Sayfa Yükleniyor...
Bilgi deneyimden gelir. Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir. EİNSTEİN
Topuzoğlu 2,3 ve 4.evrelerde etkin görevler almıştır. İSGÜM’ün iki ayrı dönemde müdürlüğünü yapmış; bu merkez en parlak dönemlerini yaşatmıştır. Yönetmeliği yazan o’dur. TTB Sertifika Kursları’nı programlayan, başlatan, eğitici olarak görev yapan İşçi Sağlığı Kolu’nun en etkin üyelerinden biriydi.
Tanrım, beni dostlarıma karşı koru, kendimi düşmanlarıma karşı korurum.
Ayrıca Ülkelerin de aynı insan gibi florasının yani mikrobiyatasının siyasi olarak bozulabildiğini kinayeli olarak anlatmaya çalıştık. İstek üzerine konuyu tekrar gözden geçirmenin uygun olduğunu düşündüm. Konu anlaşılsın diye kesin ifadeler kullanıp sorulu yanıtlı ve kısa yazmaya çalıştım. Bu nedenlerle Affola! Mikrobiyata nedir ve hangi mikroorganizmaları kapsar? İnsan vücudunda ona zarar vermeden yani kommensal olarak yaşayan mikroorganizmaların bütününü anlatan bir kavramdır. İnsan mikobiyatası ise başta bakteriler olmak üzere virüsler, mantarlar ve birçok gelişkin yani ökaryotik mikroorganizmadan oluşmaktadır.
“İnsanların çoğu kendileri değil başkalarıdır. Düşünceleri başkalarının düşünceleridir. Yaşamları başkalarını taklittir. Tutkuları ise alıntılardır. Şimdilerde insanlar öz benliklerinden korkuyorlar.” Oscar Wilde
Bugünlerde en çok bizlere gelen ve danışılan hastalar solunum yolları enfeksiyonları olanlardır.
Bilindiği gibi aşılar toplum sağlığını doğrudan ilgilendiren koruyucu hekimliğin en önemli öğeleridir. Dünyada aşı uygulamaları ‘Bağımsız Bilimsel Kurumlar (Dünya Sağlık Örgütü, Uzmanlık Dernekleri, Avrupa Hastalık Kontrol Merkezleri gibi) ve Ulusal Sağlık Yetkilileri’ tarafından her yönü ile günü gününe izlenmektedir. Tüm dünyada çok ayrıntılı ve bilimsel çalışan “Aşı Yan Etkisi İzlem Düzeni” vardır. Aşılar yan etki açısından ilaçlardan çok daha yakın izlenmekte olduğunu söylemekte yarar var. Biz hekimlerin özellikle “Enfeksiyon Hekimlerinin” en çok karşılaştığı sorulardan birisi de; Siz aşı olun diyorsunuz ama hastalığı doğal geçirsek daha iyi olmaz mı? Sorusudur. Hemen yanıtlayalım!
Sevgili Nusret Hocam, 1960 sonrası sağlık bakanlığında müsteşar iken ünlü “224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasasının” çıkarılmasına ön ayak olarak bu alanda örnek oldunuz. Birçok ülke bu yasayı benimseyerek, sağlık yapılanmalarında önemli atılımlar gerçekleştirdiler. Sağlığın doğuştan kazanılan bir hak olması ülkemizde ve dünyada önemli bir yankı yaptı. Bu kavram 1978 yılında “Alma Ata” bildirgesinde Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) gündemine girerek, “Temel Sağlık Hizmetleri kavramı ile siyasi bir terminoloji oluşturdu.
3 Kasım 1990 sevgili Nusret hocamızı sonsuzluğa uğurlamamızın tarihi. Işıklar içinde uyusun saygıdeğer hocam. Daha önce yazdığım yazımı güncelleyerek sizlerle paylaşıyorum. Maalesef olumlu anlamda fazla değişim olmadı sevgili hocam. Ne olursunuz kızmayın bize!
“Okuyor musun? Okumalısın, sana yalvarırım! İnsan aklını ve sinir sistemini ancak böyle koruyabiliyor.’’ Sevgiliye Mektuplar, Rosa Luxemburg
“Bilim, bir bilgi birikiminden çok daha fazla düşünmenin bir yoludur.” Carl Sagan Arkadaşlarımdan gelen istek üzerine ve artık pandemi yazmayı bıraktın mı soruları nedeniyle, sizleri yine sıkmadan ve tıbbi sözcüklere boğmadan, ortalama okuyucu düzeyini düşünerek sorulu yanıtlı yazımıza başlayalım. Kesin ifadeler kullanacağımdan şimdiden affola! Yazı sonunda sıkıcı olmasın diye, yine seçtiğim güzel bir türkü ile konuyu bağlayacağım. Bu konuda derneğimiz Klimik’e pandemi sürecinde bizleri yalnız bırakmadığı ve tuttuğu ışıktan dolayı teşekkür ediyorum. İyi ki derneğimiz var! Covid-19 ilk nerede başladı? Ne zaman salgın ilan edildi? Covid-19, Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde bir salgın olarak başladı ve Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından pandemi ilan edildi. ▪Pandemi virüsü dünyada kaç kişiyi etkilemiş ve kaç kişinin ölümüne yol açmıştır? Pandemi virüsü, yani SARS-CoV-2’nin neden olduğu hastalık, dünya çapında 630 milyon kişiden fazlasını etkilemiştir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından bildirilen resmî rakama göre 6 milyondan fazla ölüme yol açmıştır. Şu ana kadar bizleri endişelendiren varyantlar nelerdir? Şu ana kadar WHO tarafından bizlere endişe verici olarak bildirilen SARS-CoV-2 varyantları: Yanılmıyorsam Alfa (B.1.1.7), Beta (B.1.351), Gamma (P.1), Delta (B.1.617.2), ve daha yakın zamanda Omikron(BA.4 ve BA.5 ), Omikron (B.1.1.529), Omikron(BA.2.75.2) ve Omikron(BQ.1)’dir. Omikron BA.2.75.2 varyantına dair ne dersiniz? Omicron BA.2.75.2; virüsün bu zamana kadar görülmüş en dayanıklı ve öldürücü virüs olabileceğini ortaya koymuştur. Covid-19 hastalığı ne gibi bulgular ile kendini göstermektedir? Hepinizin tahmin ettiği gibi Covid-19 hastalığı önemli farklılıklarla kendini gösterir; ancak klasik ve alıştığımız üzere; Ateş, öksürük, nefes darlığı, yorgunluk, baş ağrısı, boğaz ağrısı ve viral maruziyetten 2-14 gün sonra ortaya çıkabilen tat veya koku değişiklikleri ile kendini göstermektedir. Pandemi kontrolünde ulusal politikalar nasıl oluşturulmuştur? Küresel pandemi kontrolü ve ulusal politikalar, sürü bağışıklığı teorisine ve viral maruziyetin uzun süreli bağışıklık sağlamak için yeterli olacağı varsayımına dayalı olarak inşa edilmiştir. Aşıların bulunmasıyla, viral maruziyet sonucu oluşan enfeksiyona karşı etkinlik gösterilmemiştir. Araştırmalarda Alfa, Beta, Gamma ve Delta’ya karşı aşı kaynaklı bağışıklığın oluştuğu kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, son zamanlarda artan sayıda SARS-CoV-2 reenfeksiyonu (bulaş tekrarı) raporu yayınlanmıştır. İlk yeniden enfeksiyon olgusu, 25 yaşındaki bir erkeğin 48 gün arayla iki kez pozitif test sonuçlarına sahip olduğu ve negatif sonuçlara sahip iki PCR testiyle ayrıldığı ABD’de Tillett ve arkadaşları tarafından yayınlanmıştır. Genetik analizden sonra bu araştırıcılar iki SARS-CoV-2 örneği arasındaki genetik varyasyonun, kısa vadeli in vivo (canlıdaki) evrimle açıklanamayacak kadar önemli olduğunu belirtmişlerdir. Şu anda pandemi ile ilgilenen herkesin ve bilim çevresinin dikkate alması gereken gerçek; yeniden enfeksiyon olasılığı vurgulanan COVID-19’da, bu tespite ilişkin 900’den fazla çalışma yayınlandığıdır. Bunu bir yere not etmek gerekir. Omikron varyantının yeni alt tipi olan BQ.1 hakkında ne diyebiliriz? Avrupa Hastalıkları Önleme Merkezi (ECDC) bu alt versiyonun kasım ve aralık aylarında yayılabileceğini vurgulamıştır. Özellikle Fransa, Belçika, Hollanda, İrlanda ve İtalya’da olgu sayılarının belirgin arttığı bildirilmiştir. Bilim çevrelerince bu alt versiyonun kış aylarında ülkemize gelebileceği ifade edilmiştir. Türkiyede resmî rakamlara göre Covid-19 olgu ve ölüm sayıları nedir? Ülkemizde resmî rakamlara göre toplam olgu sayısı 17 milyon, ölüm sayısı ise 101 bin civarında olup, bence bunu en az 2 veya 3 ile çarpmak gerekir. Covid-19 aşısı ülkemizde aşı takvimine eklenmeli mi? Eklenmelidir. POstkovid veya uzamış Covid-19 enfeksiyonu konusunda ne düşünüyorsunuz? Dünya Sağlık Örgütüne(WHO) göre; Akut SARS-CoV-2 infeksiyonundan sonra bir ya da daha fazla bulgu 12 haftadan daha uzun sürüyor, ya da tekrar başlıyorsa ve başka bir nedenle bu noktalar açıklanamıyorsa, bu tabloya postcovid sendromu veya uzamış Covid-19 enfeksiyonu diyoruz. Henüz netlik kazanmamış tartışmalı bir konu olup, ilerideki çalışmalar bize yol gösterecektir. Yapılan bir kardiyolojik araştırmada; çoğu hastada göğüs ağrısı, çarpıntı, eforla nefes darlığı, senkop (bayılma)öncesi bulgular, yorgunluk, nefes darlığı ve alt ekstremite (bacak) ödemi gibi birden fazla kalp-damar sistem bulguları görülmüştür. Kan basıncı, kalp hızı ve vücut ağırlığı, başlangıca kıyasla hafif ama önemli ölçüde artmış olarak saptanmıştır. Göğüs ağrısı, çarpıntı, eforda nefes darlığı ve/veya baygınlık öncesi bulguları olan hastaların dörtte üçünden fazlasında yüksek kan basıncı ve sinüs taşikardisi (çarpıntı) gözlenmiştir. Pandemi hakkında son sözleriniz? Pandemi bitmedi. Maske, mesafe ve temizlik kurallarına mutlaka dikkat edilmelidir. Özellikle 60 yaş üzeri Covid-19 aşısı yaptırma konusunda gereken özeni gösterilmelidir. Önümüzdeki Kış ayları bizler için çok riskli geçecek gibi. Telgrafın tellerine daha çok virüs pardon kuş konacaktır! Sözlerimizi konuyla ilgili olarak Ahmet Yamacı Hocamızın güzel bir İstanbul türküsü ile bitirelim. Telgrafın tellerine kuşlar mı konar, herkes sevdiğine böylemi yanar, gel yanıma yanıma da yanı yanı başıma, şu gençlikte neler geldi garip başıma…
“Madem ki insanı biçimlendiren yaşadığı koşullar ise öyleyse koşullar en insani şekilde biçimlenmelidir.” Karl Marx
Gazetecilikte gerçeği söylemek ve şeytanı utandırmaktan daha yüksek bir yasa olamaz. Walter Lippmann
▪Modern devlet, biçimi ne olursa olsun, özü itibarıyla KAPİTALİST bir makinedir. Kapitalist devlettir. Toplam ulusal sermayenin ideal kişileşmesidir. Friedrich Engels
Türkiye’de maalesef şiddet bitmiyor. Ama daha da kötüsü insanlara sağlık vermek için uğraşan sağlıkçılara şiddet! Aslında bakarsanız şiddetin kadını, erkeği, mesleği olmaz. Şiddet kime uygulanırsa uygulansın, nasıl ve ne şekilde olursa olsun aynıdır. Ama halkın sağlığı için bin bir çeşit emek veren, gece gündüz demeden uğraşan insanlara, sağlıkçılara yapılanlar bir hekim olarak beni fazlasıyla yaralıyor, üzüyor. Her ne kadar etkisi bilinçli ve siyasi olarak azalmış görünse de, henüz daha devam eden ve öldüren bir pandemi süreci yaşanıyor. Bu süreç içerisinde özellikle de 2020, 2021 ve 2022 yılında en fazla etkilenenler arasında sağlık çalışanları ve hekimler yer aldı. Kimisi evladı olan bir doktoru, kimisi biricik eşi olan bir hemşireyi, kimisi hasta bakıcı bir anne ya da babayı kaybetti. Ama bizler onlar için de yaşamaya bir şekilde devam ediyoruz. Her gün, her şeye rağmen insanları hastalıklardan korumaya, tedavi etmeye, onlara daha sağlıklı bir yaşam için yeni sağaltım yöntemleri araştırmayı Hipokrat yeminimiz ve insan olmamız sorumluluğumuz gereğince sürdürüyoruz.
Doğrudan sudan kaynaklanan Tifo, Paratifo, Kolera, Hepatit-A gibi enfeksiyonlar bulunuyor. Bu enfeksiyonların geçirgenliğinin artışında aynı su kaynağından çok kişinin yararlanması ile ılıman ve sıcak iklim yatıyor. Çözümü; suyun kirliliğinin önüne geçmektir. Su azlığı veya yokluğundan kaynaklanan Trahom, Basilli dizanteri enfeksiyonları mevcuttur. Buna yol açan günlük temizlik ve diğer gereksinimler için suyun yeterli olmamasıdır. Çözümü ise yeterli su teminini sağlamak. Su ile ilişkili olarak böceklerle aktarılan enfeksiyonlar da var. Buna sivrisineklerle aktarılan sıtma iyi bir örnektir. Bunun çözümü de; durgun suları yok etmektir. Bunun yanı sıra su aeroselleri dediğimiz klimalarla geçen lejyoner hastalığını unutmayalım. Bunun önüne geçmek için klimaların ve bunların su depolarının düzenli aralıklarla temizlenmesi ve kontrol edilmesi gerekiyor. Son olarak da kirli deniz sularıyla birlikte bulaşan enfeksiyonlar var olup, bunlar birçok insanda Hepatit-A, Norovirus, E.Koli, Tifo, Para tifo’dur. Bu enfeksiyonlarla mücadelede de temel ilkeniz suyunun kirlenmesinin önüne geçmeli ya da kirli denize girilmemelidir.”
Çevre yok olurken, sularımız kirlenirken, bizler ne yapıyoruz?
▪Yaşlılıkta dinç kalmanın en iyi yolu zihnen genç kalabilmektir. Bu da kitabı ve fikri çalışmayı devam ettirmekle olanaklıdır. Epiktetos
*Cevapları olan değil soruları olan insanları dinleyin. Albert Einstein
28 Eylül Dünya Kuduz Günü nedeni ile sizlere ülkemizin önemli sorunlarından biri olan kuduz şüpheli ısırıklardan bahsedeceğim. Önemli iş, güç, can, mal ve ekonomik kayıplara yol açan bu sorunu güncel bilgilere ışığında anlatmaya çalışacağım. Ayrıca Klinik Derneğimiz bu konuda önemli bir açıklama yapmış. Gelin bu duyuruyu öncelikle okuyalım. “Kuduz, bilinen en eski zoonozlardan birisidir ve dünyanın pek çok ülkesinde hâlâ önemli bir sağlık sorunudur. Dünya üzerinde Antarktika dışında her kıtadaki insan ve hayvanlar için kuduza yakalanma tehlikesi vardır. 28 Eylül 1895 kuduz aşısını ilk kez bir insana uygulayan Louis Pasteur (1822-1895)’ün ölüm tarihidir. Dünya Kuduz Günü ilk kez 28 Eylül 2007’de Küresel Kuduz Kontrolü Birliği (GARC) ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) öncülüğünde, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) ve Pan Amerikan Sağlık Örgütü (PAHO/AMRO)’nün destekleriyle düzenlenmiştir. Böyle bir günün ayrılmasının amacı, kuduzun insan ve hayvan sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekmek; kuduzdan korunmanın, hayvanlardaki ve insanlardaki hastalığın önlenmesinin ve eliminasyonunun küresel önemine ilişkin farkındalığı artırmaktır. Dünya Kuduz Günü’nü kuduzdan uzak, sağlıklı bir dünya için birlikte mücadele adına anmak isteriz. Kuduz, evcil ve vahşi hayvanlar tarafından bulaştırılan, hastalığın belirtilerinden herhangi biri geliştiğinde mortalite (ölüm) ile sonuçlanan, zoonotik (hayvanlardan insanlara geçen), viral bir merkezi sinir sistemi enfeksiyonudur. Kuduz virüsü; Rhabdoviridae ailesinde yer alan, Lyssavirüs cinsinden bir virüstür. Hastalık en sık köpekler ve kedilerden bulaşır. Gelişmiş ülkelerde yarasa gibi çok farklı hayvan türlerinden, vahşi hayvanlardan (kurt, çakal, tilki ) da bulaştığı gözlenmiştir. Kuduz aşısının bulunduğu tarihten bu yana geçen süreçte, hastalığın kontrolü ve önlenmesi daha kolaylaşmış, buna rağmen hastalık gelişip ilerledikten sonra, oluşan dramatik ve ağır tablo nedeniyle, hala endişe, korku ve çaresizlikle, bizlerin elini ayağını bağlayan bir sorun olarak devam etmektedir. Ülkemizde kuduz hastalığı önemli bir toplum sağlığı sorunu olup, oluşturduğu ekonomik ve sosyal kayıpları ile ciddiyetini yitirmeyen en medyatik enfeksiyon hastalığıdır. Özellikle sokak köpeği kaynaklı kuduz hastalığı riski, hastalığın kontrolünü, önlenmesini ve korunulmasını oldukça zorlaştırmaktadır. Türkiye’de yılda yaklaşık 100 binin üzerinde şüpheli ısırık olgusunun olduğu göz önüne alındığında, korunmaya yönelik önlemlerin (aşı, anti serum ve eğitim) ekonomik yükünün, oldukça fazla olduğu da ayrı bir gerçektir. Kuduz hastalığı, et yiyen hayvanların genellikle tükürük bezlerinde bulunan, çoğunlukla salyadan yaraya geçen, bu yolla kendini gösteren, bir “Rhabdo Virüs Ansefalitidir (beyin iltihabı).” Tüm sıcakkanlı hayvanlar var kuduz virüsü ile enfekte (bulaş) olabilirler. Ancak her hayvan, kuduz virüsüne karşı aynı oranda duyarlı değildir. Köpekler, dünyanın hala pek çok yöresinde, özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde, kuduzun bulaşmasındaki en önemli ve en riskli aracı hayvandır. Etkeni ve patogenezi (hastalığın esas ve gelişimi) belirlenip, tanımlanmış olmasına rağmen, kuduz; bugün için de öldürücü bir hastalıktır. Hastalığın rezervuarı olarak pek çok vahşi ve evcil hayvan sayılabilmektedir. Ancak dünya genelinde en önemli rezervuar hayvanlar daha önceden bahsettiğimiz gibi köpekler ve kedilerdir. Bunun yanında vahşi hayvan ısırıkları da her zaman kuduz riski taşır. Kuduz ABD’de bazı özgün yarasa türlerini barındıran mağaraları ziyaret edenlere hava yoluyla da bulaşabilmektedir.
Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır. YAŞAR KEMAL
Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım. Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir. Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya. Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya. Dr. Ceyhun Atuf Kansu
Geçenlerde çalıştığım hastaneden eve gelirken, TRT Türkü kanalında, ışıklar içinde uyusun Turan Engin üstadımızın acıklı bir uzun havasını dinliyordum. Aklıma pandemi nedeniyle kaybettiğimiz birçok sağlıkçı ve hekim arkadaşım geldi. Ağlamadım desem yalan olur. Zaten bu ülkede doğduğumuzdan itibaren bizleri haramiler hep ağlatıyorlar. İngilizler ise geçen yaşlılıktan ölen kraliçeleri için ağlamışlar. Vah ki vah!. Bu arada açıklıkla belirteyim ki; TRT’yi kurumsal olarak ve eylemlerinden dolayı benimsemesem ve izlemesem de önemli bir türkü kaynağı olan TRT-Türkü’yü fırsat bulunca dinlerim. Buda benim zayıflığımsa affola!
Hüseyin İlbey’in sözünü ve müziğini yaptığı, Sadık Gürbüz Usta’nın çalıp söylediği güzel bir Ezgi var. Gel de ağlama!