- Yerel
- 08.02.2025 17:23
Halkaların Demokrat Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İzmir İl Örgütünün Birinci Olağan Kongresinde iktidara ve Cumhurbaşkanına sert çıktı
DAVUT İPEK
Halkaların Demokrat Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin İzmir İl Kongresine katıldı. Kültürpark Fuar Alanı 4 Nolu Holde gerçekleştirilen kongrede açılış konuşmalarından önce bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Yarım saat kadar süren gösteri, salonu dolduran binlerce partilinin söylediği türküler eşliğinde devam etti. Daha sonra konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan Selahattin Demirtaş, Düşünün ki, insanlar artık mezheplerinden, etnik kimliklerinden dolayı birbirinden korkar hale geldiler. Birbirlerinden tedirgin olmaya başladılar. Şimdi toplumda bölücülük yapılıyor diyorlar. Bölücülük yapanların, toplumu birbirine düşman hale getirenlerin, kin, nefret ve öfkeyi topluma enjekte edenlerin kimler olduğunu şimdi herkes daha iyi biliyor dedi.
AYRIM YAPMADAN KUCAKLAYACAĞIZ
Demirtaş, sözlerini şu şekilde sürdürdü: Sırf mezhebi, inancı başbakanla, cumhurbaşkanıyla aynı değil diye insanlar hakarete uğruyorlar. Meydanlarda haykırıyorlar. Gazide, Gezide, Maraşta olduğu gibi yine herkesi katliam tehdidiyle yola getirmeye çalışıyorlar. Bunu yaparken Aleviyi Sünniye, Sünniyi Aleviye, Türkü Kürte, Kürtü Türke düşman etmeye çalışıyorlar. Kürt teröristtir, bölücüdür, düşmandır diyorlar. Türklere bunu böyle anlatıyorlar. Bu sebepledir ki Kürtler yaşadıkları yerlerde saldırılara, linçlere maruz kalıyorlar. Arapa, Boşnaka ve Romana da aynı muameleyi yapıyorlar. Kimlikleri, tarihi, geçmişleri, medeniyetleri yok sayıyorlar. Türkiyeyi kendi içinde böylesine birbirine düşüren siyaset anlayışını ortaya koyanlar biz değiliz. Bunu yapanlar bellidir. Gerek AKP hükümeti, gerekse Cumhuriyet tarihi boyunca iktidara gelen hükümetler bunu hep yaptılar. Hepiniz tek bir dil, tek bir millet olacaksınız dediler. Ya bunu kabul edersiniz ya da biz size zorla kabul ettirmesini biliriz dediler. Oysa bizi biz yapan mozaik yapının önüne geçmemeliydiler. Toplumu böyle böyle birbirine düşman hale getirdiler. İşte biz HDP olarak, bütün bu düşmanlıkları, kini, nefreti, öfkeyi ortadan kaldırmak için, bir arada yaşayıp kurduğumuz yeni yaşamda ayrı gayrı demeden, birbirinin kültürünü, tarihini, mezhebini inkar etmeden, başörtülü başörtüsüz demeden, ayrım yapmadan bu işi çözme yolunda emin adımlar atacağız. Biz, bir kardeşlik yolu inşa etme uğruna yola çıktık. HDPnin en önemli misyonlarından biri budur. Bizler kimliklerimiz dolayısıyla yok sayılırken, aynı zamanda yoksullaştırıldık. İşsiz biziz, fakir fukara biziz, yoksul biziz, asgari ücretle karnını doyurmaya çalışan biziz, bu ülkede elde ettiği gelire oranla en çok vergi ödeyen de yoksullar olarak yine biziz. HDPnin birinci görevi, yoksulun, ezilenin, fakirin hakkını korumaktır. Bugüne kadar hiçbir siyasi parti, Türkiyenin tüm farklılıklarını aynı anda kucaklayıp, kültürel çeşitliliğin bir enginlik olduğunu kabul ederek, işçinin, esnafın, emeklinin yanında olmayı, onların haklarını savunma işini yapmadı. Hele hele hiçbir siyasi yönetici veya devlet yöneticisi, bu söylediklerimizi savunmaya cesaret edemedi. Şimdi bir yandan kongreler yapıyoruz, bir yandan da seçime hazırlanıyoruz.
TÜRK-KÜRT BERABER YÖNETELİM
Amaçları doğrultusunda çalışabilmek için bir güce ihtiyaçlarının olduğunu da söyleyen Demirtaş, Seçimlerde bu gücü ortaya çıkarmaya ihtiyacımız var. Biz artık hükümetten bir şeyler talep eden, onlardan bir şeyler isteyen parti olmayalım. Biz, bizzat hükümetin kendisi olalım. Bu devleti biz yönetelim. Türkü, Kürtü, Sünnisi ve Alevisi el ele vererek biz yönetelim artık. Bunun zamanı geldi. Ama içlerine sindiremiyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gördük. Halkın içinden çıkmış olanlar, halk gibi olanlar koskoca devleti nasıl yönetir diyorlar. Zannedersiniz ki devlet, gökten zembille inmiş ve onu sadece Allahın yarattığı özel insanlar yönetebilir. Bizler bu aldatmacaya, bu kandırmacaya son vereceğiz. Devleti halk yönetecek. Nasıl ki Çanakkalede Kürt Türk ayrımı yapmadan göğüs göğüse çarpıştıysanız, nasıl ki bugün mezar taşlarınız yan yanaysa o halde bu devletin sahibi de oradaki mezarların sahipleridir. Eğer Türkiye hepimizin ortak vatanıysa, bu ülkeyi de birlikte yönetmeliyiz. Biz, ülkenin gelir getirenlerinin yüzde 80ninin yoksullar olduğunu biliyoruz. Üretenler biziz, ülkenin servetinin yüzde 80i bizim alın terimizden, emeğimizden geçiyor. Fakat gelirin yüzde 80i bir avuç zenginin cebine gidiyor. İşte bu düzeni değiştirmemiz lazım. İşçinin, emekçinin karnının doyacağı, sosyal güvenceyle, iş güvencesiyle onurlu bir şekilde çalışabileceği bir düzen kurabiliriz. Bunu yapabilmek için elimizde yeterli imkan var. Her şeyden önce hırsız değiliz. Haraç almıyoruz, rüşvet yemiyoruz, yolsuzluk yapmıyoruz. Bizler, geleceğini, istikbalini paradan puldan alınan güçle inşa etmiş bir toplum değiliz. Özgürlük adına, onurlu yaşam adına canını vermiş olanlarız. Seçim dönemine girdiğimizde partimizin açıklayacağı ekonomi programlarında da açıkça göreceksiniz. Türkiyede yoksul kalmayacak, işsiz kalmayacak şekilde ciddi bir ekonomi programıyla karşınıza çıkacağız. Artık Türkiyeyi HDPnin yönetme zamanı gelmiştir dedi.
BARAJI TARUMAR EDECEĞİZ
Seçim barajı hususuna da değinen Demirtaş, şunları da kaydetti: Halkın olduğu her yerdeki halk temsilcilerini parlamentoya taşıyacak ve halkın iktidarını kuracağız. Bizim için yüzde 10 seçim barajı bir seçim, sıkıntı değildir. Barajları tarumar edeceğiz. O barajı getirenlerin, başta Kenan Evren olmak üzere AKP iktidarının üzerine yıkacağız. Şimdi yüzde 10 barajını herkesten fazla AKP savunuyor. Onların yapmak istediklerini biliyoruz, fakat daha fazla çalışacağız ve onların amaçlarına ulaşmalarına izin vermeyeceğiz. Birileri bazı dedikodular ortaya atıyor. HDP ve AKPnin anlaştığını, HDPnin parti olarak seçime girip barajın altında kalacağını ve milletvekilliklerini bedavadan AKPye vereceğini söyleyenler var. Bunun adı alçaklıktır. Böyle bir şey olamaz, olmayacak. Elinde en küçük bir delil olmadan partimize atılan bu iftiralar ucuzluktan başka bir şey değildir. Halkın iradesini, onların tertemiz oylarını, gençlerin ve kadınların fedakarlıkla, bin bir emekle sandığa götürdükleri oyları AKPye satacak kadar alçak değiliz. Bizi kendileriyle karıştırmasınlar. Bizler, HDP bayrağı altında seçime gireceğiz ve barajı da onların başına yıkacağız. İnşallah AKP iktidarını da yıkacağız ki bizlere bu iftiraları atanlar, kimlerin pazarlıkçı olduğunu görsünler. Bunların tamamı partimizi yıpratmak için ortaya atılan iftiralardır, kimse bunlara inanmasın. Tek bir oyumuz bile kaybolmasın diye, oylarımıza sahip çıkacağız. Bütün toplumsal kesimleri kucaklayan bir duruş sergileyerek karşınıza çıkacağız ki asıl ittifakı halkımızla yaptığımızı görsünler. Bizim yaptığımız tek ittifak, halk ile yapılan ittifaktır. Bizler ne AKP ne CHP ne de başka bir partiyle ittifak yapmıyoruz ve kirli oyunların içine girmeyeceğiz. Allahın izniyle seçim barajını halkımızın oylarıyla tarumar edeceğimize inanıyoruz. Bunun için onurlu bir tutum sergilemeye devam edeceğiz. Halkın her biri kendilerini benim yerime, bu partinin eş başkanının yerine koysunlar. Partimizin milyonlarca eş başkanı var benim için. Biz nasıl çalışıyorsak halkımız da öyle çalışsın. Bugüne kadar AKPye, MHPye ve CHPye oy vermiş olan ne kadar dostunuz, akrabanız, arkadaşınız varsa, ne kadar komşunuz varsa, defalarca çayını içmeye gidin. Onların elini sıkın, onlara sarılın ve önyargıları kırın. Parti yönetimi ve seçimler halka emanettir, o barajı ancak halk olarak sizler yıkabilirsiniz. Asla ve asla seçim barajına takılacağız, oylarımız boşa gidecek kaygısına kapılmayın. Göreceksiniz ki herkesi şaşırtacak seçim sonuçları ortaya çıkacak. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de hiç oy alamazsınız diyorlardı. Ama ortaya çıkan sonucu gördünüz. Recep Tayyip Erdoğan, bizim beş yüz katımız kadar bütçeyle seçim çalışmasını yürüttü. Neredeyse her sokağa, her binaya kendi dev posterlerini astırdı. Televizyon kanalların rehin aldı, radyoları kapattı. Parayla mitingler yaptı. Her yerde büyük reklam şirketleriyle anlaştı ve bizleri yok sayabilmek için elinden ne geliyorsa yaptı. Ama biz halkın gücüyle seçim kampanyasını yürüttük. Seçim müziğimizi siz yaptınız, pankartlarımızı siz bastırıp siz astınız, sizler seçim büroları kurup oraların çayını şekerini dahi siz aldınız. İşte biz böyle bir seçim çalışması yürüttük. Bizler o yüzde 10luk oy oranını öyle aldık. Şimdi yine öyle yapacağız. Onlarda para ve yalan bol ise bizde de irade ve iman boldur, merak etmesinler. Bakalım hangimizinki daha güçlü çıkacak. Türkiyede altmışlı, yetmişli yıllarda bir devrim ateşi yanmaya başladı. İşçi Partisi parlamentoda bir mücadele ortaya koydu. Daha sonra Halkın Emek Partisi ile bugünlere kadar geldik. Fakat hiçbir zaman iktidara bu kadar yakın olmadık. Çünkü hiçbir zaman bu kadar birlik olamadık. Ezilenlerin birliğini ilk defa bu kadar güçlü şekilde kuruyoruz. Artvinde, Zonguldakta, Tekirdağda, Antalyada, Muğlada yaşayan kardeşlerimiz şundan emin olsunlar ki, hiç kimsenin bizim için doğu illerinde yaşayan kardeşlerimizden bir farkı yoktur. Her birimiz bu ülkeye kardeşlik ve barış getirecek olan amaç uğruna çalışıyoruz. Tüm ülke gerçek kardeşliğin ne demek olduğunu, gerçek barışın nasıl sağlanacağını görecek. Beş yıldızlı otellerin lobilerinde değil, barikatlarda, sokaklarda, tarlalarda, atölyede, fabrikada kurulmuş olan partiyiz biz. Madem ki siz bu partinin içine alın terinizi, helal lokmanızı kattınız, o halde bu partiye sahip çıkmak bizlerden önce sizlerin görevidir. Bu yönetim anlayışından bıktık diyen herkesin bir alternatifi var artık, o da HDPdir. Ben AKPnin ampulünden bıktım, ben CHPnin oklarından bıktım diyen herkese, HDPnin ağacının dallarında yer var. Ben artık kimseden düşmanlık görmek istemiyorum, ben artık kimseye düşmanlık da göstermek istemiyorum diyen herkesi doğru adres olan partimize bekliyoruz.
CUMHURBAŞKANINI RAHATSIZ EDECEĞİZ
Başkentin yetkilerinin tüm halka eşit şekilde verileceğini söyleyen Demirtaş, Ankarayı halkın Ankarası yapacağız, Ankarayı korkulan makam olmaktan çıkaracağız, Ankara dediğinizde artık yüreğinize korku girmeyecek, baskıcı bir devlet aklınıza gelmeyecek. Bir telefon kadar uzağınızda olan kardeşlerinizin, yoldaşlarınızın olduğu bir Ankara meydana getireceğiz. Ankara halka uzak olmaktan çıkacak. Ankaranın yetkileri, Antalyada, Muğlada, Konyada, Vanda, Diyarbakırda olacak. Ankaranın yetkileri tüm halkta olacak. Başbakan ve cumhurbaşkanı tüm devleti, 77 milyonu tek başına yönetiyor. Biz bunu yapmayacağız. Hükümet olursak yetkilerimizin yüzde 80ini İzmirde sizlerin meclisinize vereceğiz. Büyükşehir Meclisi buranın hükümeti olacak. Spor, tarım, turizm, eğitim, yerel güvenlik, sosyal politikalar, kadın politikaları, insan hakları gibi konulardaki tüm yetkiler burada olacak. Öğretmen atamalarını Büyükşehir Meclisi yapacak. Yani bizler Ankarayı her bir yetkisiyle birlikte ayağınıza getireceğiz. Bunların yaptığı nedir? Bunlar ülkenin her yerindeki yetkileri bile toplayıp başbakan ve cumhurbaşkanlığı sarayına hapsettiler. Tek adam olma uğruna ellerinden geleni yaptılar. Birileri ona senden halife olur demiş, o da inanmış buna, yemiş bu numarayı. Bizlere de böyle gaz veriyorlar arada ama bu tür gazlardan değil tabi. Bizlere biber gazı veriyorlar genelde. Bu sahte halifeyi gaza getirmişler, o da havaya girmiş. Madem ben halife olacağım, padişah olacağım, bana bir de saray lazım demiş. Saraysız padişah mı olur? O yüzden bin yüz elli odalı bir saray yaptırmış kendine. Masal gibi geliyor değil mi? Ama gerçek. Fakat bunun sonu masallardaki gibi mutlu bitmeyecek. İlk seçimlerde o saraylarda huzursuz bir cumhurbaşkanı olacak. Çünkü iktidarda HDP olacak ve cumhurbaşkanının sarayda rahat etmesine izin vermeyecek. İtibar için böyle şeyler yaptıkların söylüyorlar. Bütün dünyaya karşı itibarlı olmamız lazım diyor ama sarayı, parayı, şaşayı itibar olarak görüyor. Peki sokaktaki gerçekler ne olacak? Gel de Türkiyenin köylerine bak. Yarısında tezek yakılıyor ısınabilmek için. Yalan mı? Yakacak odunu ve kömürü olmayan insanlar yok mu bu ülkede? Yaşayacak gecekondu bile bulamayanlar var. Çadır bile bulamıyorlar. İzmirde bile var bu, gördüm. Viyadüklerin, köprülerin altında sefil ve perişan bir şekilde yaşayan aileler, çocuklar var. Bu mudur ülkenin durumu? Yoksa senin yaşadığın saraydaki keyif midir? Eğer sen kendi itibarını düşünüp, dünyada şanım şöhretim artsın diyorsan yanılıyorsun. Parayla şan şöhret yapanın itibarı artmaz aksine azalır. Bu görgüsüzlüğün ta kendisidir. Şu anda bütün dünya liderleri senin ne kadar görgüsüz olduğunu konuşuyor. Ne yaptın ettin, bütün dünyaya şanını şöhretini yaydın, ama görgüsüzlükle. Ünlü oldun ama görgüsüzlükle oldun. Seni o kadar uyardık, ülke bu haldeyken saray olmaz dedik. Ama dinletemedik. Bizler bin odalı saray dedik, kendisi çıktı utanmadan bin yüz elli odalı dedi. İşte bu kafa, yoksulun, emekçinin, açın halinden anlayamaz. Her biri bin liralık altın kaplama bardaklardan su içenler, asgari ücretle geçinmeye çalışan bir ailenin halinden anlayamaz. Onlar bu ülkeyi yönetmeye layık değiller. Senin, benim verdiğimiz vergiyle kendilerine saltanat kuranlara soruyorum, Diyanet İşleri Başkanının bir trilyonluk arabasının açıklamasını yapsınlar. Kalkınma Bakanlığının genel merkezindeki toplam makam aracı sayısı on yedi. Diyanet İşlerinin makam aracı sayısı 974. Bu nasıl bir haldir, anlamak mümkün değil. Üstelik hala doymuyorlar, yetmiyor onlara tüm bunlar. Hem zeytinle, hurmayla karnını doyurmaya çalışan peygamberin izinde yürüyoruz diyorlar hem de son model Mercedeslerle dolaşıyorlar. Devletin, halkın parasıyla saltanat kuruyorlar. Diyanet İşleri Başkanının yerinde olsaydım istifa ederdim. Allahtan korkusu olan, vicdanı olan bir insan o şaibeler ile o makamlarda oturamaz. Bir din aliminin, kendisini Allaha adamış birinin makamda mevkide gözü olmaz. Bir makam aracı dururken, halkın parasıyla son model bir makam aracı daha alıp onunla gezen biri, İslamiyete hakaret etmekten başka bir şey yapamaz. Sen, İslamiyeti temsil eden, Türkiyedeki bir numaralı resmi din adamısın. Sen bunu yaparsan İslamiyete zarar verirsin. Dinimizde lüks haramdır, israf haramdır. Senin samimi bir din alimi olduğunun ispat etmek için yapman gereken şey ya istifa etmek ya da o makam aracını geri vermektir. Senin padişahın lüks saraylarda yaşıyor, sen son model lüks Mercedese biniyorsun. Her kürsüye çıktığınızda da bizlere Müslümanlık taslıyorsunuz. Keşke içinizde Allah korkusu olsaydı. İçinde Allah korkusu olan bunları yapmaz. Hırsızlık ve yolsuzluk yapanda, rüşvet yiyende Allah korkusu yoktur. İçinde Allah korkusu olan Roboskide savaş uçaklarıyla 34 çocuğu parçalayıp arkasından hakaret etmez. İçinde Allah korkusu olan küçük çocukları sokakta katlettirip arkasından analarını yuhalatmaz. İçinde Allah korkusu olan 700 bin dolarlık saat takmaz. Ya bunları yapmayın ya da kürsülere çıkıp bu halka müslümanlığı anlatmayın. Halka da, dine de en büyük zararı bunlar verdi. İslamı bütün dünyaya kötü tanıttılar, tıpkı El-Kaide gibi.
İSLAMİYET BU DEĞİL
İktidarın ve cumhurbaşkanının dini kullandığını iddia eden Demirtaş, İslam hakaret, zorlama, hırsızlık dini değildir. Tüm vatandaşlarımızı, farklı partilere destek veren herkesi hatta diğer tüm siyasi parti mensuplarını parti şubelerimize davet ediyoruz. Bir çayımızı içsinler, gelsinler, konuşalım, tanışalım, kaynaşalım. Eğer siz gelmezseniz bizler size geleceğiz, çayınızı içip kardeş olmak için adım atacağız ve emin olun ki kafalarınızdaki tüm önyargılar kırılacak. El ele verip tüm duvarları kaldıracağız ki, birlikte özgür bir geleceğe doğru yürüyelim. HDP, söylediğimiz tüm amaçlar uğruna emek veren herkesle birlikte mücadele etmeye hazırdır. AKP iktidarının halk üzerindeki baskısını sınırlayacağız. HDPden korkuyorlar ve korkmaya da devam etsinler. Halkın gerçek demokrat gücünden sadece diktatörler korkar, biz de onları korkuttuğumuz için mutluyuz dedi.