8 Mart… Kadın hakları için mücadele edilen, kadınların karşılaştığı zorlukların, eşitsizliklerin konuşulduğu, farkındalığın arttığı bir gün… Bu farkındalık, ne yazık ki hala pek çok kadının hayatını etkileyen ağır konulardan biri olan cinsel tacizi de içeriyor. Cinsel taciz; sadece fiziksel bir saldırı değil, bir kadının bedeni üzerindeki kontrolünün elinden alınmasıdır. Ne yazık ki cinsel taciz ev, okul, iş, alışveriş, sokak, toplu taşıma… gibi günlük hayatın her alanında kadınları tehdit edebiliyor. Ancak hala birçok kadın yaşadığı tacizi anlatamıyor çünkü toplum onları dinlemek yerine yargılamayı seçebiliyor. Özellikle de azalmaya başlasa bile varlığını sürdürmeye devam eden “Ne giyiyordu?”, “O saatte orada ne işi varmış?”, “Neden onlarla görüşüyormuş?” gibi tehlikeli düşünce kalıpları, kadınların başlarına gelenleri hak ettiklerini, tacizcilerin ise sorumluluğunun göz ardı edildiği bir sistemi korumaya devam ediyor.
Psikolojik olarak değerlendirdiğimizde ise taciz mağdurları genellikle utanç, suçluluk, korku, öfke gibi duygularla baş başa kalabiliyor. “Ben mi yanlış anladım?”, “Abartıyor muyum?, “Sesimi çıkarırsam bana inanırlar mı?, “Akademik/mesleki hayatım olumsuz etkilenir mi?” gibi düşünceler mağdurların kendilerini ifade etmelerinin önünü kesebiliyor. Oysa yaşananlar gerçek ve suçlusu da kadın değil!
Bir kadının bedeni üzerindeki söz hakkı, temel insan haklarından biridir. “Hayır” demek için bir sebep belirtilmek zorunda değil. Ancak toplumsal öğretiler, kadınlara “uyumlu olmayı” dayattığı için birçok kadın sınırlarını belirlemekte zorlanmaya devam ediyor. Cinselliğin tabu olduğu bir toplumda, kadınların kendi bedenlerini tanımaları ve sınırlarını netleştirmeleri de zorlaşıyor. Oysa cinsellik, kadınlar için bir utanç kaynağı değil, özgürleşmeleri gereken bir alan olmalı. Kadınların bedenleri üzerindeki hakları konusunda farkındalık oluşması, tacizin önüne geçmenin önemli bir adımıdır. Bunu çok iyi bilenlerden biriyim. Cinsellikle ilgili köşe yazıları yazdığım ve cinsel terapi yaptığım için, kendilerinde beni taciz etme hakkı gören kişilerle karşılaşıyorum. “Cinsellik konuşuyorsan, benim için de konuşmalısın” gibi sınır tanımayan, saygısız mesajlar atanlar oluyor. Oysa cinsellik hakkında konuşabilmem, başkalarının sınırları aşabileceği anlamına gelmiyor. Tam tersine, cinsellik hakkında konuşabilmek sınırları belirleme ve rızanın ne olduğunu anlatabilmek için bir fırsattır.
8 Mart yalnızca bir kutlama değil, bir farkındalık günüdür. Kadınların sesini yükseltmeye, birbirine destek olmaya ve “Biraz da Cinsellik Konuşalım” diyerek tabu haline getirilen konuların üzerine gitmeye devam etmeleri tacize karşı en güçlü duruşlardan birini oluşturacaktır!