayı “kural tanımazlık” ilan eden birçok genç görüyorum. Üstelik bunu yaparken de havalı olduğunu düşünen bir kitle, bu sözü geçenler. Hangi akla hizmet bir insan, kendi hayatıyla birlikte başka insanların da hayatını tehlikeye atma hakkını kendinde bulabilir? Bu, birçok insana şaka gibi geliyor ama ciddi bir “rahatlık.”
Olayın ehemmiyetini anlamayan insanların yaptığı cahillikler, birçok insanın hayatına mal olabilir. On günden beri haberlerde görüyoruz, insanların yarısı bilinçli şekilde evden çıkmıyorsa diğer yarısı pikniğe, tatile, balığa gidiyor. Bu düşüncesiz eylemler sürdükçe virüsün yayılım alanı daha da artacak fakat vursan devrilmeyen bir algı var ki: “bana bir şey olmaz; korona nerede görmüyorum?”
Tüm çabalara rağmen bir taraf hala olayın ciddiyetini kavrayamamışsa, denecek pek bir şey de kalmıyor; geçmiş olsun... Cahilliğimize yanalım, korona geçer gider de o baki kalır!