Sayfa Yükleniyor...
Alkol kullanımı tüm dünyada bireylerin sağlığı konusunda önde gelen risk faktörlerinden biridir. Bunun nedeni alkol kullanımının yol açtığı birçok psikolojik ve fiziksel hastalıklardır. Yapılan araştırmalara göre alkolün riskli kullanımına bağlı olarak dünya çapında 3 milyon ölümün gerçekleştiği bilinmektedir. Bu oldukça önemli bir rakam değil mi sizce de? Alkolden kaynaklanan zararlar, hem alkol kullanan kişiye oldukça zarar verirken; hem de onun aile üyelerine ve çevresindeki kişilere zarar vermekte; sağlık açısından çeşitli bozukluklar ve sosyal sorunlar yaşamasında neden olmaktadır.
Yapılan çalışmalara göre dünyada alkol bağımlılığı ve yol açtığı sorunlar nedeniyle ölüm riski gitgide artış göstermektedir. Alkol; 200 den fazla sağlık sorunuyla ilişkilidir. Bunlar hem fiziksel hem de psikolojik açıdandır elbette. Bunlara geçmeden öncelikle alkol bağımlılığı ne demektir, ona bir bakalım. DSM- 5 tanı ölçütlerine göre alkol bağımlılığı; on iki aylık bir süre içinde, aşağıdakilerden en az ikisi ile kendini gösteren, günlük hayatında belirgin bir sıkıntıya ya da işlevsellikte düşmeye yol açan, sorunlu bir alkol kullanım örüntüsüdür. Alkol bağımlılığının temel belirtileri arasında şunlar yer almaktadır:
Geçen haftaki yazımda sigara yani tütün bağımlılığının belirtilerinden bahsetmiştim. Zaten başlığı okuduktan sonra yazının devamını okumaya geçen herkes büyük ihtimalle sigara kullanıyor veya çevresinden kullananlar var, değil mi? Kısacası evet sigara kullanıyoruz hatta belki çok uzun yıllardır kullanıyoruz ve bırakmak istiyoruz. Peki, ne yapacağız? Bütün bağımlılık çeşitlerinde olduğu gibi bizim en önem verdiğimiz faktör kişinin bu kullanımı bırakmak istemesi. Yani kendinin bu durumdan kurtulmak istemesi. Kişi kendi istemeyip başkaları istediği için bırakmaya çalışıyor olduğunda ne yazık ki süreç daha zor ve karmaşık ilerliyor. Kişi belki bırakıyor sigarayı fakat; bir süre sonra yeniden kullanıma başlıyor. Bu nedenle sigara bırakmanın yollarından birinci ve en önemli adım kişinin kendi isteğiyle buna karar vermesi. Sigarayı Bırakmak İçin diğer adımlarsa şöyle ;
“Sigara; insanlık tarihinin en kötü buluşlarından biri” diye okumuştum bir yerde. Aksini düşünenlerde olabilir belki ama sanırım çoğunluğumuz bu düşünceye katılır diye düşünüyorum. Peki, bu kadar zararlı olduğunu bildiğimiz halde, hem kullanan kişiyi hem de çevredeki küçük büyük herkesi etkileyen bu denli bir zehirli bir şeyi neden kullanmaya devam ediyoruz? Cevabı karmaşık olsa da en basitçe ifadeyle bağımlıyız… Sigaraya yani tütüne…
Kısaca DEHB dediğimiz dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda karşımıza üç kavram çıkar. Bunlar; hiperaktivite, dürtüsellik ve dikkat sorunlarıdır. Hiperaktivite; olağandışı hareketlilik veya anormal derecede aktif olma durumuna denilmektedir. Bu çocuklar bir yerde sabit durmakta zorlanırlar; el, kol ve bacaklarını sallayabilir ve genelde hareket halindelerdir. Saldırgan davranışlarda gösterebilirler. DEHB’ de dürtüsellik tipi belirtileri ise isteklerin hemen karşılanmasını istemek ve genellikle dayatmak, sabırsız olmak, düşünmeden hareket etmek, aceleci davranmak, sıra bekleyememek ve tepkileri kontrol edememek, zorluk çekmek olarak sayabiliriz. Dikkat eksikliği tipi belirtileri; Odaklanmakta zorluk çekmek, Dikkatini sürdürememek, Göz teması kurmamak, aynı faaliyette uzun süre devam edememek, çabuk sıkılmak, detayları gözden kaçırmak, unutkanlık, karşısındakini dinlemekte güçlük çekmek, özel eşyaları ve emanetleri kaybetmek, basit yönergeleri akılda tutamamak, sık hata yapmak.
Biz insanlar için sanırım en zor şeylerden biri; belirsizlik. Katılır mısınız buna bilmiyorum ama bir düşünün. Diğer insanları bir gözlemleyin veya kendinize doğru bir bakın. Örneğin bir yakınınız önemli bir ameliyattayken ve sizde dışarda bekliyorsunuz. Doktor gelse de iyi veya kötü bir haber verse diye. Tabi ki de iyi olmasını umut ederiz ama dikkatinizi vermenizi istediğim o belirsizlik hali; zamanın bile geçmediğini ya da çok yavaş ilerlediğini düşündüğünüz anlar.
Melek Durmaz
Uzman Klinik Psikolog / Aile Danışmanı
psk.melekdurmaz@gmail.com
Bugün bahsetmek istediğim konu; kısaca DEHB dediğimiz dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu. Literatür incelendiğinde kökeni 1902’li yıllara dayanır ve tabi ki o zamandan bu zamana başka başka isimlerle bu hastalık adlandırılmıştır. DEHB’de dediğimizde kısaca karşımıza üç kavram çıkar. Bunlar; hiperaktivite, dürtüsellik ve dikkat sorunları. Şimdi bunlarla beraber dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun belirtilerine bakalım.
Dikkat eksikliğinin belirgin özellikleri
· Kolaylıkla dikkatin dağılması, detayları gözden kaçırma, unutkanlık, sık sık bir aktiviteden diğerine atlamak
· Bir ana konuda odaklanmakta güçlük çekme
· Zevkli bir konu ile uğraşmadıkça, kolaylıkla bir aktiviteden birkaç dakika içinde sıkılmaya başlamak
· Organize etmek ve işi tamamlamak veya yeni bir şey öğrenirken konuda odaklanmakta zorlanmak
· Bir aktivitede ya da bir görevi tamamlamak için gerekli olanlar nesnelerde problemlerle karşılaşmak veya ev ödevlerini tamamlayamamak, bazen gerekli eşyaları kaybetmek (örneğin; kalem, oyuncak veya gerekli evrak)
· Direkt kendisine konuşulurken dinlemiyor gibi gözükmek
Ergenlik döneminin başlama ve bitiş yaşları çok kesin değildir. Çocuğa ve de özellikle de cinsiyetine göre oldukça değişkenlik gösterir. Bu döneme geçiş cinsiyete, sağlığa, beslenmeye, kalıtıma, sosyoekonomik koşullara, ırka ve yaşanılan yerin iklim şartlarına göre değişiklik göstermektedir. Yapılan araştırmalara göre; ortalama olarak kızlar erkeklerden iki yıl önce bu döneme başlar ve yine onlardan daha önce tamamlar.
Ön ergenlik dönemi; çocuğun, çocukluk döneminden çıkıp ergenlik dönemine başladığı sırada bir geçiş dönemi olarak nitelenmektedir. Temel eğitimin II. dönemi olan 6. 7. ve 8. Sınıfları kapsar. Genel olarak 10 ile 13 yaş aralığındaki çocuklar bu gruba girer diyebiliriz. Bu dönemin gerektirdiği gelişim görevlerinin başarılması ile çocuk; ergenlik dönemine de sağlıklı ve uyumlu bir şekilde geçer. Bu dönem aslında çocuğun, çocukluktan çıktığı dönemdir.
Öncelikle duygu nedir, bir ona bakalım isterseniz. Herkesin duyguları vardır değil mi? Duygular; bizi hayatta tutmak ve yaşamımızı zenginleştirmek için olaylar, durumlar, kişiler karşısında beynimizde başlayan ve gerek beynimizi gerekse de tüm vücudumuzu hazırlar. Farkında olalım ya da olmayalım, duygular hem iş yerinde hem de özel hayatımızda vardır ve kısacası bizim her anımızı etkiler. Üstelik sadece biz değil, çevremizdekiler de bu etkinin içindedir.
Ergenlerde intihar riski yani kendi canına kıyma; gençlik çağında, trafik kazalarından sonra gelen en önemli ölüm nedenidir. İntihar girişimleri çocukluk çağında oldukça seyrektir. Diğer yandan ergenlik çağında başlayarak hızlı bir artış gösterir. Örneğin; ABD’de her yıl 15-20 yaşları arasında 4 bin gencin kendi canına kıydığı saptanmıştır. Bu sayı tüm nüfus içinde görülen intiharların yüzde 12’sini oluşturmaktadır. İntihar girişimleri ise, ölümle bitenlerin en az 10 katı olduğu kestirilmektedir.
Bildiğiniz üzere depresyon duygusal, zihinsel, davranışsal ve bedensel bazı belirtilerle kendisini gösteren bir durumdur. En dikkat çekici belirtisi çökkün ruh hali ile ilgi ve zevk almada belirgin azalmadır. Tabi ki yine bir sürü belirtisi vardır ancak; ergenlik çağında depresyon tüm belirtileriyle çok seyrek olarak görülür.
Psikanaliz; psikoterapi tarihinin ilk görüşü, ilk sistemi olarak kabul edilmektedir. 1890’larda Viyana’da nevrotik ya da histerik belirtiler gösteren hastalara etkili bir tedavi bulmaya çalışan bir nörolog olan Sigmund Freud’un geliştirdiği bir psikolojik kuramlar ve yöntemler ailesidir. Bu hastalarla konuşmalarının sonucunda, Freud hastaların rahatsızlıklarının kültür tarafından kabul edilmeyen, sonuç olarak bastırılmış ve bilinçdışı cinsel doğanın arzu ve fantezilerinden kaynaklandığı sonucuna ulaşmıştır. Psikanalizin öngörüsüne göre, insan zihni bilinçli, yarı-bilinçli ve bilinçdışı katmanlardan oluşur.
İzmir depreminin üstünden bir yılın geçtiği bu dönemde biraz depremden ve de depremin yol açtığı psikolojik etkilerinden bahsetmek istiyorum. Doğal afetler, dünyayı ve insan yaşamını doğrudan tehdit eden, tamamen doğal nedenlerle ortaya çıkan felaketlere verilen genel isimdir. Bu kapsamda Depremler, insanların başına çok aniden gelir ve genellikle herkesi sarsar. Özellikle büyük türden bir deprem felaketine maruz kalan bazı kişilerde; fiziksel bir yaralanma olmasa bile, psikolojik anlamda sıkıntılar yaşayabilirler.
Melek DURMAZ
Uzman Klinik Psikolog / Aile Danışmanı
psk.melekdurmaz@gmail.com
Son zamanlarda bazı dizi ve filmlerde, bazı karakterlerde OKB’yi görüyoruz. Peki, nedir bu OKB?
OKB; obsesyon adı verilen takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler ile kompulsiyon adı verilen yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan bir ruhsal hastalıktır.
Obsesyon: Kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtülerdir. Kişinin isteği dışında gelirler, kişi tarafından mantıkdışı olarak değerlendirilirler ve yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa yani anksiyeteye neden olurlar.
Stres kişinin içsel ve dışsal uyaranlara verdiği tepkidir. Stres, vücudu ve ruhsal durumu etkileyen, kişinin yaşam kalitesini düşüren ileride çeşitli psikolojik ve fiziksel hastalıklara zemin hazırlayan önemli bir faktördür.
Romantik ilişki; yaşamlarını sürdüren iki kişi arasında hissedilen duyguların, başka şahıslarla kurduğu ilişkilerle karşılaştırıldığında daha yoğun ve özel paylaşımların yaşandığı ilişkidir. Bunlardan ilki bağlanma, sevgi ve aşk duygularıdır. İkinci temel özellik ise psikolojik ihtiyaçların karşılanmasıdır. Üçüncü özellik ise karşılıklı alışkanlık, bağımlılık olarak özetlenebilir.