Sayfa Yükleniyor...
Merhaba değerli okuyucular. Bu hafta Ömür boyu aşk mümkün mü bu konuyu ele alacağız. Aşk nedir? Bu soruyla başlayalım isterseniz. Çünkü ortada bir problem varsa ki bence bu aşk denen duygu ile insanoğlunun ezelden beridir ortak bir problemi var, öncelikle bu sorunu tanımlamak gerekir. Bunu da iki şekilde yapabiliriz diye düşünüyorum. Birincisi hepimizin bu soruya verebileceği öznel yanıtlar, yani herkesin kendisine göre aşk tanımı farklıdır, farklı olmaya da devam edecektir. İkincisi ise bilimin bu soruya vermiş olduğu cevaptır. Yani bir bakıma hem duygusal hem de mantıksal açıdan konuyu ele alacağız.
Bugüne kadar yapılmış araştırmalar neticesinde, aşkın en genel tanımını, Prof.Dr. Nevzat Tarhan’ın da dediği gibi,“sevginin en derin ve tutkulu şekilde yaşananıdır.” Aşık olan kişide mantık devreden çıkmakta ve onun yerini duygular almaktadır. Aşığın en önemli özellikleri ise sevdiğine sadakat, bağlılık ve şefkat duygularıyla bağlanmasıdır. Bu duyguları bizlere yaşatan şey ise aşık olunca vücutta salgılanan seratorin, dopamin, noradrenalinvb. gibi hormonlardır. Haliyle hormonların etkisiyle yönetilen bir süreçte aklın ikinci planda kalması ve duyguların etkin olması takdir edersiniz ki beklenilebilir bir şeydir.
Aşkın süresi ile ilgili yapılan araştırmaları incelediğimiz zaman ise 1-3 yıl arası olduğu görülmektedir. Yani araştırmalar bize aşkın belli bir süresi olduğunu söylüyor. 3 yıldan sonra yaşadığımız şey aşk olmuyor! Peki sizce de öyle mi? En fazla 3 yıl mı yani aşk denen şeyin ömrü? Maksimum 3 yıl yaşayacağın şey için mi kopuyor bu kadar yaygara! 3 yıl geçtikten sonra insanları yan yana tutabilen şey nedir peki? Bağımlılıklarımız ya da alışkanlıklarımız mı? Arada hiç mi sevgi kalmıyor? Kalıyor elbette! Benim de tezimin de ortaya çıkış noktası tam da burası. Evet yanlış duymuyorsunuz ben aşkın ömür boyu sürebileceğini öne sürüyorum. Bunu yapabilecek güç, onu bir ömür boyu sürdürmek ise bizlerin elinde!
Gelin size tezimi anlatayım: Biz insanlar dünyaya sevme ve bağlanma ihtiyacı ile geliriz. İlkin bizi her şeyden daha çok seven annelerimizi severiz ve ona aşık oluruz. Sigmund Freud ve kızı Anna Freud’un yaptığı araştırmalar neticesinde oluşturduğu kuramlara göre 3-6 yaş grubu erkek çocuklar annelerine, Oedipus Sendromu, kız çocukları ise babalarına Elektra Sendromu ile aşık olurlar. Buradaki aşk sevme ve bağlanma üzerine kurulu masum birer sevgi gösterileridir. Özetle ‘sevgi’ dediğimiz şey doğuştan gelir ve küçük yaşlardan itibaren hayatımızı yönlendiren önemli bir faktördür. Genç yaşlarda yaşadığımız aşklar ise bizde cinsellik hormonlarının etkisinin arttırması ile daha şiddetli bir şekilde yaşanır. Sevdiğimiz insan için her türlü fedakarlığı göze almayı isteyebiliriz. Çünkü o her şeye değer düşüncesine hakim olamayız. İlerleyen yaşlarda örneğin 40’lı yaşlarda olup, birbirini seven insanlara rastladığımız olmuştur. Birbirini geç bulduğunu fark eden çiftler aşklarını yaşlarının da verdiği olgunlukla daha güzel yaşayabilir. Velhasıl sevgili okuyucular “Sevginin en derin ve en tutkulu şekilde yaşananı” veya aşk olarak tanımladığımız bu kavram bize hayatımızın her alanında rast gelebilir.
Hayatımızın herhangi bir döneminde yaşayabileceğimiz bu kutsal duyguyu ömür boyu sürdürmek ise neden mümkün olmasın? Çünkü bana göre aşk, sevginin bir çeşit tezahürü. Aşık olduğumuz, sevdiğimiz kişiler bizlerin tercihleri. Onları seçtiysek vardır bir nedeni. Bir gün elbet hormonlar eskisi kadar hayatımızı yönlendiremeyecektir. Mantık dediğimiz şey illaki devreye girecektir ama mantığımızla ilerlesek bile bize doğuştan verilen sevgi, sevme veya sevilme ihtiyacımızı kaybetmeyeceğiz. Önemli olan ise uzun süreli birlikteliklerimizde aşkı, sevgiye dönüştürebilmektedir. Eğer bunu başarabilirsek ömür boyu aşk mümkün! Birbirine aşk olup evlenen çiftler, bu aşkı ömür boyu sürdürmek istiyorsa zihninde onu bir zamanlar niçin seçtiğini ve sevdiğini hatırlatacak uyarıcıları ara ara harekete geçirmeyi bilmeli. Böylelikle hem ilişkimizi daha sağlıklı bir şekilde yürütür hem de aşkımızı bir ömür boyu yaşarız. Yoksa birbiriyle 40-50 yıl geçiren çiftler aşkı yani aralarındaki sevgiyi kaybetseydi, bu kadar uzun süre yan yana kalabilirler miydi? Önemli olan en kritik nokta ise doğru kişiyi bulabilmekte. Son olarak her şeye mantık çerçevesinden bakan ve “size bir gün aşk biter” diyen kişilerde uzak durun. Çünkü o kendini daha çok sevdiği için bu konuda kendine güvenmiyordur. Siz şunu bilin ki sevgi sona ermedikçe aşk da bitmeyecektir!