100 yılı aşkın tarihiyle; Bet-İsrail Sinagogu  

İzmir’de yüzyıllara dayanan birlikteliğin ve hoşgörünün bir simgesi olan tarihi Bet-İsrail Sinagogu’nu inceledik


  • Oluşturulma Tarihi : 25.01.2016 08:21
  • Güncelleme Tarihi : 25.01.2016 08:21
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
100 yılı aşkın tarihiyle; Bet-İsrail Sinagogu   

EMİRCAN IŞILDAK ÖZEL HABER

 İzmir Yahudi cemaatinin sosyoekonomik ve kültürel yapısının canlanıp kuvvetlendiği dönemin eseri olan Bet-İsrail Sinagogu, gerek mimari özellikleri gerekse çarpıcı görüntüsü ile İzmir’in en görkemli Yahudi ibadethanesi konumunda yer alıyor. Tarihi yüzyılı aşan bu ibadethanenin yapım izni ise dönemin Osmanlı Padişahı Sultan Abdülhamit tarafından verilmiştir. Karataş semtinde yer alan bu ibadethaneyi ve mimarisini daha yakından inceledik.

İZİN ABDÜLHAMİT’TEN

Karataş’ta bulunan Sinagog’un tarihi 1905 yılına dayanıyor. Dönemin Osmanlı Padişahı Sultan Abdülhamit, Aydın Vilayeti Valisi Kamil Paşa’ya gönderdiği talimatname ile o bölgeye ibadethanenin açılmasını istemiştir. Bu talimatnameden edinilen bilgiye göre Sinagog arsası devlet hazinesine ait olup cemaat ileri gelenlerinin verdiği bağışlarla satın alınmıştır. 15 kuruş öşür vergisi ve 150 kuruş arazi vergisi ödenerek, inşaat için gerekli olan ruhsat elde edilmiştir.

Sinagog arsası 920 metrekare bir alanda yer almaktadır. Yapıldığı dönemin mimari özellikleri göz önünde bulundurularak taş bina olarak inşa edilmiştir. İnşa edildiği sırada Yahudi cemaati, inşaat maliyetlerini karşılayamamış, bin 200 altın olan maliyetin 400 altınını toplayabilmişlerdir. Daha sonraki yıllarda inşaat maliyetini karşılayabilmek için Sinagog hisse senetleri satışa çıkarılmıştır. İbadethanenin inşaatına 1905 yılında başlanmış, ancak 1907 yılına kadar inşaatı tamamlanmamış olmasına rağmen, bu tarihle birlikte ibadethane olarak kullanılmaya başlanmıştır.

FARKLI TARZDA MİMARİ

İzmir ve çevrelerindeki Sinagoglar benzer mimari özellikler taşıyor. Bölgede yer alan Sinagogların hemen hepsinde hakim olan yapısal stil göze çarpıyor. Yapıların çoğu yüksek duvarlarla çevrili olup, duvarların içinde de bir avlu bulunuyor. Bu durum Karataş’taki Sinagog için de geçerli. Avluda bir suka bulunuyor. Sukalar, Mısır esareti kurtuluşundan sonra çöllerde açlıkla boğuşarak yaşayan İsrailoğulları’nı anımsamak için kutlanan Sukot (Çardaklar Bayramı) Tişri ayının 15. gününde başlıyor. Bayram 8 gün sürüyor ve o dönemde yapılan çardakları hatırlatan sukaların yapımına Yom Kipur akşamı başlanıyor. Suka, tahtadan yapılıyor, belli kurallara ve ölçülere göre de üstü dallar ve bitkilerle kaplanıyor. Buradaki ince ayrıntı ise, Suka’nın en az bir insanın vücudunun büyük bir kısmının ve bir masanın girebileceği ölçüde olması olarak göze çarpıyor. Suka tavanlarının tamamen kapalı olmaması, dalların ve otların arasından gece gökyüzünün ve yıldızların görülebileceği şekilde aralık kalması gerekiyor. Sinagog avlusunda Suka haricinde bir yeşiva da bulunuyor. Yeşivalar, Tevrat ve din eğitimi verilen yerler olarak kullanılıyor.

SÜSLEMELER DİKKAT ÇEKİYOR

Genellikle Sinagoglarda benzer mimari özellikler bulunmaktadır. Çoğu taş ya da tuğladan yapılmış olan binaların hepsi kare veya dikdörtgendir. İçeride holün ortasında tavanı destekleyen dört sütun bulunur. Böylece hol dokuz eşit parçaya bölünebilmektedir. Dört sütunun ortasında da teva bulunur. Tevalar hocaların bulunduğu kürsü anlamına gelir. Ehal Hakodes adı verilen el yazması Tevratların bulunduğu bölüm ise doğu yönüne bakacak şekilde yerleştirilmektedir. Ancak Bet-İsrail Sinagogu ise geleneksel Türk Sinagoglarından bir takım farklılıklar içeriyor. Hocaların bulunduğu bölüm teva, ibadethanenin ortasında yer almıyor. Yapıda bulunan iki adet teva, ehal hakodeslerin sağında ve solunda yer alıyor. Ayrıca doğu yönüne çevrili şekilde olmasıyla bilinen ehal hakodesler, Bet-İsrail Sinagogu’nda güney yönüne bakıyor. Bet-İsrail Sinagogu’nun mimarisinde bir başka ilgi çeken özellik ise süslemeler olarak göze çarpıyor. İbadethanenin yapımı ve süslemeleri için İtalya’dan sanatçı getirilmiş, sanatçı sinagogun yapımında rol almıştır. Sinagogun tavan sütunlarındaki süslemelerin bölgede yer alan diğer sinagoglarda olduğu gibi, yalnızca İzmir’e özgü bir şekilde işlenmesine özen gösterilmiş. Bu süslemeler, camilerin ve zengin Rum evlerinin süslemelerinin etkisi altında, tahta parçaları bir araya getirilip alçıyla kaplanıp, yağlı boya ile motifler çizilerek oluşturulmuş. Sinagogda en göz alıcı bölüm ise ahşap süslemeler olarak dikkat çekiyor. Bu ahşap işçiliğini teva ve ehal hakodeslerde görebilmek mümkün. Dönemin en ünlü ahşap ustaları tarafından masif maundan yapılan bölümler günümüze kadar varlığını koruyor. Ehal hakodesin sürme ahşap kapıları üzerindeki meyve kabartmaları, bahar bayramını simgeliyor. 400 kişilik bir kapasiteye sahip olan ibadethane iki kattan oluşuyor. Yapının avlusunda yer alan yeşiva ise, günümüzde eğitim işlemini yitirmiş olup, yalnızca kutsal kitap ve objelerin saklandığı mekan olarak kullanılıyor. Sinagogun giriş kapısının bir köşesinde ibadethanenin kullanımına açıldığı tarihi gösteren 1907 tarihi, sol üst köşede ise tanrı ifadesi yer alıyor. 1925 yılında ise sinagogun yönetim kurulu tarafından alınan kararla, mermer levhalara sinagoga bağışta bulunan kişilerin isimleri yazılmış. Giriş holünün sağ tarafında bulunan mermerlerin üzerinde, inşaat süresince bağışta bulunanların, sol alt kısımda ise kurucular listesi ile yine bağışta bulunanların isimleri yer alıyor. İzmir'deki en büyük Musevi ibadethanesi olan Bet-İsrail Sinagogu 1950'li yıllarda Gizbar Avraam Rubi tarafından onarılarak günümüzdeki haline getirilmiştir. 2007 yılında ise sinagogun 100. yılı bir dizi etkinlikle kutlanmıştır.

Kutu kutu kutu

İzmir’de Yahudi cemaatinin tarihi

İzmir’e göç eden Yahudiler İzmir’de ilk önce Havra Sokağı, İkiçeşmelik ve Agora çevresinde yerleşmişler ve ibadet yapılarını bu bölgelerde inşa etmişlerdir. Burada inşa ettikleri Havralarının çevrelerinde oluşturdukları mahallelerinde yaşamışlar, ticaret yapmışlardır. 19. yy’dan itibaren, ticaretin gelişmesiyle ve toplumun arasına daha rahat karışabilmeye başlamalarından itibaren, artan nüfus ve zenginleşen Yahudi toplumunun artık pek azı Frenk Mahallesi’nde yaşamayı sürdürmüştür. İkiçeşmelik ve Keçecilerden, Karantina, Karataş ve Göztepe çevresindeki zengin evlerine taşınıp buralarda Yahudi Mahalleleri kurmaya başlamışlar, öncekilerden farklı mimari özelliklere sahip yeni havralar inşa etmişlerdir. Sayıları daha az olmalarına karşın bir grup Yahudi ise Alsancak, Karşıyaka ve Bornova'ya dağılmış oralarda içlerinde havraları olan küçük ölçekli Yahudi Mahalleleri kurmuşlardır. Karşıyaka Alaybey'de oturan küçük Yahudi Cemaatine hizmet vermek için Kal Kadoş Havrası, Bornova cemaati için Algranti ve Levi Havraları, 20. yüzyıl başında ise Karataş ve çevresine hizmet vermek için İzmir’in en büyük havrası Bet-İsrail inşa edilmiştir. Bu dönemde gelişen yeni mimari anlayış daha önce Sefarad havraları olarak inşa edilen ve Kemeraltı civarındaki bazı havralarda planlama ölçeğinde birtakım değişikliklerin gerçekleşmesine neden olmuştur. 19. yüzyılda İzmir’de 20 bin civarında Yahudi bulunduğu bilinmektedir. 1950'lerden itibaren İsrail’e yapılan göçlerden sonra bu sayı giderek azalmıştır. Bugün İzmir’de yaşayan Yahudi sayısı 2 bin civarındadır. 1908 yılında cemaatin bünyesinde bulunan 17 havranın bu göçler sonucunda cemaatleri azalmış ve pek çoğu kullanılmaz hale gelmiştir.(Tarihi Kaynak: İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)

 

 

 

 

Haber Merkezi