“Hiç ölü yıkadın mı?” Yıkadım. 1970’li yıllarda önce 72 yaşında ölen arkadaşımın babasının cansız bedenini kucaklattılar bana sonra banyoda yıkattılar. Yıkarken son hırıltısını bile duydum ama ürkmedim. Gençlik işte! Sonra büyük eniştem, sonra babam. Ölü yıkarken ister istemez bir daha ereksiyon olamayacak penise bakıyorsun. Ölü yıkarken bomboş bakan gözlere ve bir daha anlamlı bakan gözlerin artık görmeyeceğini anlıyor ve üzülüyorsun ister istemez. Ölü yıkarken onca para verip sonra onları pişirip mideye artık götüremeyeceğini anlıyorsun. Yönetmenliğini İsmail Güneş’in yaptığı, Ömer Lütfi Mete’nin senaryo ve öyküsünü yazdığı, yapımcılığını ise Mustafa Cihat’ın üslendiği içeriği İslami de olsa diğer filmlere nazaran değişik tarzda, düşündürücü güzel bir film aslında “The İmam” İmam hatipten mezun olmuş, ancak bilgisayar mühendisliğini tercih edip İmam olduğunu saklayan Emrullah (Emre)’ın (Eşref Ziya) hayat hikayesi aslında “The İmam”. Film, tam eşinden boşanma aşamasında olan Emre’nin ortak olduğu şirketine İmam hatipten arkadaşının mide kanseri olmasından dolayı İstanbul’a gelip okul arkadaşı Emre’yi ziyaret etmesiyle başlar ve köyde Ramazan ayında geçici imamlık yapmasıyla devam eder.
Filmin ana karakterlerinden yobaz biri olan Hacı Feyzullah’ı oyuncu Ahmet yenilmez çok başarılı şekilde canlandırmakta. Hacı Feyzullah, göçerlerden hoşlanmamaktadır. Nedeni ise rakı içip sarhoş şekilde camiye gelmeleridir. Emre bir aylık imamlık sürecinde köylülerin ve göçerlesin sevgisini İslam’ı iyi yorumlayıp anlattığından dolayı sevgilerini kazanmayı başarır. Filmde amaç da budur.
Köyün güzeli muhtarın kızı Zehra’na ilgi duysa da sonra yanında çıraklık yapan Mehmet’in ona aşık olduğunu öğrendiğinde Zehra’dan vaz geçer. “Kimi zaman vaz geçmektir dünya.” Mustafa Cihat.
İmam’ın mühendisliğinin yanı sıra iki özelliği daha vardır. Bilgisayar ve motor kullanması. Sözüm ona toplumda bu anlayışı uzun saçıyla, yaşam tarzıyla kırar, ezer geçer. Peki ya Kur’an? Kur’anı değiştirmeye gücü yetecek midir modern İmam’ın? Örneğin Zehra’yı traktörüyle bataklıktan çekip alması, motorunun arkasına atıp köy meydanına getirmesi Hacı Feyzullah ve diğer yobaz köylülerin hışmından kurtulacak mıdır? Hayır. İmam Emre çıkan dedikodular yüzünden Hz. Muhammed’in eşlerinden biri olan Hz. Aişe olayına dem vurur. Aişe olayı bilindiği gibi Nur Suresi Bknz. 11-20 ayet, Ahzab Suresi Bknz. 33 – 53. De geçmektedir. Aişe Müreysi seferinde yani Hicret (Göç)’in 5. yılında ihtiyaç gidermek için kervandan iner ve kolyesini kaybeder. Dönüp kolyesini ararken kervan da uzaklaşmış olur. O sırada deve çobanı Safvan Bin Muattal’a rastlar ve kendisini kervana yetiştirmesini rica eder. Kervana yetiştirmesine yetiştirir de dedikodu da başlar. İşte bu dedikodular Hz. Muhammed’i rahatsız eder ve bir gece ansızın Aişe olayı için özel ayet iner. Muhammed de 5 şahit zorunluğu koyar ve dedikoduları çıkaranı kırbaçlatır. Modern İmam Emre keşke Tahrim Suresi 1- 5 ayette geçenleri de köy halkına anlatsaydı. Nuh Tufanında kutup ayıların ve penguenlerin gemiye nasıl geldiklerini de. Ya da katırla fezaya yakıtsız ve oksijensiz nasıl çıkıldığını? Din gerçekten toplumu aydınlatır mı? Topluma gerçeği sunar mı? Ona bakmak lazım.