Siz hiç bulamadığınız kendinizi yitirdiniz mi? Huzursuz naralarla onu köşe bucak demeden aradınız mı? Yüreğiniz ağzınıza geldi mi hiç? Ele avuca sığmayan bir kalabalık büyük bedeller ödetir aciz insana. Önce törpületir kendini. Bu törpüleme o kadar yavaş ve duraksız meydana gelir ki. Bir nevi sırtınızda bıçakla kan revan dolaşırsınız ama onu ne görür ne bilirsiniz. Belki de yalnızca süslenmek için aynaya baktığımızdan yahut bakıp da göremediğimizdendir bazı şeyleri. Sahi ortalama kaç asır sonra görürüz?
“Bir boşluk var ama ne olduğunu bilemiyorum” deriz ya hep... Keşfedilmeyi bekleyen kendimizin bize bir mesajıdır belki de bu. Biz ki, ayak izlerini takip etmekten, onların üzerine kaç milyon kez basmaktan yorulmuşuz. Biz ki her daim, sürünün peşinden gidiyoruz. Yol çizmeye vergi mi koyuldu, nedir? Neden kendimizi kendi terazimizde değil de başkalarının görüntüden ibaret şatafatlı terazileriyle ölçüyoruz? Bizim bir öznelliğimiz neden yok, neden herkes ne derse sürü psikolojisi gibi kabullenip “doğrudur” diyoruz? Bizim kendimiz, ruhumuz, maneviyatımız, entelektüel birikimimiz, öz güvenimiz, cesaretimiz bir cehaletle savaşamaz mı bir başına? Kendimizi unutuyoruz... Yapabileceklerimizin sınırlarını gözetlemeyi bırak henüz o sınırları çizmemişiz bile. Kendimizi tanımıyoruz. Tanımaktan kastım “ne yemeği severim?” gibisinden sorular değil elbette. Örneğin bir roman karakteri ile kendimizi bütünleştirebiliyor muyuz? Öz düşüncemize uymayan fikirlere saygı çerçevesinde karşı çıkabiliyor muyuz yahut etrafımızdakilere saygılı olduğumuz kadar kendimize, benliğimize saygılı mıyız? Koskoca hayır silsilesi geçiyor gözümün önünden... Onu bulmanız diğer insanlara savaş açmanız demektir. Onu bulunca diğer insanlardan vazgeçecek, köşenize çekileceksiniz. İşte bu yüzden, bu ikilem yüzünden geciktiriyorsunuz yüzleşme seremonisini. Kendine geç kalan, insanlara yetişmeye çalışmıştır zaten hep. Sanır ki arayışlarının çözümü onlarda. Nereden bilecek onun kendi içinde olduğunu... Evet, işte biliyorsunuz! Daha fazla o boşluğu loşluğa boğmayın. Ona kendinizi tanıtın, öğretin yitirmeden, çok geç olmadan...