Sayfa Yükleniyor...
Yerel Yönetimleri nasıl bilirsiniz diye sormayacağım.
Herkes İzmirli olmak istiyor Olsa nolur, olmasa ne olur
Kuşadası Belediye Başkanlığının öncülüğünde 13-22 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen Kuşadası International Art Festival 27 ülkeden sanatçıların katılımı ile bir şölen havasında geçti. Özellikle ulusal ve uluslararası akademisyenlerin ilgi gösterdiği ve katıldığı festivalin plastik sanatlar kapsamında resim, heykel seramik ve mozak dallarında ve kendi alanında başarılı sanatçıları buluşturması, ülkemizde yapılmakta olan diğer festivallerden farklı bir niteliğe taşıdı. Sanatçılar arasında var olan dostluk bağını güçlendirmesi, Türk sanatçılarının uluslararası açılım ve kaynaşmasının yanında coğrafik ve tarihsel güzellikleri de tanıtmak açısından çok önemli bir işlevi de yerine getirmiş oldu.
Cumhuriyetin temeli kültürdür Büyük önder Mustafa Kemalin bu önemli saptamasını bilen ama işine geldiği-gelmediği gibi değerlendiren entel-dantellerin yaşadığı bir ülkede olmaktan yaşamaktan utanç duyuyorum..
Türkiye de turizm hiçbir dönemde rahat, dingin ve kendine güvenir bir atmosferde sezonu açmadı.
Beni kaçırdılar anne Beni karanlığın yüreğine attılar... Çıplak çığlıkların en uzununa, koridorun ve duvarların en derinine Kör saatlere, yüzyıl süren saniyelere... Ölümün en uykusuzluğuna, paramparça çiçeklere
AB ülkelerine koşullu olarak vize kalkıyormuş!
1 Mayıs. Dünya emek, dayanışma ve direnme gününde alanlarda kaç sanatçı vardı biliyor musunuz? Geçen sene de aynı konuya değinmiştim
Kendi varoluşuna bu kadar duyarsız kalan başka bir sınıf var mı bilmiyorum! Sanayi devrimi ile başlayan uzun ve yorucu, uzun ve kanlı bir sürecin allı şanlı sınıfının günümüzde ulaştığı zavallı durumu görünce üzülmemek elde değil.
Büyük bir coşkuyla buluştuğumuz ve Kitap Bayramı dediğimiz, 21. İzmir TÜYAP bu yıl da sona erdi. Heyecanlanmanın, buluşmanın, kavuşup ayrılmanın ilk günlerindeki heyecan son güne kadar eksilmeden devam etti. Her gün binlerce insanın kitapla kucaklaştığı, şair, yazar ve okuyucunun güzel anılarla buluştuğu, iyi kötü anıların başladığı veya sonlandığı sürecin sonuna geldik. Her bitim gibi hüzün kokulu saatlere kalacak bu kentin rüzgârında
Kitap küçüktü. Bir kesme şekerden daha da küçük. Kitabı eline alıp, şaşkınlığını bakışlarına veren çocuk da küçüktü. Çocuk şaşkındı... Elini tutan baba da... Önce oyuncak sandı kitabımı Şeker veya çiklet boyutlarındaydı. Çocuk bir içim su boyutlarında. Baba, es geçip yürümek istedi. Çocuk elini çekerek durdurdu.
Uluslararası İzmir Fuarı, yaz mevsiminde yeşil sofrasını insanlara açtığında bu kentin havası da değişirdi. Sabah erkenden çantasını, sepetini kapan özellikle Akasya Çay Bahçesine yakın yeşilliklerin, ağaçların dibine kilimini serip hayatına yeni bir sayfa açardı. Çocukların ip atladığı, top oynadığı saatlerde daha büyük abi ve ablalarımız sahneye çıkan ve seslerine hayran olduğumuz sanatçıların ancak magazin dergilerinde gördüğümüz fotoğraflarını kesip kendimize ait duvarlara veya kapı arkasına gelecek şekilde yapıştırır, gece rüyalarımızı süslerdik.
Dilenen bütün Suriyeli çocuklar benim
Yeşilin bütün tonlarıyla, yüzünü boyayan yaprakların rüzgara alkış tuttuğu bir ağacın gölgesinden aynaya bakıyorum. Ayna evin kendisi, ayna hayatımızın bütün ırmaklarından saçlarını tarayarak ruhumuzun ve belki de evimizin en büyük duvarında bize bakıyor. Ne kadar hüzün
Uğultu içinde geçen zamanın hemen ertesinde parasız ve hayata aşık birkaç genç; Ümit Yaşar Işıkhan, Ramazan Kayrak, Hamdi Gedik, Alişan Özdemir, Nurettin Demir, Murat ve Mustafa Özturanlı, Hamdi Gökovalı, Yaşar Aksoy, Mehmet Erel, Vecdi Altay, Zafer Gazi Tunalı, Hüseyin Çorlu, kağıtçılar, kalıpçılar, gazete bayileri, emniyetin bütün birimleri, sevgililerimiz ve takıldığımız birahanenin yakışıklı barmeni Mustafa ve Muharrem olmak üzere herkes Temmuzun son sayısını dört gözle bekliyordu.
Bir rüyaya başlar gibi karanlığın ardındaki ırmağın sürekli değişen yansımaları içinde renklerle aydınlığa koşarken, zaman saatlerin hiçbir diliminde bu kadar hızlı değildi.
Yeşilin bütün çocukları ovada sere serpe uzanmış, dağların arkasından ağır adımlarla gelen altın sarısı saçlarıyla yüzlerini ısıtan güneşi bekliyordu.
İnsanlar yaşadıkları kentlere benzerler. Yani, biz biraz Smyrnanın küçük bir kardeşiyiz...
Zor mor, bu kenti Atatürke ihanet eden en azından sanat algısı açısından görevini yerine getirmeyen bütün zihniyetlere karşı olduğumu herkes bilir.
Bütün çirkinliğine, soğuk betonarme yüzüne rağmen bu kenti sanat kurtaracaktır.